SOĞUK NEVALE SAYILAN BUZUN ADANA TARİHİNDEKİ ÖZEL YERİ

Teknoloji öncesinde Adanalıların yazı nasıl geçirdiğini anlatmaya başlarken karla veya buzla soğutulmuş suya dayanmıştık. Ne zaman ki bağlarımızı yaylalı dağlarımızı yazmaya karar verdik, o halde Adana geçmişindeki buz üretimini de anlatmak gerektiğini düşündük. Hemen arz edelim ki, buzun Adana tarihinde oldukça sıcak yeri var. Konuya girelim, neler olmuş görelim ve “Neredeeeen nereye?..” diyelim.

KANARA ÖNCESİNDE

Kanaradan çok önce, “sarı sıcak” coşkunu Adana’da peş-peşe buz fabrikaları açılmıştı 1800’lü yılların sonlarından itibaren. İlgi gördükçe de, yeni yatırımcılar çıkmış ortaya ve fabrika üstüne fabrika kurulmuş. “Ne güzel, çok fabrika demek, rekabet demek, ucuz buz demek” diyeceksiniz… Hayır!.. Buzcular öyle birleşmişler ki yüksek fiyatla satışı “farz” kabul etmişler. Kilosu 10 ya da 12 kuruş gibi, paranın para olduğu o zamanın behrinde kazık ötesi rayiç tutmuşlar.

O yılların furyasından bir başka cepheye geçelim… Pis-pasak dememişler, kirine-pasına bakmamışlar, buldukları suyu dondurup dayamışlar halka…İşte o yüzden sık sık barsak-mide rahatsızlığı ile enfeksiyonlu sair hastalıkla boğuşur olmuş halkımız.

ELİMİZ DEĞMİŞKEN

1929’da Kanara Projesi ele alındığında Adana’da kasaplar rastgele çukurların başında kesiyordu hayvanları. Karkaslar da toz-kir-pas içinde eşeklere yüklenip taşınmaktaydı. Kanara kararı alındığında, tesisin ileri teknolojiyle ve uzun vadeli ihtiyaca göre yapılması benimsendi. Amaç, kesimden korumaya ve taşımaya kadar hijyen kurallarının en üst düzeyde uygulanmasını sağlamaktı. Fakat sadece et değil, bir de, sağlıklı buz üretimi yapılabilirdi ve bununla da maliyet hafifletilebilirdi.

İnşaatına 1930’da başlandı. 6 bölüm ve 18 metre yüksekliğinde su kulesi ana ögeleri. O yıllarda hiç kimsenin akıl edemeyeceği ünitelere sahipti. Örneğin, hayvanların kesim öncesi bir süre dinlendirilmesi için özel ahırı vardı. Çağdaş “kesimhane”den çıkan gövdeler, “salhane”de, yine çağdaş cihazlar kullanılarak yüzülüyordu.

Bir müthiş yenilik daha getirilmişti; yüzülen gövdelere, “avan firigo” yani ön soğutma uygulanarak çok daha sağlıklı et üretiliyordu. “Esas Firigo” denilen buzhane, hem kanaranın hem de halkımızın çeşitli ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelik ve genişlikte idi. Adanalılar, başta peynir olmak üzere, teneke, tulum, çömlek içindeki kışlıklarını buzhanede korumaya çabucak alışmıştı…

250 BİN KALIP BUZ BEDELİ TESİSTEN 2 KURUŞ’A BUZ!

Aritmetiği zayıf olan da anlar bu hesaptan… Bir kalıp buz, diyelim ki 10 kilo; üstü var, altı yok… Demek ki kalıbı 120 Kuruş; bakınız şimdi…

Belediye “Uzuun yıllar hizmet edebilecek modern bir mezbane yapalım” kararını aldığında “Soğutma ünitesini büyük tutup fazladan buz da üretelim” diyerek çıkmış yola… Haziran 1932’de tesislerin tamamı ikmal edilip te işletmeye açıldığında toplam maliyet 274 bin Lira… Yani 250 bin kalıp buz parası…

Bir kere, temiz sudan buz ürettiği için nitelikle rakip; ikincisi, fiyatla rakip. Kilosu sadece 2 kuruş. Eskinin iki kilo kirli-paslı buzuna verilen para ile şimdi koca bir kalıp hijyenik (sağlıklı yerine “hijyenik” kullanarak modaya uyduk ki, okuyanlar bizi bir şey zannetsin) buz alabilmiş…

Hijyen demişken ekleyelim; önceleri “kassabiye” ürünleri eşek sırtında taşınırken, yeni düzenden sonra soğutmalı özel kapalı kasa özel 3 araç hizmete girdi. İkisi et, diğeri de buz için.

Ve tabii, buz bol ve ucuz ve temiz olunca, deniz balıkları da rahat rahat gelebilmiş Adana tezgâhlarına.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor