Sigorta bilincimiz olsa gelişmiş ülkeleri sollarız

Adana’nın saygın acentelerinden SYS Sigorta’nın tecrübeli Genel Müdürü Serkan Yılmaz, sigorta bilinci eksikliğinin giderilmesi ile birlikte, ülkemizde sigortacılığın önemli bir ivme kazanacağını söyledi Yılmaz, “Bugün itibarıyla gerek hizmet ve gerek ürün çeşitliliği açısından gelişmiş ülke piyasalarıyla rekabet edebilecek bir sigortacılık sektörüne sahibiz. Bu piyasalardan tek farkımız sigorta bilincinin son derece düşük olması. Bu eksikliğin giderilmesi ile birlikte, önemli başarılar kazanılacaktır” dedi.

***

Sigortanın önemi okullarda ders olmalı

Röportaj: Yener EKİNCİ

ADANA (BÖLGE) – Adana’da ki sigorta pazarında 459 acente faaliyet gösteriyor. Bunların 300’ünün aktif olduğu tahmin ediliyor. Sektörün önemli oyuncusu acenteler, özellikle son yıllarda pazar kaybı, gelir yetersizliği, düşük komisyon, haksız rekabet, ölçek ve teknoloji gibi birçok konuda sorunlar yaşıyor. Bu konular hakkında görüşlerini almak ve çözüm önerileri hakkında sohbet etmek amacıyla, Adana’da sigortacılığın güvenilir, genç ve etkili isimlerinden biri olan SYS sigorta acentesi işletme müdürü Serkan Yılmaz ziyaret ettik. Serkan Yılmaz, sigorta bilincinin önemine dikkat çekerek sözlerine başladı. ‘’Finansal okuryazarlığın artmasına paralel olarak ülkemizde sigorta bilinci de yükselecek sigortalanma oranı artacaktır’’ diyen Yılmaz, bu anlamda atılacak en önemli adımın eğitime sigortayı sokmak olduğunu ifade etti.

Şahsınızı ve SYS Sigorta’yı tanımakla sohbetimize başlayabilir miyiz?

Adana’da, 1990 yılında dünyaya geldim. Sırasıyla; Şükran Çobanoğlu İlköğretim Okulu, Abdulkadir Paksoy Lisesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Bankacılık ve Finans Bölümü’nden mezun oldum. Toros Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde yüksek lisans yaptım. Sigortacılık sektörüyle de eğitim hayatımı tamamladıktan sonra tanıştım. İlgili kurslara katılıp başarıyla tamamladıktan sonra SEGEM belgesi almıştım. Ağustos 2022 yılında kendi acentemi açarak alanımda hizmet vermeye devam ediyorum.

Başımıza gelebilecek olası risklere karşı tedbir alabileceğimiz onlarca seçenek bulunmasına rağmen, Trafik ve DASK gibi zorunlu olanlar dışında hiçbir poliçe rağbet görmüyor. Size göre Türk toplumunda sigorta bilinci neden oluşmuyor?

Sizin de söylediğiniz gibi, insanlarımızda ki sigorta bilinci ne yazık ki sadece trafik sigortası ve kaskodan ibaret. Sigortanın öneminin, çeşitli reklamlar ve kamu spotları yoluyla açıklayıcı bir şekilde topluma anlatılması gerekiyor. Avrupa’da olduğu gibi okullarda eğitim olarak da verilmeli. Finansal okuryazarlığın artmasına paralel olarak ülkemizde sigorta bilinci de yükselecek ve sigortalanma oranı artacaktır. Bu anlamda atılacak en önemli adım eğitime sigortayı sokmak olmalıdır. Kamu otoritesinin sigortacılığa yapabileceği en önemli katkı bu olacaktır. Çocuklarımız eğitimlerini iki mecrada almaktadır; İlki aile, ikincisi ise okul… Ailede sigortayı bilen olmayınca; Müfredatta da sigorta olmayınca kulaktan dolma, eksik bilgilerle konu hakkında bir şeyler hafızaya alınıyor; Dolayısıyla sigorta bilinci ya oluşmuyor, ya da sağlıksız oluşuyor. Burada uzun uzadıya, bütün yıl boyunca okutulacak bir dersi değil, her yıl sigorta haftasında işlenecek tek bir üniteyi kastediyorum. 14 zorunlu sigorta ile korunmuş alan yaratılmışken, yurttaşlarımızın en azından bu sigortaları bilmesi, adeta vatandaşlık hakkıdır. Sağlıklı bir sigorta bilincinin oluşması ile birlikte Türk Sigorta Sektörü çok önemli noktalara ulaşacaktır.

İsteğe bağlı poliçelerde şu an en fazla hangisi talep görüyor?

Yangın, deprem ve hırsızlık gibi teminatları içerisine alan ‘İşyeri Poliçeleri’ şu sıralar revaçta. Bununla ilgili yaşadığımız bir sıkıntıya da değinmek istiyorum. Elektrik veya su aboneleri sağlanırken, işyerlerinden de zorunlu DASK poliçesi isteniyor. Oysa bu yanlış. Üzerinde konut olmayan hiçbir işyerine DASK poliçesi kesilemez. İşyeri poliçelerinde zaten deprem teminatı yer alıyor; ancak bunu insanlara anlatamıyoruz.

Bankaların yarattığı haksız rekabet hakkında neler söylemek istersiniz?

Yüksek faiz oranları nedeniyle para satmakta güçlük yaşadıklarından olsa gerek, bankalar son dönemde bize rakip gibi çalışmaya başladılar.  Kredi taleplerinde kanunsuz zorlamalarla vatandaşa eksik bilgi ve teminata sahip ürünler veriyorlar ve bu yöntem çok fazla mağdur ortaya çıkarıyor. Araç kredisi, ev kredisi kullandırırken ‘Bizden sigorta yaptırırsanız, faiz indirimi yaparız’ diyerek müşterileri cezbetme yönetimine başvuranlar da var. Hatta bazı bankaların mevduat, kredi kartı veya kredi müşterilerine haber vermeden çeşitli dallarda sigorta poliçesi düzenleyerek, bedelini müşteri hesabından tahsil ettiğini duyuyoruz. Sigortadan haberi olmayan müşteri, ya hiç olmayan bir riskini sigortalattığı ya da parasını ödediği poliçenin sağladığı haklardan, risk gerçekleşse bile haberi olmadığı için yararlanamıyor. Kurumsal müşterilerimize giderek fiyat teklifi vermeye de başladılar. Şu an iş hacmimizin yüzde 50’sini elinde bulunduran bankalar, bu rakamı yükseltmek için olağanüstü bir çaba harcıyor. Biz acenteler de, ‘dur’ demek için elinden gelen gayreti gösteremiyoruz. Buna karşılık sektörümüzde birlik ve beraberlik gibi bir dayanışma ne yazık ki gerçekleşemiyor. Netice itibariyle, katılımcılar kredi çektikleri bankaya sigorta yaptırmak zorunda değiller. Bu dayatmalar ortadan kaldırılırsa sektörümüz rahat bir nefes alacaktır. Çatı organımız SAİK’e ve bizlere bu konuda önemli görevler düşüyor. Bütün meslektaşlarımızı, özel ve kamu bankalarına karşı omuz omuza mücadele vermeye davet ediyorum.

Adana’da, 459 adet sigorta acentesi bulunuyor. Sizce bu sayı kapasitenin üzerinde değil mi?

