Redif, ‘Bölgeye bir can suyu gelecek’
MERSİN (BWÖLGE)-Uluslararası Mersin Narenciye Festivali’ne katılan Cypfruvex Ltd.Genel Müdürü Cemal Redif, müjdeyi verdi.
“Bizim varlığımızın temel amacı sadece narenciye değildir. Bizim temel amacımız Güzelyurt’ta suyun kalitesinin düşmesi, suyun azalması ve pazardaki rekabetin artmasıyla gerçekleşen yok oluşu tersine çevirip bölgemize gelecek olan suyla birlikte yeni plantasyonlara yönelerek, bahçelerini terk eden üreticilerimizi yeniden üretime kazandırmaktır” diyen Cypfruvex Ltd. Genel Müdürü Cemal Redif, “İlle de bu bölgede narenciye üreteceğiz ve ihraç edeceğiz diye bir kural yok. Bizim iç piyasaya yönelik üretim yapmamız gerekiyor. Biz bir ada ülkesiyiz ve ithalata bağımlı şekilde gerçekleştirilen üretimle ihracat yapmak bir ülkeye hiçbir zaman kazanç sağlamaz. Bizim yapmamız gereken ülkemizi ziyaret eden turistlerin, ülkemizde bulunan öğrencilerin ve ülke halkının tüketebileceği yerli üretim ürünleri sağlamaktır fakat biz maalesef bizim ürettiğimiz yerli ürünler halen turizm tesislerimizin kapısından içeri giremiyor” şeklinde konuştu.
“İhracata yönelik üretim yapmak bizim işimize gelmez çünkü karşımızda üretim konusunda devasa rakipler var. Çok ciddi üretimler yapan bu ülkelerle rekabet etmemiz mümkün değil. Bizim üretim maliyetlerimizin çok yüksek olduğunu ve üretim yaparken kullandığımız tüm ürünlerin yurt dışından ithal olarak geldiğini hesaba katarak hareket etmeliyiz” diyen Cemal Redif, “2021 yılında suyun bölgemize ulaşması planlanıyor. Biz bu tarihe kadar ev ödevimizi en iyi şekilde yerine getirmeliyiz. 2 yıl sonra bu su gelecek ama biz bu suyla ne yapacağımızı o gün değil bu gün planlamalıyız. Narenciyeden boşalan bahçelere ne ekileceğine şimdiden karar vermemiz ve bu yönde hazırlık yapmamız gerekiyor. Suyun gelmesiyle birlikte bizim bu bahçelerde sert çekirdekli meyveler, muz, tutku meyvesi, guava, hurma gibi ağaçlar ekerek yeni plantasyonlar oluşturmamız ve Patates ile enginar yetiştirerek bunları marka haline getirmemiz gerekiyor.” dedi.
“BÖLGEYE BİR CAN SUYU GELECEK”
Güzelyurt bölgesine tarım suyunun gelmesiyle birlikte yılın 12 ayı bölgede üretim yapılması gerektiğini vurgulayan Cemal Redif, bölgede seracılığın da geliştirilerek özellikle yaş sebzede ithalata bağımlılıktan kurtulmamız gerektiğini savundu.
Güzelyurt’a suyun gelmesiyle birlikte yeraltı sularındaki tuzluluk oranının da giderek azalacağını kaydeden Redif, Güzelyurt havzasındaki her bölgenin farklı toprak ve iklim yapısına sahip olduğunu ve bu bölgelerdeki boş arazilerin planlı şekilde üretime kazandırılması gerektiğini de belirtti.
Güzelyurt bölgesinde yetiştirilebilecek birçok meyve türü olduğunu ve egzotik meyveleri yetiştirebilmek için ülkemiz ikliminin uygun olduğunu vurgulayan Cemal Redif, “Bizim elimizde böyle bir imkân varken biz bu meyveleri üretmek yerine ithal ediyoruz. Biz ithal edeceğimiz miktarın biraz üzerinde üretim yaparsak ve bunu iç pazara yöneltirsek ülke olarak her açıdan kazançlı oluruz” diyerek uzun vadede bu projelerin hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
“PLANLI ŞEKİLDE ÜRETİM YAPMAK ZORUNDAYIZ”
Ülkemizdeki en büyük sorunlardan birisinin de plansız üretim olduğunu vurgulan Cemal Redif, “2009 yılında mandora mandalinin rekoltesi 4 bin tondu, bugün bu rakam 40 binlere ulaştı. Bu ürün pazarı olmayan bir ürün. Kabuğu sert olduğu ve kolay soyulmadığı için tercih edilen bir ürün değil. Buna rağmen üretimi ciddi ve plansız şekilde artmaya devam ediyor. Fakat bu ürün maalesef pazarı olmadığı için elimizde kalıyor” dedi.
