TAM YÜZ YIL ÖNCE, ATATÜRK ÇOK SEVİNÇLİ GÜNLERİNDEN BİRİNİ ADANA İLE YAŞIYORDU

20 Ekim 1921’de, yani bundan günü gününe tam yüz yıl önce bugün, Atatürk, yaşamının en sevinçli ve gururlu günlerinden birini yaşıyordu. Bu sevinç ve gururun arkasında, Adana ve Çevresinde kazanılmış mucize gibi zaferler önemli yer tutmaktaydı.

Öncesinden özetleyelim…

1919 ve 1920 yıllarında çarmıha gererek kırbaçlamaya kadar cefaya ve işkencelere başvurmuştu işgal güçleri. Ancak 1920 Mart ortasından itibaren planlı biçimde karşı harekata geçen milislerimiz Fransızlara ve seçerek getirilmiş Ermeni lejyonerlere kök söktürüp dünyayı dar etmeye başlamıştı. Uçaklarıyla, zırhlı araçları, makineli tüfekleri ve her cins toplarıyla karşı koymaya çalıştıkça kaybediyordu Fransızlar. Komuta heyeti çıldırıyordu. Esasen Paris de, çoktan ellerine resmen geçmiş olması gereken (!) Adana’da halen çatışmalar olduğunu ve üstelik Türklerin üstünlük kurduğunu Amerikan gazetelerinde okudukça buradakilere veryansın ediyordu.

İşgalciler, son gayret birkaç teşebbüsten sonra havlu atmak zorunda kaldılar. Adana’dakiler tırmalarken, Paris kararını vermiş ve geri çekilmek zorunda kaldıklarını peşinen kabul etmişti. Nitekim, bir Barış Delegasyonu kurdular ve başına da eski bakanlardan Hanri Franklin Buyyonu getirdiler. Delegasyon, Ankara’da çekişe çekişe işgalle harcadıklarının bir kısmını toprak veya ayrıcalık şeklinde geri almak için uğraştı.

Buyyon ve adamları ile görüşmeleri Mustafa Kemal Paşa’nın temsil ettiği Meclis adına Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) Yusuf Kemal Bey ile Mareşal Fevzi Çakmak yürütmekteydi.

Burada, sözü Ulu Önder’e bırakalım. Nutkunda şöyle anlatıyor Atatürk…

“İtilaf devletlerinden, milli esaslarımıza riayet edebileceklerle anlaşma arzu edilmekte idi. Bilhassa Adana Adana, Ayıntab (Antep) ve havalisini (çevresini) yabancı işgalden kurtarmak bizce mühim görülmekte idi. Çeşitli sebeplerden dolayı Suriye’den başka Fransızların da bizimle anlaşmaya meyilli (yakın) oldukları anlaşılmakta idi. Bu nedenle her iki taraf birbiriyle temas aramaya başladı. Fransa Hükümeti Franklin Buyyon’u Ankara’ya gönderdi. Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal (Tengirşek) Bey ile Fevzi Paşa’nın katıldığı toplantılarda uzun görüşme ve konuşmalarımız sonunda anlaşmaya varıldı. Ankara Anlaşması 20 Ekim 1921 tarihinde vücut bulmuş bir vesikadır. Bu anlaşma ile siyasi, iktisadi (Ekonomik), askeri, ila. Hiçbir hususta, istiklalimizden hiçbir şey feda etmeksizin vatanımızın kıymetli parçalarını işgalden kurtarmış olduk. Bu anlaşma ile Milli Emellerimiz İLK DEFA OLARAK BATILI DEVLETLERDEN BİRİ TARAFINDAN TASDİK VE İFADE EDİLMİŞ OLDU”

Ankara Anlaşması ilk anda Adana ve Çukurova’da hayal kırıklığı yaratmıştı. Halkımız, işgalcilerin üstüne üstüne giderken ve onları tam anlamıyla köşeye sıkıştırmışken barış ilan edilmesinden pek hoşlanmamıştı. Hatta bu duygularını süratle Ankara’ya, Mustafa Kemal Paşa’ya ilettiler. Gelen cevapta ise şöyle deniliyordu: “Bu sayede, meclisimiz ve devletimiz ilk kez batı tarafından tanınmış oldu. Artık Dünya milletleri Osmanlı’yla değil, Türkiye ile temas edecek. Bunun önemi son derece büyüktür ve amaçladığımız devlet yapısı için en güçlü temel mahiyetindedir.”

Bu cevap Adana’nın ileri gelenlerince akılcı ve önemli olarak karşılandı ve hayal kırıklığı son buldu.

Anlaşma koşulları ve sonrası olayları Cuma günü sunacağız.

Türkiye’mizin Devlet olarak uluslar arası alanlarda ilk kez kabulünü sağlayan Ankara Anlaşmasını Fransa adına imzalayan Buyyon ile Atatürk arasında uzun süreli dostluk oluşmuştu. Fotoğraf anlaşmadan hemen sonra çekilmiştir.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor