12 Eylül müdahalesinden sonra Adana Belediye Başkanı Selahattin Çolak tutuklandı. Aslında tutuklanması gerektiren hiçbir kanıt, belge yoktu.. Ama tutuklama kararı çıkarılmıştı…
Ben hemen hemen her akşam ziyarete giderdim. Cezaevi Müdürü Yüzbaşı Mehmet, her gece saat 24’ten sonra makam odasına alır, Selahattin Çolak’ı da çıkartır, kendi odasında benimle görüşmesini sağlardı ve nezaket göstererek dışarı çıkardı. Konuşurdum, bir isteği olup olmadığını sorardım.. Bunu hemen hemen her gün aynı şekilde görüşürdüm.
Bir gün, Adana Emniyet Mali Şube Müdür Yardımcısı Cumhur Yıldırım beni aradı, mutlaka görüşmemiz gerektiğini söyledi. Merak ettim, gittim..
“Nevzat üstünde kargalar uçuşuyor” dedi “Ne kargası” diye sordum, “Tümer yüzbaşı seni alacak” dedi.. Korktuğum bir şey yoktu, hayatımın her alanında dürüst olmaya çalıştım ve geniş bir çevre edindim.
Tümer Yüzbaşı’nın kim olduğunu, nerelere gittiğini araştırdım.. İncirlik’te Disko Nesimi’nin yanındaki Kuyumcu Coşkun’un dükkanına takılıyormuş.. Coşkun’u tanırdım kuyumcu dükkanına girdim, odada uzun boylu bir adam, kısa boylu biri ve yanlarında bir çocuk vardı.
Coşkun’a”Tümer adlı bir yüzbaşı varmış, tanıyor musun?” diye sordum. Uzun boylu adam “Benim bir şey mi var?” diye sordu. Kendimi tanıttım, beni aradıklarını öğrendiğimi söyledim, “Benim bir yanlışım mı var beni araştırıyorsunuz” diye sordum.
Uzun boylu adam, sert konuşunca sonradan yanındaki adamın cezaevi müdürü olduğunu, adının Mehmet olduğunu öğrendim. Mehmet bey, bizim tartışmamızı görünce “Yahu ikiniz de aklı başında adamsınız, oturun bir yere konuşun” dedi.
Havutlu’ya gittik, yanındaki küçük yaştaki oğlunu da getirdi. Bana bir Selahattin Çolak anlattı, tam bir vatan haini, Türkiye’yi parçalayacak, Kürt devleti kuracakmış.. Güldüm, “ Niye gülüyorsunuz?” diye sordu. “Yahu Selahattin Çolak, Başbakan’ın koruma müdürlüğünü yapmış adam. Koruma müdürlüğü yapan bir adamın yedi sülalesi araştırılır öyle koruma müdürü yapılır” dedim.
Tümer Yüzbaşı benim yanıldığımı, kendisinin doğruları söylediğini belirtti, Ama cezaevi Müdürü Mehmet bey, benim görüşümdeydi. Beni her akşam gece 14’ten sonra cezaevine alır, odasına davet eder, Selahattin Çolak’ı da çıkartıp kendi odasına alır, sonra “Ben çıkıyorum, siz baş başa sohbetinizi yapın” derdi..
Sonuçta Selahattin Çolak, beraat etti..
Tümer yüzbaşı Osmaniye’de bir askeri tatbikat sırasında elindeki bomba patladı, bileğinden eli koptu.. Bazen insanlar hata yapar ve bedeli ağır olur.. Bazıları hata yapmaz, ama kötülerin yüzünden ağır bedel öder. İşte karşılıksız bedel ödeyenlerden biri Selahattin Çolak, diğeri Aytaç Durak’tır..
,,,,,,,,,,,,,,,,,,
VE AYTAÇ DURAK
Aytaç Durak Adana Belediye Başkanıydı.. Ben Milliyetteydim. Belediye ile Milliyet’in bürosu karşı karşıyaydı.. O gün Adana Belediyesi’nin önü adeta polis kaynıyordu..
Büyük bir kalabalık vardı, Zabıta memuru yanıma geldi, “Aytaç başkanım sizi odasında bekliyor” dedi.. Yukarıya çıktım, odada gazeteciler doluydu, oturdum .. Aytaç bey, “Sen bu işe ne diyorsun?” diye sordu. Gelen polis amirlerinden sizinle görüşmek için gelen var mı diye sordum, soran olmadığını söyledi. “Onlar sizin kaçmanızı, böylece suçlu gösterip tutuklanmanızı sağlamak istiyorlar” dedim.. İyi ki demişim..
Aytaç Durak, aşağıya indi, polislerle görüştü, polisler adliyeye götürdü, tutuklandı,. 10 gün sonra serbest bırakıldı..
Aytaç Durak eğer korkup kaçsaydı, sittin sene cezaevinde tutulurdu.
