Prof.Dr.Koluman: ‘Süt kansere neden oluyor’ diyenlere inanmayın

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Hayvan Yetiştirme ve Islahı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nazan Koluman, süt ve süt ürünlerinin kansere neden olduğu iddialarına tepki gösterirken, bilimsel olarak kanıtlanmamış bir varsayımı gündeme bu şekilde taşıyan uzmanların halk sağlığına ve ülke tarımının bel kemiği olan hayvansal üretime zarar verdiğini söyledi.

Prof. Dr. Nazan Koluman, Büyükbaş Hayvan Yetiştiriciliği Bölümü’nden Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Göncü ile birlikte yaptığı açıklamada, süt ve süt ürünlerinin son dönemlerde bazı sağlıkçıların gündemde kalma çabasına kurban gittiğini belirterek, sütün insan beslenmesindeki önemine dikkat çekti.

Yeterli hayvansal gıda almayan ve bu arada yeterli süt içmeyen çocukların beyin kapasitelerinin yeterince gelişmediğinin birçok saygın bilimsel çalışmayla ortaya konulduğunu ifade eden Prof. Dr. Koluman, ileri yaşlarda bu açığı kapatmaları ve süt içen çocukların beyin kapasitelerine erişmelerinin mümkün olamadığını belirtti.

Çocukların zeka ve entelektüel kapasitelerini arttırıyor

Yeni doğan bir bebeğin, en az 3 ay süreyle, bütün besin madde gereksinmesini, karşılayabilecek yegane gıdanın sadece anne sütü olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Koluman, “İlk günlerinde annelerinin sütüyle beslenen bebeklere, daha sonraları hem anne sütü hem de diğer türlere ait sütler verilebilmektedir. Çocukların günde 2 bardak süt içerek günlük vitamin ve mineral gereksinimlerinin büyük bir kısmını karşılayabildikleri yine artık tartışma götürmeyen önemli konulardan birisidir. Çocukluk ve ergenlikte süt içmek büyüme gelişmeye katkı sağlar, diş ve kemikleri güçlendirir, enerji ihtiyacını karşılamaya yardımcı olmaktadır. Sütün içerisindeki yağ bileşenleri küçük yaş grubu çocukların zeka ve entelektüel kapasitelerinin artmasına katkı sağlar. Günde 1 su bardağı ve daha fazla süt tüketen çocukların, daha az tüketenlere göre, 3 yıl sonunda 2-3 santimetre daha uzun oldukları gözlenmiştir. Ayrıca ileri yaşlılarda kemik sağlığı, osteoporoz da içinde olmak üzere birçok hastalığın önlenebilmesi için hayatın her döneminde süt içmenin önemine vurgu yapmaktadır. Tüm dünya ülkeleri günün her saatinde sofralarından sütü eksik etmemektedir” diye konuştu.

Keçi sütü kanserli hastaların iyileşme sürecini hızlandırıyor

Sütün protein, yağ şeker gibi bileşenleri dışında az miktarda bulunan vitamin, mineral, enzimlerin de besin değeri açısından çok büyük katkı sağladığını söyleyen Prof. Dr. Koluman, şöyle devam etti:

“Sütün tek karbonhidratı olan laktoz ise beyin ve sinir gelişimi için son derece önemlidir. Bunların dışında sütte iz miktarda bulunan ama türler arası farkları oluşturan çok sayıda bileşenler de bulunmaktadır. Mesela keçi sütünün enerji içeriği anne sütüne benzer düzeyde iken protein içeriği hızlı büyüyen yavrusunun ihtiyaçlarını karşılamak üzere farklı olup anne sütünün üç katıdır. Doğal homojenize olan keçi sütü, vitamin A, fosfor, magnezyum ve selenyum miktarı açısından anne sütüne en yakın süttür. Laktoz oranı bakımından yüksek proteinlerine sahip olması nedeniyle keçi sütü değerli besin öğelerini içermektedir. Sütün laktoz intoleransı olan bireylerde ve fazla tüketilmesi durumunda sağlık sorunlarının olabileceği bilimsel çalışmalarla ortaya konulmuştur. Bu nedenle keçi sütü bu bireylerde de güvenli bir şekilde kullanılabilmektedir. Bazı çalışmalarda keçi sütünün kanserli hastaların iyileşme sürecine katkılarından bahsedilmektedir.”

“Sokak sütü satıcıları, pastörize süt satışı ağı içinde yer almalı”

Sütün, yapısı ve üretim koşullarından dolayı, kalite konusunun uygulanabilirliğini zorlayan bir sektör konumunda olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nazan Koluman, “Hayvancılığı gelişmiş ülkelerde, üretimden satışa, her aşamanın detaylı bir şekilde kalite kontrol programları ile denetlenip kayıt altına alınarak tescili, piyasada süt satabilmek için temel koşuldur. Bu nedenle özellikle büyük şehirlerde tüketicinin sağlıklı süt ihtiyacını karşılayacak acil düzenlemeler gerekir. Belki bu süreçte perakende satış olanağı olarak kabul edilebilecek, sokak sütü satıcılarının bir araya gelerek, pastörize süt satışı pazarlama ağı içinde yer alacak şekilde yapılanma sağlanması düşünülebilecek bir yol olabilir. Tüketicinin, daha sağlıklı üretilmiş süte kavuşması için, bölgesel pastörize süt tesislerine ve bunu en kısa sürede, en etkin şekilde pazarlayacak organizasyonlara sahip büyük firmaların, tüketicinin pastörize süte olan talebini dikkate alarak üretim süreçlerini planlaması gerekir” şeklinde konuştu.

“Henüz kanser iddialarını doğrulayan hiçbir bulguya rastlanılmadı”

Son yıllarda beslenme ile kanser türleri arasında ilişkiyi araştıran bazı çalışmalar yapıldığını hatırlatan Prof. Dr. Nazan Koluman, “Bu çalışmalarda süt ve süt ürünlerinin kanser etkeni olan IGF-I düzeyini artırdığına yönelik bazı iddialara cevap aranmıştır. Çalışmaların hepsinde bu iddiayı doğrulayan hiçbir bulgu ortaya konulmamıştır. Bu tip çalışmalar diğer bütün bitkisel ve hayvansal gıdalar üzerinde de yürütülmektedir. Bizim savunduğumuz dengeli beslenme ve mümkün olduğu kadar sağlıklı üretim yapmak ve halk sağlığını koruyacak önlemlerle üretim yapmaktır. Yanlış yapılan uygulamaların en değerli besinimiz olan süte mal edilmesi kabul edilemez. Bu konu hakkında kamuoyunu yanlış bilgilendiren ve bilimsel olarak kanıtlanmamış bir varsayımın gündeme bu şekilde taşıyan uzmanlar halk sağlığına ve ülkemiz tarımının bel kemiği olan hayvansal üretime zarar vermektedir. Dahası insan gıdası olarak çok değerli ve alternatifi olmayan süt üretimine ağır bir darbe vuracaktır. Süt kansere neden oluyor diyenlere inanmayın” dedi.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor