TAHAMMÜLSÜZ BİR ÇAĞA DOĞRU GİDİYORUZ

Her geçen gün fark ediyorum ki insanlık olarak en büyük erdemlerimizden birini kaybettik: tahammül. Birbirimize, fikirlere, farklılıklara, sabra ve en önemlisi hayata karşı tahammülsüzüz.

Eskiden insanlar birbirini dinler, farklı görüşlere saygı duyar, anlaşamasalar bile karşısındakine bağırıp çağırmazlardı. Bugün ise en ufak bir tartışma büyüyor, sosyal medyada linç kampanyalarına dönüşüyor ya da sokakta şiddete varıyor.

Ne sabır kaldı, ne hoşgörü.

Toplu taşıma araçlarında, market kuyruklarında, trafikte… Her yerde acele, her yerde gerginlik…

Sanki hepimiz bir patlamaya hazır bomba gibiyiz. Birisi yanlış bir söz söylediğinde ya da istemeden bir hata yaptığında affetmek yerine hemen yükleniyoruz.

Oysa unuttuğumuz bir şey var: Biz de hata yapıyoruz.

Tahammülsüzlük sadece günlük hayatta değil, ailede, işte, toplumun her alanında kendini gösteriyor. Çocuklarımıza bile sabırsız davranıyoruz. Dinlemek, anlamaya çalışmak yerine kızıyoruz. İş yerinde küçük bir hatayı görmezden gelmek yerine büyütüyoruz.

Bizi biz yapan en büyük değerlerden biri olan anlayış ve hoşgörüyü yeniden hatırlamazsak, toplum olarak daha da gerileceğiz. Çünkü tahammülsüzlük, sadece bireysel bir eksiklik değil, toplumsal bir yara haline geldi.

Birbirimizi anlamaya çalışmak, farklılıkları kabul etmek, biraz daha sabırlı olmak zorundayız. Unutmayalım, insanlık büyük keşifler yaparak, savaşlar atlatıp barışlar kurarak bu noktaya geldi. Ama bugün, en basit şeylere bile tahammül edemiyorsak, asıl kaybımız teknoloji ya da para değil, insanlığımızdır.

Son zamanlarda kafanızı nereye çevirirseniz çevirin asabi, birbirine tahammül edemeyen insanlar görüyorsunuz. En ufak bir şeyde patlamaya hazır saatli bomba gibi dolanan insanlar etrafımızda adeta kol geziyor.

Neden böyle olduk?

Ne oldu bizim nezaketimize hoşgörümüze? diye insan ister istemez soruyor kendi kendine.

İnsanlar gittikçe kabalaşıyor. Karşısındakinin kadın, yaşlı, çocuk olmasının de önemi kalmadı sudan bir sebeple kavga çıkarmak için artık.

Bu durum o kadar vahim bir hal aldı ki, yolda yürürken istemeden birisine çapıp özür dileseniz bile, dilediğiniz özrün bir anlamı ve hükmü bile yok maalesef…

Siz özür diliyorsunuz. Karşılık olarak da kaba saba sözler işitiyorsunuz. Argolu kelimeler ile başlayan cümleler ile muhatap olmak zorunda kalıyorsunuz. Daha sonrasında ise, önüne baksana gibi başlayan cümle “sen benim kim olduğumu biliyor musun …” şeklinde çirkinleşerek devam edip gidiyor. Cevap verseniz, ‘zaten laftan anlayan bir insan olsa böyle konuşmaz’ diye düşünüp yolunuza bakıyorsunuz. Bir şey demeden yolunuza baksanız içine batıyor bu durum.

Örnekleri çoğaltacak olursak; özellikle Adana trafiğinde sıklıkla görmeye alışık olduğumuz tablolardan birisi olarak, arkadan bir sürücü kornaya basıyor… Öndeki sürücü hemen el frenini çekip arkada koraya basan sürücünün üzerine yürüyor. Hemen bir anda sinir yumağı haline geliyor insanlar. Bir taraf mutlaka alttan almak zorunda kalıyor. Eğer taraflardan biri alttan almazsa durum o zaman çok kötü bir hal alabiliyor.

Sonuç olarak da incir çekirdeğini doldurmayacak bu konulardan ötürü kan dökmeye varan inanılmaz sorunlar meydana gelebiliyor. Bunun çokça örneğini her gün televizyonlarda izliyor, gazetelerde okuyoruz.

Sosyal hayatın içinde olduğu gibi sanal alemde de bu türlü insanlar çokça var. Her konuda bir fikirleri var. Ama bu fikirleri her şeyi olumsuz eleştirerek, kaos oluşturarak ortalığı karıştırmak.

Siz güzel bir şey yazıyorsunuz ona bile tahammül edemeyen insanlar okumadan anlamadan eleştirmeye, oradan kendilerine bir pay çıkararak kavga çıkarmaya çalışıyorlar.

Halbuki ne gerek var bunlara diye düşünüyor ister istemez sağlıklı düşünülebilen insanlar. Ne olur yani biraz anlayışlı, kibar olmayı başarabilsek… Yapılan bir hata karşısında ya da yanlışlıkla meydana gelen olumsuzluk karşısında hemen köpürmesek…

Eğer özür dileniyorsa aynı nezaketle cevap vermeyi başarabilsek ne kadar yaşanır olur dünya değil mi?

Çünkü bu kadar tahammülsüzlük ve hoşgörüsüzlük bizim değerlerimizi de beraberinde alıp götürüyor. Hızla akıp giden dünyanın şartlarına inat bizler güler yüzümüzü, insanlara karşı anlayışımızı ve nezaketimizi bozmamamız gerekiyor.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor