SENSİZ BİR ARALIK (“YENİ ADANA” İÇİN)

Şiirler, şarkılar, öyküler, kitaplar, romanlar vardır; canınızdan, kanınızdan bir parça; çocuklarınız, sevgiliniz gibidirler. Onları parayla pulla satmak istemezsinizdir. Orda, yanı başınızda durdukça bir güç ve sevgi kaynağıdırlar sizin için.
Bazen onlar, çoluk çocuğunuz, sevgilinizden öte babanız, anneniz, atanız gibidirler. Hepinizi sarıp kucaklar; ruhunuza güneş, yolunuza ışık olurlar. Tarihte bir anıt gibi duran varlıklarıyla, o yalın ve duru hâli, içtenlikleri ve boyundan büyük işleriyle kabını yırtıp çıkar, evrensellik boyutlarına erişen bir koca adam olurlar.
Adam olurken de, o ışık hüzmelerinde aydınlaşıp olgunlaşan yaşam ve kültür bilgeliğiyle çağları hedef olarak gösterirken, ulusal bir sevinin yurtseverlik duygularıyla saçlarınızı okşaya okşaya yarınlara keyifle gülümsetmesini de bilirler sizi..
Onun doğduğu günkü, gözleri ışıklı bir bilgenin kutsal coşkusuna ortak olunmuştur ki, ulusal bilincin sularında dolaşan o yurtseverlik duygularıyla ufkunda istiklâl olan kanlı yolculuklara yek pare olarak çıkılmış; âşık olunan hürriyet ve bağımsızlık sevdası ve çağlar ötesine erişmenin bitip tükenmez gücüyle karanlıktan aydınlığa ulaşmanın sevinciyle gönendirmiştir sevgili görenleri.
Şimdi buruk bir aralığın son günlerine doğru ilerlerken neden söz ettiğimi anlayan anlamıştır muhakkak…
Kimden söz edeceğim ki… Bir aşktan, sevdadan, tutkudan, ruhtan, kahramandan, anıttan… Kurtuluş Savaşı gazisi “Yeni Adana” gazetesinden söz ediyorum elbette… “Eyvah”ımızdan, kadir kıymet bilmeyişimizden, tarihi kıymetimize sahip çıkamayışımızdır insanın böğrünü delen…
Şiirlerimize, sanatımıza, spor yazılarımıza, köşe yazılarımıza, öykülerimize, denemelerimize, gezi notlarımıza, incelemelerimize, tanıtımlarımıza, eleştirimize, söyleşi ve röportajlarımıza kucak açan, yokluğunun 5. Ayında oldukça özlediğimiz 40-45 yıllık sırdaş dostumuzdur “Yeni Adana…”
“Yeni Adana” artık örselene örselenen kendisine kol kanat geren Sayın Yüregir ailesinin sahipliğine çok önceden beri veda etmiş, bu toplumun, bu yurdun, Adana’nın kültürel bir anıtsal varlığı olarak tarihteki yerini almıştır.
Yavaş yavaş bir ağıda doğru gidiyoruz belki de….
Cenaze çıkmış bir kentin soğuk çehresinde hüzünlü duyguları üşüyen bir Adanalı olarak onu size daha nasıl anlatayım ki?.. Anlatsam da sonra anlatılmıyor ki… Anlatılmıyor, çünkü… Şiirler, öyküler, destanlar da yazsanız her zaman umarsız o sevgiden paslanan bir eksik kalıyor bir yerlerde… Orhan Veli’nin duygularını tam olarak anlatamadığı gibi duygularımız bazen yetersiz kalabilir.
Fakat “Yeni Adana”ya her yönüyle uzak olmayan, yaklaşık bir yüz yıl önce sütunlarında yazdığı Fazıl Hüsnü Dağlarca, Toroslar’da savaş vaziyeti alan “Yeni Adana” gazetesinin kahramanlık öyküsünü oldukça güzel anlatır…
YENİ ADANA
Yazının ayağa kalktığı
Gazete olduğu Adana’da
Bu sese dayanamamıştır salırgan
Susmuştur çabucak
Yazının Toroslar’a kaçtığı
***
Yazının bilinç olduğu
Ahmet Remzi Yüregir başta
Yedek subay Avni Doğan
Sonra Ferit Celal
Yazının kocaman bir soluk olduğu
***
Yazının çeteci olduğu
El verdiği, göz verdiği
Ayak verdiği çarpışanlara
Yürekleri eklediği birbirine gece gündüz
Yazının özgürlük olduğu
Fazıl Hüsnü Dağlarca