Bölgedeki narenciye bahçelerinin birçoğunun yaşlandığını ve artık yaşlanan ağaçların kesilmesi gerektiğini söyleyen Redif, bu ağaçların yerine pazarı olan ve Ağustos ayının sonunda hasada başlayarak 10 ay boyunca hasadın devam edeceği erkenci ve geçci türlerin ekilmesi gerektiğini söyledi. Tarım sektörünün mevsimlik ithal işçiler yerine yerli istihdama yönelmesi gerektiğini belirten Cemal Redif, “Biz de hasat dönemi sadece 3 ay sürdüğü için mevsimlik işçi olarak yerli istihdam bulmak kolay değil. Fakat Türkiye’de olduğu gibi 7-8 ay hasadın sürdüğü bir üretim yapabilirsek yerli istihdama da iş sahası yaratabiliriz. Kaliteli toprağı, iklimi ve gelecek olan suyuyla birlikte Güzelyurt bölgesinde her türden meyve sebzeyi yetiştirebilecek imkânımız olacak. Üreticimizin gerekli bilgi birikimi ve tecrübesi de mevcut. Tek eksiğimiz var su ve yönlendirme” diyerek bunlarında çözülmesi halinde Güzelyurt’un makûs talihinin değişeceğini savundu.
“YENİLİKLERE İHTİYACIMIZ VAR”
Narenciye içerisinde de birçok farklı
ve yeni tür olduğuna değinen Cemal Redif, “Biz
60-70 yıllık türlerle bu işi yürütmeye çalıştığımız için sistem tıkanmış durumdadır.
Bunu aşabilmenin yolu yeni türlere geçiş yapmaktır. Ağaçlarda yaşlandığı için
istediğiniz kadar bakım yapın bu ağaçlardan istediğiniz verimi ve kaliteyi
alamazsınız.
Biz üreticiye pazar bulabilirsek ve
üreticiye bu potansiyeli gösterebilirsek o zaman üreticilerimizde gerekli
yatırımları ve atılımları yapmaktan kaçınmazlar” diyerek bu planlamanın en
kısa zamanda yapılması gerektiğinin altını çizdi. Farklı pazarlarda ürünlerin
olmadığı dönemlerde üretim yapmamız gerektiğini söyleyen Redif, ülkemizde
üretilen ürünlerin ihraç edilebilmesinin tek yolunun Türkiye’de üretilen
ürünlerden farklı türde ve farklı zamanlarda üretim yapmak olduğunu da
sözlerine ekledi.
“ÜRÜNLERİMİZİ İÇ PAZARIMIZA BİLE PAZARLAYAMIYORUZ”
Ülkemizde üretilen ürünleri pazarlama anlamında ciddi sıkıntılar yaşadığımızı ve sürdürülebilir bir Pazar bulamadığımızı belirten Cemal Redif, ülkemizde yetiştirilen ürünlerin sadece ham haliyle değil işlenmiş haliyle de pazarlanması gerektiğini ve üretilen ürünleri işlemek konusunda yetersiz kaldığımızı ifade etti.
“Bizim iç pazarımızda 1 buçuk milyona yakın turist potansiyelimiz ve 100 bine yakın öğrenci potansiyelimiz mevcuttur. Ancak biz kendi ürünlerimizi bu potansiyelle buluşturmaktan aciz durumdayız. Ülke ekonomisinin kalkındırılması için narenciye ve tarım sektörüne inanılsa ve inanarak üretim yapsak, örneğin narenciye ürünlerinin macunları, reçellerini, meyve sularını, limonatalarını, küçük tesislerde üreterek iç pazara sunabiliriz” diyen Redif, özel sektörün bu konuda teşvik edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
“Biz daha kendi iç pazarımızda ürünlerimizi tüketemiyoruz” diyen Cemal Redif, “Kaç evde portakal suyu içiliyor, kaç çocuk nar suyunun tadını biliyor. Öncelikle kendi ülkemizdeki evlere girmeliyiz. Ülke nüfusunun yarısı yılda 1 litre nar suyu içse ürettiğimiz narı ihraç etmeye ihtiyacımız kalmaz fakat ne okullarda, ne devlet dairelerinde ne de hiçbir kurum ve kuruluşta bu bilinç ve eğitim yok” dedi.
