R.T.E.na Her Şey Feda Olsun!

1990’nın ilk yıllarında terör alabildiğince tırmanmıştı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın, o zamanlar Suriye’de Baba Hafız Esad’ın desteğindeki “PKK (Öcalan) ile gizli temasa izin verdiği” ölümünden sonra Ankara’da çok konuşuldu.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı olduğundan kısa bir süre sonra “Kürt Sorunu bir vakıadır” diyen ilk devlet adamı oldu. Bu sözdeki Özal benzeri anlayışa karşın Başbakan Tansu Çiller’in, adeta işgüzarlık yapar gibi, devletin hukuk kural ve kurumları dışından Abdullah Öcalan’a suikast planları yaptırdığı ama başarısız olduğunu ilgililer iyi bilir.

O arada yani 1995-99 arası silahlı kuvvetler bir dizi -sınır ötesi hareket- yaptılar. Beklenen sonuç alınamayınca, Genelkurmay düzeyinden Suriye Devlet Başkanına çok kısa zaman tanıyarak, “ya kampını dağıtır ve Öcalan’ı oradan çıkartırsın ya da geliyoruz” ültimatomu verildi.

Öcalan önce Moskova’ya, diplomatik baskı sonucu oradan Roma’ya, bir süre sonra da Kenya’ya gönderildi. Yine devlet düzeyinde yapılan gizli görüşmelerle de, CIA aracılığı ile getirilip İmralı’ya kondu. PKK teröründen dertli olan halk o rahatlaması sonucu 1999 seçiminde sağlığı bozuk olduğu halde Bülent Ecevit’i Başbakan yaptı.

Unutulmadı, 2002 seçiminde AKP iktidara gelişini AB ve ABD’ye borçludur. Öyle olduğu için özellikle AB ile üyelik müzakerelerinin başlaması ve o nedenle Kürt sorunu dahil, uyum yasaları adı altında bir dizi yasal açılım vaadinde bulunuldu.

İşte Oslo’da 2009’da başlayan gizli masa, bu ilişkilerin devamıdır. Sonrası İmralı ile “çözüm süreci” görüşmeleri ile sürdü gitti. Ta ki 2015 seçimini yitirme korkusuna kapılan AK Saray’ın (R.T. Erdoğan’ın) dosyayı buzdolabına kaldırana kadar.

1992’den buraya kadar anımsattıklarımın altını şu kırmızı çizgi ile çizmem gerekir; “Yanlışı-doğrusu, devlet adına atılan bütün bu adımların amacı, sonunda PKK terörünü silahlara son vererek bitirmekti”

Öcalan’ı TBMM’ye davetin arkasında bu kez ne var? Seçim korkusuna kapılmış Partili Cumhurbaşkanının, TBMM’de kendi geleceğine uygun anayasa ve seçim yasası değiştirmeye yeter sayıda çoğunluk arayışı.

CHP‘yi yola getiremeyince DEM’i kullanmaya karar verdiler. Önce kolaylarına geldiğinden, zaafları olan İmralı’yı denediler. O da toplumdan tepki görünce, DEM’i zor kullanarak sonuç almaya koyuldular (süren Kayyum zorlaması). Ta ki, ya DEM’i yola getirene kadar. Gerekirse HDP’yi kapatma davasını hızlandırmak ve Dem grubunu TBMM’den tasfiye etmek te masalarında olabilir?

Açıkça görülüyor ki, bu yeni “açılım” PKK terör örgütünü “silahları gömmek!” için üzerlerine İmralı’yı ve DEM’i sürmek manevrası! Oysa AK Saray çok daha içerden biliyor ki PKK artık eski Kandil değil, içine kaynamış olduğu güney sınırımızdaki ABD’nin yeni peyki PYD. Yani resmen olmasa da, Barzani’nin kuzey Irakta olduğu gibi kuzey doğu Suriye’de Kürt federe devleti.

AK Saray şunu da iyi biliyor, bütün bu gelişmelerden amacı örneğin değiştirilecek Anayasada vereceği iki kelimelik ödün bile, DEM’i birlikteliğe razı eder: “Anayasanın herhangi bir maddesinde -Kürt Sorunu-yer alsın”. Öylece Türkiye Cumhuriyeti anayasasında ilk kez -İki Halkın Varlığı- kabul edilmiş olacaktır.

R.T.E.na Her Şey Feda Olsun! Yeter ki, Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sürsün ve AKP Genel Başkanı R. T. Erdoğan yüzde 50+1’e mahkûm olmadan seçilebilsin.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Spor