PÜF NOKTASI

23 yıldır AKP Genel Başkanı, ama özellikle Partili Cumhurbaşkanı Tek Adam olduğundan beri R. T. Erdoğan’ı eleştiriyorum. Karşı çıkan herkes gibi hiçbir şeyi değiştirmek olanaklı olmadı, son günlerde görülen o ki, olmayacak ta. Ülkemin karşı karşıya kaldığı bu karanlık durumun “püf noktasını” 2004’de yazdığım yazıda bulmuşum gibi. O nedenle gelin birlikte bir daha okuyalım;                                     ***

                                             Başbakan kendi köküne inanmıyor

2000 yılında başlayan ekonomik krizden, Ecevit’in kendisini bitirme uğruna aldığı önlemlerin sayesinde bugünlere geldik. Herkes biliyor ki, 20 yıldır süren enflasyondan kurtulmak ve ekonomide istikrara kavuşmak için katlanılan risklerin ve alınan önlemlerin hiçbirinde bu hükümetin pay yoktur.

Ellerinden gelse başta Başbakan ve Hükümet üyeleri partizanca harcama yoluna girecekler. Ancak, IMF’ye karşı cesaretleri yetmiyor. Bu Maliye Bakanının hesap-kitap bilmediği besbelli. Kıvrak zekâsını usulsüz tarla-tapan alma yolunda kullandığı için, Devlet bütçesinin ne olduğunu, Bakan olunca öğrenmeye başladı. Daha dün, 7 katrilyon olan ek açığı kapatmak için, yeniden zam yapmaktan başka çare bulamadığı görüldü.

Ekonominin istikrar kazanmasında, ülke dinamiklerinin ve dünya konjonktürünün olumlu katkısı en önemli nedendir. Gerçekten de dış satımdaki hızlı artış, üretimi destekleyen birinci etken olmuştur.

Faizin düşüşü ve imalat sanayiinde görülen kapasite kullanım artışları bu iki nedene bağlıdır. Ancak, Türkiye’nin yapısal en önemli iki sorunu kötüleşmeye devam etmektedir; Birincisi, işsizlik daha da artmıştır. İkincisi, gelir dağılım çok daha bozulmuştur. Son yapılan bir araştırmaya göre, gitgide gelir farklılığının büyüyerek açıldığı ülkelerin başında Türkiye gelmektedir.

Bu gerçekler karşısında seçim meydanlarına çıkan Başbakan’ın konuşmalarını sertleştirdiği ve muhalefete karşı çok saldırgan bir tutum takındığı gözleniyor. 2002 seçimlerinde de bu tutumu sürdüren AKP’nin Genel Başkanı, (aslında yanlış zamanda ve yanlış gerekçelerle yapılan) o seçimden, kendi dışındaki nedenlerden dolay aldığı sonucu, anlaşılıyor ki bu üslubuna bağlamış!

Şimdi de yerel seçim öncesi ayni üsluba döndü ve çok daha sert sözler etmeye başladı! Unutulmamalıdır ki, bugünkü muhalefet lideri bütün yetenek ve becerisine karşın halkın desteğini bu üslup yüzünden kaybetmişti!

“CHP’nin kökü bereketsizdir.” derken Başbakan, sağcı partilerin eskiden kullandığı çirkin ve gerçek dışı söylemlerle, halkı CHP’ye karşı kışkırtan liderleri taklit ediyor. Örneğin, Demokrat Partililerin İsmet İnönü için “Geldi İsmet, Kesildi Kısmet” ya da, yakın geçmişte başka birilerinin Ecevit’e, “Uğursuz” dedikleri anımsanır. Ancak, dikkat edilirse, bu ve benzeri söylemlerde hiç kimse CHP’nin Kökünden söz etmemiştir, edememiştir. Herkes bilir ki, Laik Cumhuriyet Ağacının Kökü Mustafa Kemal’in CHP sidir.

Aslında, Başbakanın bilinçli olarak karşı çıktığı ve Bereketsiz dediği de Bu Köktür. “Değiştim, biz Demokrat Partinin devamıyız” sözleri ile Başbakan, salt Erbakan Hocadan kişisel olarak koptuğunu açıklıyor, yoksa Milli Görüşün temellerinden değil.

Başbakan “Bereketinden Anadolu Ormanı oluşan Laik Cumhuriyet Ağacının” kendisinin de kökü olduğunu kabullenemiyor. Öyle olduğu içindir ki, bir başka konuşmasında, imam hatiplilerin üniversite hakkını savunarak, her kademesinde dini temel alan eğitim inancını, yani laik eğitim yapısını değiştirmek kararlılığını bilinçli olarak açıklıyor. “Beni babam imam hatibe, imam olayım diye göndermedi” derken de, gerçek inancını dile getiriyor.

Bunların hepsini de Başbakan bilinçli söylüyor. Çünkü bilincinin temelinde CHP’nin köküne, yani Laik Cumhuriyete inanç yok! O kökün ağaçlarından bir yaprak olduğunu, bir sonbahar sabahı Tayip Erdoğan’ın da solup düşerken anlayacağını sanıyorum.

Vatan Gazetesi Tarih: 11.03.2004

Artık sanmıyorum da, inanmıyorum da, (27 Ocak 2025)

 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Spor