“CYPFRUVEX’İ SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR YAPIYA KAVUŞTURMAK İSTİYORUZ”
Cypfruvex’in hem üreticiyi hem de ihracatçıyı korumak açısından bir denge unsuru olduğuna değinen Cemal Redif, “Biz burada öncelikle Cypfruvex’in yaşatılması ve ayakta kalması için ekonomik yapıyı düzeltmeye çalışıyoruz. Geçmiş yıllarda Cypfruvex ciddi şekilde zarara uğratıldı. Yapılan geçici istihdamlar, sözleşmeli istihdamlar ve mevsimlik işçi alımları ile ölü sezonda bile 43 kişilik bir maaş yükümüz var. Bu da yıllık 5 milyon TL gibi bir gider anlamına geliyor. Cypfruvex’in bunu karşılayabilecek gücü yok ve maalesef bu maaş giderini karşılayabilmek için üreticinin ürün fiyatından çalıyoruz. Şu anda su alan bu geminin batmasını önlemek için delikleri kapatmaya çalışıyoruz. Personel giderleri ve sabit giderleri düşürmek için gerekli tasarruf tedbirlerini alarak istikrarlı yürüyebilecek bir Cypfruvex yaratmaya çalışıyoruz. Bunun yanı sıra önümüzdeki sezonda satılacak olan ürünlere pazar bulmak için de çalışmalar yürütüyoruz. Yeni pazarlar, yeni imkânlar yaratmaya çalışıyoruz. Bizim için açık olan tek kapı Mersin kapısı. Türkiye’nin iç pazarı ve Türkiye üzerinden diğer pazarlara ulaştırmak için ürünlerimize alıcı bulmak amacıyla geçtiğimiz günlerde Mersin’de gerçekleştirilen Uluslararası Mersin Narenciye Festivali’ne katıldık” açıklamasında bulundu.
“MEŞALE GÜZELYURT’TA YANACAK”
Bu yıl yedincisi gerçekleştirilen Uluslararası Mersin Narenciye Festivali’nde, Kuzey Kıbrıs ekibi olarak büyük ilgi gördüklerini ifade eden Cemal Redif, önümüzdeki günlerde 8. Uluslararası Mersin Narenciye Festivali’ne kapsamında gerçekleştirilecek 2020 Uluslararası Turunçgil Kongresi’nin başlangıç meşalesinin Güzelyurt’ta yakılacağını müjdeledi.
Akdeniz Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, Narenciye Festivalleri ve Konferansları Birliği Başkanlığı, ihracatçılar ve akademisyenlerin önümüzdeki günlerde ülkemize geleceğini açıklayan Cemal Redif, “Yeni plantasyonların neler olabileceği, bölgeye gelecek suyun nasıl verimli kullanılabileceği, hangi ürünlerin daha geniş pazarlara hitap edebileceğiyle ilgili 3-4 günlük bir çalıştay gerçekleştireceğiz” diyerek tek amaçlarının üreticiye hizmet etmek olduğu vurguladı.
“MERSİN KAPISI BİZE SONUNA KADAR AÇIK”
Mersin gümrük kapısının ülkemize sonuna kadar açık olduğunu fakat üreticilerin bazı hataları yüzünden Türkiye’ye ihraç edilen ürünlerin geri gönderildiğini söyleyen Cemal Redif, “Ülkemize karşı bir kasıt yoktur ve Mersin kapısı bize hiçbir zaman kapanmamıştır. Geçmişte aman zaman sıkıntılar yaşadık fakat şu anda gönderdiğimiz ürünlerle ilgili bir sorun yaşamıyoruz” dedi.
Yeşil Hat Tüzüğü’nün Kuzey Kıbrıs’ın değil Güney Kıbrıs’ın çıkarları doğrultusunda çalıştığını ve tüzüğün tam anlamıyla çalıştırılmadığını savunan Redif, “Biz Güney Kıbrıs’a ihracat yaparken zorluklar çıkarılıyorlar bu nedenle Yeşil Hat Tüzüğü üzerinden ihracat yapmak üreticimizin işine gelmiyor. Bu yıl bir miktar nar ihracatı yaptık umarım bu ihracatlar daha da artar fakat şu anda Yeşil Hat Tüzüğü bize yüzde yüz açıktır diyemeyiz” şeklinde konuştu.
Ulusal Turunçgil Konseyi Başkanı Kemal Kaçmaz, iki ülke arasındaki ticari ilişkileri geliştirmeyi hedeflediklerini vurguladı. “Tarım sektörü tüm dünyada stratejik bir sektördür” diyen Kaçmaz, “Kuzey Kıbrıs’taki üretimin artırılmasına bir katkı sağlamak istiyoruz. Kuzey Kıbrıs ile ticari ilişkilerimizi nasıl geliştirebileceğimiz, Kuzey Kıbrıs’taki üretim çeşitliliğini ve kapasiteyi nasıl artırabileceğimiz ve bölgeye ulaşan suyun tarımda nasıl daha verimli kullanılabileceğiyle ilgili bilgi birikimimizi de Kıbrıs’taki paydaşlarımıza aktarmak istiyoruz ve bilgi paylaşımı yapmak istiyoruz. Ayrıca Kuzey Kıbrıs’ta üretilen ürünlerin pazarlanması konusunda neler yapabileceğimizi de hep birlikte değerlendireceğiz” şeklinde konuştu.