SAĞLIKTA EŞİTSİZLİK ARTTI, TEDAVİLER PAHALILAŞTI, BAZI İLAÇLAR YOK

Ülkemizin ilaç üretiminde neredeyse tamamen ithalata bağımlı hale getirilmesi, 2018 yılından beri sürmekte olan döviz kuru kriziyle birlikte ilaçlara erişimi daha da güçleştirmiştir.
Güncel ilaç kuru ve gerçek kur arasındaki makas, şirketlerin ithal ilaçları piyasaya sürmemesine, hammaddesi yurtdışından gelen yerli ilaçların da üretilememesine neden olmaktadır.
2021 yılı Aralık ayı itibarıyla 645 ilacın bulunması konusunda sıkıntı yaşanmaktadır.
Yoksul vatandaşlarımız ilaca erişim konusunda iki kere dezavantaj yaşamaktadır. Sağlık güvencesi olmayan ya da Yeşil Kart kullanan ve sağlık hizmeti borcu birikmiş olan kişilerin ilaçlarını ceplerinden ödeyerek almaları gerekmekte, bu nedenle tedavileri yarım kalmaktadır.
SGK’nın geri ödeme listesinde yaptığı değişikliklerle özellikle yoksul vatandaşların bu ilaçlara erişimi sıkıntıya sokulmaktadır.
Yalnızca 2021 yılı Ekim ayında 52 ilaç geri ödeme listesinden çıkarılmıştır. Bunun yanı sıra, AKP’nin uygulamaya koyduğu Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın getirdiği değişiklikler, Sağlıkta Hizmet Sunumunun niteliğini düşürmektedir.
Muayene süreleri 5 dakikaya kadar gerilemiş, talep patlamasıyla birlikte sağlık kurumlarından randevu almak zorlaşmıştır.
Hekimlerle hastaları karşı karşıya getiren rant odaklı sistem Sağlıkta Şiddeti artırmış bunun karşılığında AKP iktidarı sağlık çalışanlarının darp edilmesine hatta öldürülmesine seyirci kalmayı sürdürmüştür.
Giderek daha çok sayıda hekim şiddetle burun buruna yaşamamak ve kötü koşullarda çalışmamak için yurtdışına göçmeyi planlamaktadır.
Ayda yaklaşık 80 hekim yurtdışında hekimlik yapmak üzere Türkiye’yi terk etmeyi tercih etmektedir. Her yıl artan göç dalgasıyla, gelecekte ülkemizde sağlık personeli ve sağlık hizmetlerinin niteliği konusunda dah ada büyük sıkıntılar yaşanacaktır.
Bilgi teknolojilerine erişim konusunda yaşanan eşitsizlik, toplumdaki sosyo-ekonomik adaletsizliğin bir yansımasıdır. Bu eşitsizliği ifade eden DİJİTAL UÇURUM ülkemizde her alanda gözlemlenmeye başlamıştır.
Yakın gelecekte teknolojik dönüşümün iş modelleri ve istihdam üzerinde büyük etkiler yaratacağı, otomasyon ve yeni nesil teknolojiler nedeniyle 10 işten 3’ünün ortadan kalkacağı ve bazı sektörlerde çalışanların neredeyse yarısının işlerini kaybedeceği beklenmektedir.
Ancak kuşkusuz bu dijital dönüşüm sürecinin sonucunda bir çok yeni alanda yeni tür istihdam alanları da açılacaktır. Dolayısıyla işini kaybedecek ya da istihdam piyasasına yeni girecek kişilere yeni dijital teknolojilere erişim ve bunlara dair beceriler kazandıracak fırsatlar sunulmadığı takdirde, dijital eşitsizlik daha çok iş kaybına ve daha derin bir yoksulluğa yol açacaktır.
Dijital uçurumun toplumdaki farklı kesimler üzerindeki etkileri pandemi sırasında açıkça görülmüş, uzaktan eğitim ve uzaktan çalışma konusunda eşitsizlikler ve bunların sonuçları özellikle gençleri, vasıfsız işçileri ve dezavantajlı grupları daha olumsuz etkilemiştir.
İnternet erişiminin günümüzde pek çok gelişmiş ülke tarafından temel bir hak olarak kabul edilmesi v ebu nedenle kamu hizmeti olarak sunuluyor olmasına rağmen Türkiye’de AKP’nin ucuz, hızlı ve kaliteli dijital altyapıya yatırım yapmaması, yurttaşları dijital olanaklardan mahrum etmektedir.
Her 10 hanenin 4.4’ünün internet erişiminin bulunmadığı ülkemizde vatandaşlar, OECD ülkeleri arasında en yavaş interneti kullanmaktadır.
2021 yılı küresel internet hızı endeksine göre Türkiye mobil bağlantı hızında 138 ülke arasında 57.sabit internet hızında ise 105.sıradadır. İnterentin erişim gücü, fiyatı, yerel dil içeriği ve erişim politikalarına göre ülkeleri sıralayan kapsayıcı internet endeksinde ise 59.sıradadır.
İnternet erişiminde ülke içinde de büyük eşitsizlikler bulunmaktadır. İstanbul’da %80’e kadar çıkan hanelerde genişbant bağlantı oranı Kuzeydoğu Anadolu’da %34’e kadar düşmektedir.
Bu oran hane halkı kadar esnaf ve KOBİ’lerin dijitalleşmesini de olumsuz etkilemektedir.