SURİYELİLERİ NE VAKTE DEK KONUK EDECEĞİZ?

Hiç anlayamadım, hala da anlayamıyorum ama belli ki devletimizin bir takım hesapları vardı. Suriye’ye bulaşmamızın şimdi anlayamadığım nedenlerini inşallah emr-i hak vaki olup da imamın kayığıyla bu dünyadan ötekine yolculuk etmeden öğrenirim. Ama şimdiden biliyorum ki amaç Şam’a gidip Emevi Camiinde namaz kılmanın ötesinde. Çünkü ben o camide namaz kıldım ve hiç kimse “Burada ne işin var?” diye sormadı. Yani, her kes gidip orada istediği vakit namazını zaten kılabilirdi.

Neyse ne!.. Boyumuz kadar düşününce, derinliğe dalmak bize lüks ve hadsizlik gelir. Ancak, ileride tarihin yazacaklarından bazılarını bugün biz de görüyoruz. Örneğin, memleketin orasına burasına dağılmış en az dört milyon Suriyelinin varlığını beyin zonklamasıyla görmekteyiz. Bunları biz “Din Kardeştir, savaşta başları yanmasın” diye getirdik. Az veya çok, bu din kardeşlerimiz içinde cin kardeşlerin varlığı da ortada. Buraya almak istemediğim nice adli olayların içinde yer aldıklarını pek sık duymaktayız.

Ahlak çerçevesinde olup da bizi şaşırtmanın ötesinde moral çöküntüsüne uğratan duyumlarımıza burada yer vermek edebimize yakışmaz. Kaldı ki, hemen herkesin bildiği duyduğu utanç kaynağı ve umut törpüsü olaylar olduğunu söylemek pek yersiz sayılmaz.

Açlık muhabbeti önceki hafta dile getirilmişti. Biz gördüğümüzü biliriz; evet, yoksulluğun dibine vurmuş aileler var. Evet, Pazar artıklarına koşan iyi giyimli kadınları da görür olduk. Evet, çöp bidonlarından nafaka çıkarmaya çalışanlara da maalesef fazlasıyla tanık oluyoruz. Ama hala “Açlık yok!” denilebiliyorsa, hayal görmeyi durduracak muska yazdırmak zorunda kalacağız demektir.

Suriye’de iç savaş bitti mi, bitmedi mi? Sanırım, sanmak bir yana, eminim ki bitti. Bazı olayların varlığını savaş kavramıyla bağdaştırmak söz konusu olamıyor. Eee, o zaman bu konuklarımız, bu din kardeşlerimiz, bu cin kardeşlerimiz neden hala bizimle. Neden bunlara biz hala gözümüz gibi bakıyoruz. Bizde inim inim inleyen, çocuğuna asgari imkanı sağlayamadığı için canına kıyan vatandaşlarımız dururken bunları neden hala da besliyoruz.

Maaşları var, hastaneler emirlerinde, çocukları fakülte girişinde sınavdan muaf… Ohhh, lüküz hayat, ne rahat!.. Ört ki ölem!..

Bunlardan kim ne bekleyebilir? Bunu bilmemize olanak yok. Kendi ülkelerini terk edip geldiklerine göre, acaba, şayet varsa, beklentiler karşısında kalleşlik etmeyeceklerinden emin olabilir miyiz?

Tanık olduğum olaydır… Otobüse elinde şeftali torbasıyla gelip zıkkımlanırken elinin bulaşığını koltuğa sürerek temizleyen Suriyeli kadın bununla yetinmedi, kabuk ve çekirdeği döşemeye fırlattı. Yanlış anlaşılmasın, hepsi böyle değil elbette. İçlerinde mutlaka aklı başında, saygı duyulacaklar da vardır ama kardeşim dönsünler artık memleketlerine.

Ben kavşaklarda avuç açan Suriyeli kadın ve çocukları görmekten çok rahatsızım. Canım Merkez Parkımızı, canına okurcasına işgal eden Suriyelilerin artık bizim olanı bize bırakıp memleketlerine dönmelerini diliyorum ve bunu yapmanın suç olmadığına da inanmak istiyorum. Ama, fakat, lakin bilmediğim birtakım hesaplarla kalıyorlarsa, çok rica edeceğim, bilenler kulağıma fısıldasın. Yoksa delendim, delleneceğim…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor