SADE SUYA TİRİT BİR HAVALİMANI

Bırakınız Adana Adana görülmesini, billâhi “Çukurova Çukurova” gibi de görülmüyor. Aslında adını da yakıştıramadım; Rahmetli Şakirpaşa’ya
kıyıldıktan sonra “Çukurova” takısıyla takdimi bana dam başındaki saksağanı anımsatıyor. Bundan önceki gezilerimizde havalimanımızın her yanında ağaçlar vardı ve binerken de inerken de fark etmesek de yüzümüze gülerdi.
Resmen Mersin Havalimanı burası. Bütün panolarda Mersinlilerin tanıtımları var. Adana adı sadece bir tavuk firmasında görülüyor. Çukurova dediğiniz yerin merkezi, literatürün hangi dalına dalarsanız dalınız, hep Adana’yı, illa da Adana’yı gösterir. Hani, diyorum ki, madem Mersinli kardeşlerimizi mutlu etmekti amaç, Şakirpaşa’nın adını değiştirip Çukurova deseydiniz ne şiş yanardı ne kebap, ne günah olurdu ne sevap. Dünyalar kadar masraf da yapılmaz olurdu. Hayır, yapılan yapıldı da, garanti edilen yolcu sayısı farkını daha yıllarca ödememiz gerekecek. Panolara gelince ikinci bir sıkıntı var. Ne Mersin, ne Adana; sadece COV yazıyor. Yani Mersin Havalimanının panolardaki adı COV…
Dikkat ettim de, Mersinliler için tasarruf edilen yol sadece 10 kilometre kadar. Üstelik bu mesafenin önemli bir kısmı trafik akışının hızlı olduğu otoyolda. Bize gelince, sözüm ona 20 kilometre ötemizde ama, kardeşim E400 karayolundan gittiğimiz için sıkışık trafik nedeniyle kaybettiğimiz zamanı ve de parayı küçümsemek safdillik olur.
ACELENİZ NEYDİ?
Tüm duygusallığımı ve önyargılarımı sıyırıp attıktan sonra değerlendiriyorum; terminal binasına laf edilmez. Uzun süre idare edecektir. Kaldı ki yakın vadede hızlı tren de sefere başladığında, buranın yolcu sayısı ciddi surette azalır. Böyle bakıldığında, terminal daha en az 20 yıl bol bol idare edecek büyüklükte. Plân olarak da tenkit edilecek tarafı yok. Şu var ki, ne giriş holünde, ne de uçuş loncunda oturacak yer göremedim. Oturmak isterseniz kafelerden birine girip cep hafifleten ücretle ve canınız istemese de bir şeyler yemek içmek zorundasınız.
Herşey terminal binasıyla bitmiyor. Bir kere Ana yol bağlantısının ışıklandırması daha zaman alacak. Yani, gece yolculuğu çok dikkat ister. Demiryolu çok güzel fikir; daha tamamlanmamış. Bilmem acemilikten midir, kapalı otoparktan çıkışa varabilmek için “dön baba dön” misali yolculuk yaptık. Ara geçişler ihmal edilmiş. Bir de, daha şimdiden dolu gibi. Araç sayısı azıcık artacak olursa otopark yetersiz kalacak.
Koca alanda yetişmiş tek ağaç olmaması gerçekten yadırganıyor. Baktık, çevrede birkaç küçük fidan var. Halbuki yetişkin ağaçları dakikalar içinde köküyle söküp yeni yerine rahatlıkla diken makineler var. Ayrıca, yetişkin palmiye satıcılarının da bulunduğunu anımsatalım. Diyorum ki, Aceleye gelmiş. 14 yılda bittiği söyleneceğine, 14 buçuk yıl denseydi herhalde çok daha iyi olurdu. Ne ise, düzelir inşallah. Hayırlı-uğurlu olsun.
UÇUŞ PİSTİ Mİ?..
Pist var ya pist, çakıl döşeli şoseyi anımsatacak kadar sarsıyor. Yani yüzey kalitesi uçaklara göre değil. Merhum Şakirpaşa böyle değildi. Aslında aynı yetersizliği İstanbul havalimanında da fark etmiştim. Yeşilköy gibi değil orası da.
ZORUNLUYDUM
Kendime sözüm vardı; bu havalimanını mecbur kalmadıkça kullanmamaya kararlıydım. Zorunlu oldu, kullandım. Bir daha gerekir mi bilemem. Yine de, en azından not ettiğim olumsuzlukların kısa sürede dikkate alınacağını umuyorum. Asıl beklentim ise, Merhum Şakirpaşa’nın mucize ile dirilmesinde.