‘Safra kesesi taşları ciddiye alınmalıdır’
HABER: Salih Onur BAŞKAN
ADANA (BÖLGE)-Safra kesesi,
sanılanın aksine safra olarak adlandırılan sıvıyı üretmiyor, sadece karaciğerin
ürettiği bu sıvıyı depoluyor. Gıda alımını takiben bağırsaklarda sindirim için bu
safraya ihtiyaç artıyor. Karaciğere yapışık olarak bulunan safra kesesi ise
kasılarak, içinde depoladığı safrayı bağlı olduğu kanallar vasıtasıyla
bağırsağa aktarıyor ve sindirime yardımcı oluyor.
Beslenme alışkanlıklarımız ve içinde bulunduğumuz doğu akdeniz coğrafyasına
özgü bazı sık görülen kan hastalıklarının da etkisiyle bölgemizde safra kesesi
taşı hastalığına oldukça sık rastlandığını anlatan Medline Adana Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Nurkan Törer, “Bu
hastalıkta böbrek taşlarında olduğu gibi taşın kırılması, düşürülmesi veya
eritilmesi gibi tedaviler yoktur” diyerek günümüzde en etkin tedavi yönteminin
ameliyat ile safra kesesinin içindeki taşlarla beraber alınması olduğunu söylüyor.
İlerde sorun yaratabiliyor
Safra kesesinde taş saptanan her hastanın mutlaka ameliyat olması gerekmediğini
ifade eden Prof. Dr. Törer, “Hiçbir şikâyeti olmayan, tamamen tesadüf eseri
safra kesesi taşı olduğu saptanan hastalarda ameliyat önerilmez. Ancak bu
hastaların safra kesesinin yaratabileceği ciddi sorunları hayatlarının bir
döneminde yaşama olasılığının az da olsa olduğu bilinmelidir. Ayrıca safra
çamuru veya yoğunlaşması olarak bilinen durumlarda hastanın ameliyata engel başka
ciddi sağlık sorunları da varsa bazı ilaç tedavileri denenebilir ancak bu yöntem
uzun süreli olarak önerilmez” diyor.
Kapalı yöntemde hasta konforu artıyorSafra
kesesi ameliyatlarının günümüzde genellikle kapalı yöntemle (laparoskopik) yapıldığını
anlatan Prof. Dr. Törer, “Nadiren de olsa açık yöntemle yapılması da gerekebilir.
Fakat her şeyin yolunda gittiği durumlarda kapalı ameliyatın hastaya sağladığı
konfor açık ameliyat ile karşılaştırılamaz” diyerek ameliyat esnasında sorun
yaşama ihtimali gören cerrahın ne zaman açık yönteme dönmesi gerektiğini
bilmesinin de büyük önem taşıdığını vurguluyor.
Sorun ilerlediyse risk de artıyor
Safra kesesi taşlarının iki açıdan klinik önem taşıdığını söyleyen Prof.
Dr. Törer, “Bunlardan ilkinde hastalar sıklıkla yemeklerden sonra artan
şişkinlik, karın ağrısı, midede ekşime-yanma ve bulantı gibi şikâyetlerde
bulunurlar. İkincisi ve daha önemlisi ise taşların safra sisteminde yarattığı
tıkanıklıklara bağlı ciddi sorunlardır. Bunlar safra kesesi iltihabı, pankreas
iltihabı, safra yolları iltihabı ve sarılık gibi bazen hayati tehlike
yaratabilecek kadar önemli olabilir. Sorunlar birinci aşamada ise safra
kesesinin alınması nispeten kolay, riskleri oldukça düşük ameliyatlardır. Ancak
problemler arttıkça (iltihap, safra kanallarına taş düşmesi v.b) ameliyattan
önce yapılması gereken ek girişimler ve tedaviler gündeme gelir. Bu gibi durumlarda
ameliyatın da riskleri artar ve kapalı yöntemle gerçekleşme olasılığı azalır”
diyor.
Yokluğu sorun yaratmıyor
Safra kesesi safrayı üreten değil depolayan organ olduğundan, yani safra
kesesi alınması durumunda bile sindirim sisteminde safra bulunmaya ve görevini
yerine getirmeye devam edebildiğinden hastaların büyük kısmında bu organın
eksikliği hissedilir bir problem yaratmıyor. Prof. Dr. Törer, “Hatta, var olan sorunlarından
kurtulan hastaların hayat kalitesi daha da artacaktır” diyerek sadece çok nadir
bir hasta grubunda bağırsaklarda biriken safra geçici rahatsızlık hissi verse bile
birkaç ay içinde vücudun yeni düzenine kolaylıkla uyum sağlayacağını da
sözlerine ekliyor.