Acente sayısının fazla olduğuna katılıyorum. İşi bilmeyenler de sigortacılık yapabiliyor maalesef. Noterler nasıl ki belli sayıda olabiliyorsa veya eczaneler nüfus yoğunluğuna göre nasıl belirli sayıda açılabiliyorsa, acentelere de böyle bir sınırlama getirilebilir diye düşünüyorum. Örnek verecek olursak, bu bölgede 1000 adet hane var. Bu sayıda haneyi kaç acente sigortalayabilir? En fazla 2 tane. Bin haneli bir bölgeye 3’ncü bir acente açılmasına izin verilmemeli. Bahsettiğim alan yönetimi, Türkiye’de şu an sadece eczanelere yönelik uygulanıyor. Bizi de kapsamalı. Üretim yapmıyoruz ve sonunda acenteler, ‘Benim müşterimi çaldın’ diye karşı karşıya geliyor. Bizim sektörde, tek pastadan herkes pay almaya çalışıyor. Doğal olarak, acente sayısının fazlalığı olumsuz etkiler yaratıyor.

Acente sayısı artmaya devam ettiğine göre karlı ve gelecek vadden bir iş yapıyor olmalısınız.

Meslektaşlarımız arasında da çok konuştuğumuz bir konu bu. Çocuklarını büyütüp iş kurmak isteyenlerin, alakasız bölümden mezun olan kızına iş bulamayan babaların, durumu iyi olup da çocuğunu iş sahibi yapmak isteyenlerin tercih ettiği bir meslek oldu sigortacılık. İş yönetimini iyi becerirseniz, portföy yönetimini iyi gerçekleştirirseniz acentenin varlığını 80 yıl dahi sürdürebilirsiniz. Aksi halde parlak bir meslek sayılmaz. SYS Sigorta olarak karı yüksek olan yangın ve sağlık poliçelerine yöneliyoruz. Tecrübeli olanlar gemiyi bir şekilde yürütebiliyor, geri kalanlar ise mali krizle boğuşuyor.

Asgari ücretli bir çalışanın dahi rahatlıkla satın alabileceği avantajlı bir poliçeye örnek verebilir misiniz?

Yıllık ödemesi sadece 200 TL olan bireysel ferdi kaza sigortasına da değinmek istiyorum. Hiç beklenmeyen, hesapta olmayan bir anda başımıza gelen bir kaza elimizi kolumuzu bağlar. Ciddi sağlık masrafının yanında, tedaviyle geçen süreçte iş kaybı da ayrı bir külfet. Vefat ve sürekli sakatlık halleri kişiyi ve ailesini altından kalkması zor yüklerin altına sokabilir. Ferdi kaza sigortası tam da bu noktada devreye giriyor ve size olası kazalardan kaynaklı maddi kayıplarınız için teminatlar sunuyor. Ferdi kaza sigortasının sunduğu hizmetler: Vefat teminatı, sürekli sakatlık teminatı, tedavi masrafları teminatı.

Sigorta şirketleri günümüzde dijitalleşmeye doğru ilerliyor. Yakın gelecekte poliçeler bilgisayar ve telefondan satın alınabilecek. Sizce acentelerin varlığı tehlikeye düşecek mi?

İnovasyon çağında yaşıyoruz. Kendimizi yenilediğimiz sürece bir sorun yaşanacağını sanmıyorum. Gelişme açık olduğumuz sürece, acenteliği bitiremezler. Vatandaşlar da, bire bir diyalog haline girmedikçe, uzaktan satış yöntemiyle poliçe satın almazlar. Fakat, 15-20 yıl sonrası ne getirir bilemem.

Sigortacılar kendi içlerinde neden güç birliği yapamıyorlar?

Meslektaşlarımız arasında dayanışma ve birleşme yeterince olmadığından istediğimiz seviyelere ulaşamıyoruz. Tek çatı altında toplanmak bir hayal değil aslında. Ortak paydada buluşulmazsa,  kaybetmeye mahkum bir sektör olmaya devam edeceğiz.

Zaman ayırdığınız için teşekkür eder, çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim

Ben teşekkür eder, yayın hayatınızda başarılar dilerim

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Spor