TEKNOLOJİ HERKESİ ETKİLİYOR

Bilim ve teknolojideki atılımların, dünyamızda yaşayan insanların çok geniş bir kesiminin hayatını derinden etkilemeye başlamış olması. Son çeyrek yüzyılda, küreselleşmenin ve teknolojinin tetiklediği dönüşüm sayesinde iki milyar olan fazla insan küresel ekonomiye katıldı ve onların hayat standardı çarpıcı biçimde yükseldi, açlığın ve yoksulluğun azaltılması yolunda önemli aşamalar kaydedildi.

Bu gelişmelere bakarak, “İnsanlığın binlerce yıllık birikiminin küresel boyutta paylaşılabildiği, dünyadaki insanların büyük bölümü için hayatın çeşitlendiği ve zenginleştiği, ömür beklentisinin arttığı yeni bir çağın, altın çağa mı gidiyoruz acaba?” sorusunu sormak bile mümkün bugün. Bu açıdan bakıldığında, insanlığın gelişimini, bugüne dek olduğu gibi, bundan sonra da insanlığın birinci kutbundaki gelişmeler belirleyecek gibi görünüyor.

Ne var ki bilim ve teknolojideki çarpıcı gelişmeler yeni sorunlar ve kaygılarda yaratıyor. İnsan zekasından daha üstün bir yapay zekayla donanmış akıllı makinelerin insanlık için ciddi bir tehdit oluşturacağını ileri süren STEPHEN HAWKİNG gibi önemli bilim insanları var.

Akıllı makinelerin ve robotların rekabeti nedeniyle dünyadaki insanların önemli bir bölümünün işsiz ve işlevsiz kalacağı biliniyor. Zenginlerin “Ölümsüzlüğü bile satın alabileceği, eşitsizliğin giderek daha da artacağı, dünyadaki bilgi akışını ve büyük veri hazinesini BİGDATA’yı kontrol etme gücünü elinde tutan az sayıdaki büyük şirketin tehlikeli bir güce” kavuşacağı ileri sürülüyor.

Dijital sistemlerin işleyişine müdahale edilerek işlenen siber suçlar küresel tehdit sıralamasında en üst sıralara tırmandı. Dijital sistemleri hedef alan HACKER’ler büyük tehdit haline geldi.

Bunlar mutlaka dikkate alınması gereken kaygı verici olasılıklar. Bu ortamda büyük gerilimlere ve hatta savaşlara gebe, belirsizliklerle dolu bir geleceğin bizi beklediğini düşünenler de giderek artıyor, ama insanın evreni, dünyayı ve kendi sınırlarını keşfetme yolunda kaydettiği aşamaları heyecan verici bulmaktan kendimi alamıyorum.

İnsanlığın negatif enerji ile yüklü olan diğer kutbunda ise insanı iliklerine kadar sarsan bambaşka bir tablo çıkıyor karşımıza. Ölümsüzlüğe değil, ölüme odaklanmış insanların toplandığı bu kutupda, insanlığı bu günlere getiren birikime, bilime, sanata, uygarlığa karşı korkunç bir nefret var.

Hayata düşman olan ve gücünü ölüm korkusundan alan 21.yüzyıl canavarlarının tüyler ürpertici kafa kesme şovlarını, masum insanların en vahşice yöntemlerle öldürülmesini, kadınların köle pazarlarında satılmasını ve örgütün militanlarına cariyelik yapmaya zorlanmasını gösteren sahneler dehşet içinde bırakıyor insanı. Olmazsa, 21.yüzyılda bunlar olamaz, bir zamanlar uygarlığa beşiklik etmiş olan yerlerde şimdi bu sahneler nasıl yaşanıyor?

Binlerce yıllık tarihi eserlerin parçalanması, uygarlık anıtlarının havaya uçurulması, İŞİD adına savaşanların insanlığın mirasını toptan yok etme hırsını gösteriyor. Ortadoğu’da hilafete sahip çıkacak bir “İslam devleti kurmak amacıyla cihada giriştiğini iddia eden İŞİD örgütünün estirdiği vahşet ve dehşet, akıl almaz görüntülerle yansıyor” yaşanan oyunların içinde.

İŞİD bayrağı altında sergilenen vahşetin düzeyi, kaçınılmaz olarak şu soruyu akla getiriyor;

İnsanlığın iki kutbunda karşımıza çıkacak olanlar gerçekten aynı türden canlılar mı? Her iki kutupda yer alanlara da insan denilebilinir mi?

Tarih boyunca denmiş ne yazık ki. İnsanlığı bugünlere taşıyan; buluşlara, keşiflere, icatlara imza atan; bilimde ve sanatta, edebiyatda, iş hayatında, ülke ve devlet yönetiminde iz bırakan; hayatı ve uygarlığı geliştirmenin yolunu açanlarda İNSAN diye tanımlanmış.

Çağlar boyunca insanlık dışı dürtülerin tutsağı olup hayatı ve uygarlığı yok etmeye çalışan; insanlara eziyet etmek için akıl almaz yöntemlere başvuran ve milyonlarca insanın ölümüne yol açan kişilere de İNSAN denmiş. Bugün İŞİD vahşetini gerçekleştirenler aslında uzun bir zincirin son halkasını oluşturuyor.

İŞİD bayrağı altında sergilenen vahşet, insan denen yaratığın aynı zamanda canlıların belki de en acımasızı, en gaddarı olabildiğini, binlerle yıllık gelişmenin bu gerçeği değiştirmediğini hatırlatıyor bize.

İslam ülkelerinin yanı sıra İngiltere, Fransa, Almanya ve Rusya gibi ülkelerden Suriye’ye, Irak’a gidip İŞİD’e katılan binlerce insan var.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor