SEVAP KAZANDIRAN HIRSIZLIK VE ‘MURTÇU’ OLAN CASUSLAR

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Doktor Salim (Serçe) Fransız Hastanesinin başarılı hekimlerindi. Kendini sevdirmiş, saydırmış, güven tesis etmişti. Hastanenin her türlü stoklarına girişi-çıkışı sorun olmuyordu. Küçükten başladı hırsızlığa. Çete mensuplarımızdan bazıları sıtma illetine tutulmuştu ve hastalığın tek ilacı kinindi. Doktor Salim gizleyebildiği kadar kinini alıp Vehbi Necip Bey’in (Savaşan) çiftliğine ulaştırdı. Sonradan işi büyüttü. Yolunu yordamını ayarlayıp sargı bezi, yara tozu, sargı bezi gibi önemli ürünleri aynı yolla göndermeye başladı.
Vehbi Necip Bey’in çiftliğine gelen öteberi, en kısa zamanda, salla karşı kıyıdaki Hadırlı Köyü’ne ulaştırılıp Ahretlik Mustafa’ya tslim ediliyor, o da, yine aynı hızla Kayışlı Köyü’ne iletiyordu.
Yolculuğun bundan sonraki bölümü Cerzun Süleyman ve arkadaşlarına aittı. Cerzun, yerel Arapçada kertenkele demek. Süleyman aslında kapılardan girerken başını eğecek kadar yapılı biriydi ama gerektiğinde dikenli çalılar arasından kertenkele gibi sürünerek hedefine ulaşabildiği için “Cerzun” diye tanınmıştı. Taşıma ekibi sadece hastane ürünlerini değil, buraya gönderilmiş giyim eşyalarından tutun, çeşitli yiyeceklere kadar pek çok yükü hem de önce bataklığı geçerek Eshab-ı Kehf ilerisindeki Muhat Köyü’ne (Şimdi Çevreli olmuş) ulaştırıyordu. Bundan sonraki dağıtımı çete mensupları yüklenmişti.
Süleyman ve arkadaşları bir süre de Sinan Paşa’nın sağladığı silah ve mühimmati Muhat’tan alıp Şıh Cemil’e ulaştırmayı da başardılar. Şıh Cemil, Afgan ve Türkistanlı gönüllüleri silahlandırmak için gizli yollarla Sinan Paşa’yla (Tekelioğlu) anlaşmıştı.
TÜRKİSTANLILAR VE AFGAN ASKERLER
1917 Bolşevik İhtilalinden sonra Ruslar ve bağlı ülke vatandaşlarına din
yasaklanmıştı. Hac ziyaretine kesinlikle izin verilemezdi zaten. Bazı inanç sahipleri, “Türkiye’deki akrabalarımızı ziyaret edeceğiz” diyerek Anadolu’ya geliyor, buradan Mekke’ye gidip dönüyorlardı. Yaklaşık 800 kişi dolaylarında olduğu söylenen bir grup, tam Kurtuluş Savaşı’nın kızışmakta olduğu zamanda Adana’ya gelmiş ve Mekke’ye gitmektense, “Gavura karşı” saflarımızda savaşmayı kararlaştırmıştı. Sorup soruşturdular ve Şıh Cemil’e ulaştılar. Burada ağırlandılar, bazılarına eldeki silahlar da verildi ama daha çok silaha gereksinim vardı. Sinan Paşa, olup bitenleri casuslar vasıtasıyla öğrenmiş ve yine aynı casuslar aracılığıyla destek sözü vermişti.
KİM BU CASUSLAR?
Casus diyoruz da, Fransızın çok sıkı denetim altında tuttuğu Adana’da casusluk yapmak kolay değildi elbette. O sıralarda Ulusal Güçler Karaisalı’da karargah kurmuşlardı. Şöyle bir yol buldular; Karaisalı’nın pinar çalısı ile murtları eşek sırtında Adana’ya getirilip sokak sokak dolaştırılarak satılmaktaydı. Pinar çalısı, özellikle tandır için mükemmel yakıt sayılırdı. Murt da, pek sevilmese bile, yine sağlığa yararlı olduğu düşünülerek atıştırılırdı.
O güne kadar hiçbir çalıcı veya murtçu işgalciler tarafından durdurulmamış, sorgulanmamıştı. Önemsenmedikleri kesindi. Çete başlarımız bu gerçekten yararlanarak murtçu ve çalıcı kılığıyla casusluk yapacak cin gibi kadın ve yaşlı erkekleri görevlendirdi. Her şey tam da planlandığı gibi yürüyordu. Murtçular, getirdikleri haberi gerekli yerlere ulaştırıyor, buradan aldıkları mesajları da Karaisalı’ya iletebiliyordu. Böylece, cephelerle haberleşme sorunsuz yürütülmekteydi. İşte, Şıh Cemil ve Sinan Paşa da bu yolla haberleşmeyi sürdürerek yol-yordam planlamayı başarmışlardı.
KASAPLAR DA SÜRÜ VERİYOR
Para lazımdı. Adana’daki kasaplara gidildi. Yardıma hazır olduklarını ancak savaş yüzünden kente sürü getiremedikleri için nakit açığı içinde olduklarını belirttiler. Ardından da, “Size iki sürü verelim, onları değelendirin” dediler. Öyle de yapıldı. Sürüler satılarak o koşullar altında büyük sayılabilecek para sağlandı. Bazı iş adamları da yine murtçuları kullanarak az veya çok para yardımında bulundular.
Bütün bu gelişmeler işgalcileri şaşırtıyor, hatta çıldırtıyordu. Çok araştırdılar, lojistik destek ve haberleşme yollarını bulamadılar…
YARIN: MUCİZE SAVAŞLARA GİRİŞİYORUZ
CERZUN SÜLEYMAN: İri yapılıydı. Kertenkele gibi en olmadık aralıklardan, hatta dikenli çalılıklardan sürünerek cephelere öteberi ulaştırabilmişti. Fotoğrafta, Kurtuluştan yıllar sonra eşiyle birlikte görülüyor.

FRANSIZLARIN MADALYASI: Yöremizde yaptığı görevde başarılı bulunanlara verilen Fransız Madalyası

HASTANE DEPOSU BİZE DE YARADI: Fransız Askeri Hastanesinde çalışan Doktor Salim, ufaktan başladığı hırsızlığı zamanla büyüttü. Depoları ağzına kadar dolu hastaneden çaldığı kinin, sargı bezi ve tütün gibi gereksinimleri çetelerimize ulaştırılmak üzere taşıdı.
