ŞAKANIN SIRASI DEĞİL AMMA, BUGÜN 1 NİSAN

Birkaç yıldır eskisi gibi şaka yapmıyoruz. Şaka kaldıracak halimiz de kalmadı. Kat kat istif olmuş sorunlar emeklinin, göbeklinin, eteklinin, emziklinin, kısacası; hemen hemen her TC kimliklinin sırtında, omuzunda. Bu kadar olumsuzluk yetmedi, haydiii deprem… O da az geldi, bu sefer de dünyayı vuran Coronavirüs darbesi indi.  Hadi gel de bu durumda şaka kaldır, kaldırabilirsen. Yine de, “Yılda bir gelen Bir Nisan’ı Adana kapsamında yazalım, varsın bugün den böyle azalım” dedik ve affınıza sığınarak, biraz da kafa dağıtarak giriyoruz söze, sağlık-afiyet dileriz size.

İlk ve orta öğretim yıllarımızda “Bir Nisan Balığı” fazla dolaşırdı. Öğretmenlerimiz arasında bile vardı “Nisan Bir” şakacıları. Şu an tam hatırlamıyorum ama sanki, aynı zamanda futbol hakemi olan matematik öğretmenimiz Merhum İrfan Tekgündüz’dü.  “Yazılı yapacağım, çıkarın kağıtları” dedi ve ardından, henüz görmediğimiz konudan soruları yapıştırdı. Afalladık ve “Hocam bu dersi görmedik” diye itiraz ettik fakat dinletemedik. Ne yapacağını bilmeyenlerin şaşkınlığı bir an gelir ki suskunluğa döner. Sınıfımızda nefes bile alınmadığı o süreçte hoca masasından kalkıp “Nisan biiir!..” diye seslendi. Birkaç saniye daha sürdü şaşkın ve suskun duruşumuz. Daha sonra kavradık ta rahat nefes aldık. Konu, o gün işlendi ve hepimiz öğrendik.

Yerel gazetelerimizde de şaşkınlık yaratan haberler çıkar, haberin sonuna da “Nisan biiir!…” cümlesi eklenirdi. Kanlı, canlı sapasağlam komşusu veya arkadaşı için sala verdirilmesi pek yaygındı. Rahmetlinin henüz ölmediği ve salanın Bir Nisan şakası olduğu öğrenilinceye kadar yakınları perişan olurdu.

Bir Nisan şakasını ilk duyduğumda ilk okula gitmiyordum bile. Üç-beş muzip aralarında anlaşmışlar ve birer, ikişer saat arayla hem Yeşilköşe hem de Yüksek Kahveye girip ertesi sabah Kuruköprü’de adam asılacağını yaymışlar. Duyanlar da başkalarına duyurmuş. Ertesi sabah ezan saati gelmeden millet yola düşmüş. Koca meydan birden bire dolmuş. Çörekçisinden börekçisine seyyar satıcılar da nafaka için oradaymış. Gelgelelim ortada ne sehpa var, ne polis, ne jandarma. Bir gün önceki düzen sahipleri kalabalığa karışıp bu kez pişkin pişkin “Lan Allah’ıma kitabıma Nisan bir yapmışlar” diyerek dağıtmışlar kalabalığı. Tabii küfrün en Adanalıcasını da kalay niyetine kabul etmek zorunda kaldıklarını tahmin edersiniz.

Kurtuluş Savaşımızda da önemli bir “BİR NİSAN” olayı var. Kadirhan Karakolu olayı, her zaman içimi buran ve aynı zamanda onurlandıran olaydır. Ulusal güçlerimizin Fransız işgalcileri dehşet kuyusuna sürükleyen ilk ciddi zaferlerindendir. Teşkilatını kurup hazırlanan çetelerimiz, Gülek Boğazı yakınlarındaki düşman Karakolu olarak kullanılan Kadirhan’a hücum etti. Fakat kum torbalarıyla çevrili karakol  iyi korunmuştu ve içendeki çoğu Ermeni askerlerin silah üstünlüğü tartışılacak gibi değildi. Saatler ilerliyor, fakat sonuç alınamıyordu. Bizimkiler, Pozantı’daki Fransız Taburundan yardım gelmeden işi bitirmek için ellerinden geleni yaparken gece yarısı olmuştu.

Karakoldan yaylım ateşi kesilmiyordu. İşte o hengame içinde beklenmedik bir patlama oldu. Karakol havaya uçtu. İçindekiler yok oldu.  Şafak sökerken mucizenin sırrı çözüldü. Şıhlı Köyü’nden 18’ine henüz girmiş Abdurrahman sürünerek karakolun arkasına geçmiş, oradan da dama sıçrayıp elindeki gazyağına bulanmış paçavrayı yakarak cephaneliğe atmıştı. Tabii aynı anda yiğit delikanlımız da şehitler ordusuna katılmıştı. Kadirhan Karakolunun yok edilmesi peş peşe gelen zaferlerimizin kapısını genişleten olaydı ve o gün takvimler 1 Nisan 1920’yi gösteriyordu.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor