Şubat’a girerken Türkiye gerçeği

Yerel seçimler öncesinde, Türkiye’de siyasi tabloya bakınca iyimser mi, kötümser mi olmak gerektiğini çözemedim..

Adı üstünde, yerel yönetimlerin başına gelecek Belediye Başkanlarını seçeceğiz..

Belediye Başkanlarına destek olacak, onu denetleyecek, halka daha iyi hizmet vermesi konusunda yöneltecek Belediye Meclis üyelerini seçeceğiz.

Ancak, adı üstünde “Yerel Yönetimler” diye belirlenmiş bu seçim ortamının, “ülkenin geleceğinin belirleneceği” bir seçim ortamına dönüştürülmesini kaygı ile izliyoruz.

Bir belediye başkanlığını kazanmak uğruna ortaya konulan çekişmeleri endişe ile takip ediyoruz..

Her siyasi partide içden içe kaynayan cadı kazanından gelen fokurtuları sıkıntılar içinde takip ediyoruz.

Siyasette ortaya çıkan ve vatandaşı ikiyi bölen ayrışmanın sandıklara nasıl yansıyacağından çok, ülkenin geleceğine nasıl etki edeceğinin düşünceleri ile kendimizi umutsuzlaştırıyoruz.

xxx

Türkiye’nin özellikle dünya siyaseti ve içinde bulunduğu konum gereği “bir ve birlik” olması gerekirken, bu kutuplaşmanın sonuçlarının neler getireceği düşüncesi ile sıkıntılar yaşıyoruz..

Ekonomideki süratli çöküşü, gençlerimizin işsizlik girdabındaki hallerini, sade vatandaşın umutsuzluğunu izliyoruz..

Vatandaş’ın “geçim” derdi içinde bunalırken, ülkenin yönetiminde söz sahibi olması gerekenlerin, “seçim” önceliğine bakıp yarınlara umutsuz bakıyoruz.

xxx

Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, bu ülkenin sonsuz a kadar var olmasını istiyoruz..

Bunu istemeyen birisinin var olduğunu düşünemeyiz..

Ama eğer hedefimiz, beklentimiz, umudumuz bu ise; biraz gerçeği görmek, gerçekleri kabullenmek gerek..

Güçlü, huzurlu ve yarınlara umutla bakan bir Türkiye istiyorsak, önce bir ve birlikte olma idealinden uzaklaşmamalıyız..

Ama bu hedef uğruna yeri geldiğinde birbirimizi dinlemeliyiz..

Birbirimize sarılmalıyız..

 Birbirimizin düşüncesine saygı göstermeliyiz.

Ama bunlar dururken birbirimizi yemekten, birbirimizle didişmekten başka bir şey yapamıyoruz.

Bu tablonun, bu çekişmenin, bu kavganın kime veya kimlere yaradığını düşünmüyor, düşünemiyoruz..

xxx

Bir de konuya bir başka açıdan ve yaşanmış örnekleri ile bakalım:

Yahudiler, 1945’li yıllarda Hitler’in elinden kurtulduklarında hiçbirşeyleri kalmamıştı..

Bırakın devlet kurmayı, yiyecek ekmekleri bile yoktu..

Ancak, Uluslar arası camia Almanya’nın “soykırım” yaptığını kabul ettiğinde Yahudilere tazminat yolu açılmış oldu.

Yahudiler de açtıkları davalarla neredeyse tüm Alman şirketlerini ve Alman Bankalarını tazminata mahkum ettirdi.

Belki duymuşsunuzdur; bugün satılan bir Mercedesten bile belli oranda İsrail hükümetine pay gitmektedir.

Bu gizli bir durum olmaktan çıkmış, tüm dünyanın bildiği bir gerçektir.

xxx

Bugün İsrail, dünyanın en zengin ülkelerinden biri konumuna gelmiştir.

Sadece ekonomik zenginlik değil, siyasi zenginlik de vardır..

Daha 70 yıl öncesinde açlıktan kırılan Yahudilerin kurdukları devlet, nükleer reaktörlerden tutun, en son teknolojiye sahip uçak fabrikasına bile sahip olmuştur.

 Buna karşı çıkacak kimse var mı şu an?

Peki ya Almanya.. Bir de Almanya gerçeğine bakalım..

Hitler döneminde dünyanın en zengin ve en gelişmiş ülkesi konumuna ulaşan ve bu nedenle “kompleks” sahibi olan Almanya, kendisine karşıt güç devletlerin bir araya gelmesi ile çok zor bir duruma sürüklenmiştir.

xxx

Bir savaştan yenik çıkmış, birçok ülke akbaba gibi üşüşerek adeta herşeylerini ellerinden almış, paylaşmıştır.

Savaş öncesinde, Avrupa’nın en büyük gücü olan, hakimiyetini Afrika’ya, Uzak Doğu’ya kadar hissettiren, sadee karada değil, denizlerdeki gücü ile tüm dünyaya korku salan Almanya yenilmiş, teslim olmak zorunda kalmıştır..

O Almanya, kendi içinde birlik olmuş, kendi insanına sahip çıkmış, kendi ülkesinin zorluklarını, kendi gayretleri ile bitirmeyi başarmıştır.

xxx

Ermenistan’a gelelim.. Şimdi nereden çıktı bu Ermenistan diyeceksiniz..

Ermenistan, bugün dünyanın en fakir ülkeleri arasında gösterilir. Hiçbir şeyleri yoktur.. Tarım yoktur, sanayi yoktur, markaları yoktur..

Ama hep bir umutları vardır..

O umut da, İsrail’in bir zaman Almanya’dan alarak kendilerini düze çıkardığı tazminatın bir benzerini Türkiye’den almaktan başka bir şey değildir.

Ermenistan da, daha geçtiğimiz yıllarda Fransa’nın, “soykırım”ı tanıması ile yolu açılan tazminata umudunu bağlamıştır.

Türkiye’nin Avrupa Parlamentosu’nda gücünün zayıflamasına bağlıdır bu tazminatın ortaya çıkması..

Tek başına Fransa’nın bu kararı alması yetmemiştir.

xxx

Türkiye’nin prestijini dış dünyada düşürmeyi amaçlayan güçlerin hedeflerinde bu vardır..

Türkiye’de gelişen, amaçları masum bir demokrasi mücadelesi olan gençlere karşı girişilen “katı yönetim tutumu”nu fırsat bilen kesimler şimdi bundan faydalanmak için atağa girişmiştir.

Türkiye’yi yönetenler bu konuya mutlaka dikkat etmelidir.

Şu an ciğerci kapısında bekleyen kediler gibi, ellerinde dosyalarla bekleyen Ermenistan hükümetinin açacağı binlerce tazminat davası ile Türkiye zor duruma düşürülebilir.

Böyle bir olasılık, Osmanlı’yı çökerten kapitülasyonlar gibi, Türkiye’nin de belini bükecek duruma getirilebilir.

Bu konuyu, bu her an pusuda bekleyen tehlikeyi hiç unutmamak gerekir..

xxx

Özellikle iktidarın, gençlere yönelik “tepkisel tutumları”, siyasilerin birbirlerine yönelik “hasımane tavırları” adeta fırsat bekleyen birtakım dış güçlerin iştahını kabartıp, onları haksız iken haklı duruma getirebilir..

Yasalara karşı, ortaya konulan “ben yaptım, oldu” tavırları özellikle Türkiye’ye yönelik farklı hedefleri bulunan ülkeleri ve onların beklendiği kaynakların iştahını kabartabilir..

xxx

Türkiye’de ihtiyaç duyulan tek şey, birlik ve beraberlik içerisinde bir huzur ortamıdır..

Bunun bozulmasının faturasını herkes çok acı ödeyecektir..

Türkiye’yi yönetenler bu önemli faktörü dikkatlerde tutarak, daha akılcı, daha mantıklı ve daha demokratik olmak zorundadır..

Avrupa Parlamentosu’nu etkileyen en önemli unsurun, “demokrasiye saygı” olduğu unutulmamalıdır..

AP’ye kafa tutmak fayda getirmez..

Onların her istediğini yapmak da..

Ama kuralları iyi oynamak gerek..

İşte o zaman hep güçlü kalırsınız..

Türkiye’nin her noktasında, her kentinde, her köyünde..

Bu topraklarda nefes alan herkes güçlü kalır..

Bir ve birlikte olmanın en önemli kuralı, “bir ve birlik olmak” değil midir?

xxx

Türkiye’deki olaylara iştahla bakan kesimlere fırsat vermeyelim..

Bugün Türkiye üzerinde oyun oynamak isteyenlerin yok olduğunu kimse söyleyemez..

Suriye’de oluşan iç savaş ortamından sonra ABD’nin, Rusya’nın, Avrupa’nın birçok ülkesinin ne tür beklentiler içinde olduğunu hiç kimse tahmin bile edemez.

Herkes, bu parçalanacak ganimetten payını almak için saldıracaktır..

Her ülkenin mutlaka zihninin geri planında bekleyen bir hedefi vardır, bunun için pusuda beklemektedir..

Komşumuz Irak’ta yaşanan Saddam sonrası gelişmelerden en çok zarar gören, ekonomik olarak en fazla etkilenen Türkiye, savaş sonrası eline bir şey geçmemiş ülke konumuna getirilmiştir.

Suriye’de olan gelişmelerde de en fazla etkilenen ve etkisini her an biraz daha artırarak hisseden sadece Türkiye olmuştur.

Şu an bile sade vatandaş ile ayrıcalıklı vatandaş açmazı içindedir Türkiye’de misafirlerle birlikte aynı ortamda yaşayanlar..

Misafir diye saygı gösterme alçakgönüllüğünü son ana kadar kaybetmeyen bir Türk halkı vardır, Anadolu’nun dört bir yanında..

xxx

Günlük siyaset yapılarak, ortaya atılan fikirler ve düşünceler yarınlarda yerini bulabiliyorsa değer kazanır..

Suriye’den gelenlere kapılarımızı açmışsak, onların yerine cephelerde bizim askerimiz canıyla, kanıyla mücadele ediyorsa bunun yarınlara yansımasını düşünmek gerek..

Kendi vatandaşımızı, siyasi düşünceler yüzünden ayrı kutuplarda görmekle çok şey kazanamayız..

Siyaset, birlikte olma, birlikte yaşama sanatının en uygun yaşama şansı bulacağı yer değil midir?

Fikirler toplumun tüm kesimlerini kucaklıyorsa, yarınlara daha güçlü bir şekilde ulaştırılabilir.

Önemli olan toplumsal mutabakat, toplumun her kesiminin benimseyeceği tavır ve davranışlar olmalıdır..

xxx

Günün birinde sizin yerinize geçenler, yaptıklarınızı yıkar, yerine başka şeyler yaparsa, bunun sorumlusunun kim olacağını bilmek gerek..

Gönüllerini kırdığınız, umutlarınızla oynadığınız gençlerin, sade vatandaşın, esnafın, köylünün  yüreklerindeki sızıları hiçbir zaman dindiremezsiniz..

Bu toplumu ayakta tutan gençlerimiz başta olmak üzere, her kesime, her farklı görüş ve düşüncede olan kişilere “Birlik ve beraberlik” olgusunun önemini daha güçlü benimsetmek gerek..

Ayrışma yerine ne olursa olsun birlik olmanın önemine değinmek gerek..

xxx

Zira aaynı toplum, belki de hiç akıllarından geçmeden, Türkiye’nin dışarıda iştahla bekleyen düşmanları olduğunu bir kez daha zihinlere yerleştirmede üzerine düşen görevi, bazı kesimlere anlatacaktır..

Başka bir Türkiye yok..

Bu ülkede birlik ve beraberlik içinde yaşayalım..

Kavgamız sadece hizmet için olsun..

Mücadelemiz, daha güçlü bir Türkiye hedefinden hiç şaşmasın..

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor