“TENVİRATÇI”LARIN İŞİ CEREYANLA BİTECEKTİ

Cumhuriyet ilan edildiğinde Adana’daki birkaç tesis kendi elektriğini üretebiliyordu. Sadece Suphi Paşa Çırçır-Prese Fabrikası gereksiniminden fazla üretim yapabiliyor ve bunu bir-iki kurum ile resmi dairelere iletiliyordu. Kent için ne santral vardı ne de dağıtım şebekesi. Pek çok Adanalının elektrikten haberi de yoktu.

TENVİRATÇI İŞÇİLER

Ana caddeler ve önemli sokaklarda aydınlatma gazyağı lambalarıyla yapılmaktaydı. Belediyenin “Tenviratçı” ekibi görev yerlerine giderken bir ellerinde merdiven, omuz heybelerinde bez parçaları ve diğer ellerinde de gaz yağı tenekesi olurdu.

Tenvirat, Osmanlıcada “Aydınlatmalar” anlamındadır. Tenviratçı da, aydınlık sağlayan demektir. Bu hemşerilerimiz, önüne geldikleri direğin tepesindeki gaz lâmbası şişesini alıp isini bez parçasıyla temizler, deposuna da gaz yağı döküp yakarak bir diğerine giderdi. Lâmbalar gaz bitinceye kadar cılız-mılız da olsa kent halkına ışık tutardı.

ELEKTRİK GÜNDEMDE

Cumhuriyet’le birlikte çağdaşlaşma yolunda ilerleyen ülkede, Adana da, gereğini yapıyordu. Bu bağlamda, elektrik üretip aynı zamanda tramvay da işletecek bir proje gündeme alındı. Çok geçmedi, Osman Vehbi Bey isimli müteşebbis belediyeden “Adana Şehri Tevziat-ı Elektrikiyye (Elektrik dağıtım) ve Tramvay” imtiyazını aldı. Osman Vehbi Bey ilk olarak eski sadrazamlardan Tevfik Paşa zade Ali Nuri Bey ile ortaklık kurmuş ve bir de yabancı ortak aramaya başlamıştı. Olmadı; Osman Vehbi Bey masrafları karşılığında imtiyazı belediyeye iade etti.

CEREYAN ÇARPARSA!..

Gazeteler elektrikten bahsetmeye başladıktan kısa bir süre sonra “merak-sevinç-korku üçgeninde” yoğrulmuş ilginç ve özgün bir duygu sarmıştı Adana’yı. Elektriğin nasıl bir yenilik getireceği merak edilirken, okur-yazar takımı cereyanlı lambanın 100 mum kadar ışık vereceğini ve istediğin zaman saniyesinde parlayıp istediğin zaman söndürüleceğini ifade ediyordu. Fakat hemen her kes, elektriğin öldürücü yanından da endişe duymaktaydı. Tanrı korusun, cereyan tutarsa (elektrik çarpmasına o yıllarda cereyan tutması denilirdi) ölüm kesindi. Neyse ki, Belemedik’te kurulmuş (1908-1909 olabilir) santrali görenler vardı. Suphi Ğaşa Fabrikasında da elektrik üretilmekteydi ve çok şükür bir ölüm vakası olmamıştı. Ayrıca, Tarsus’ta da, daha 1910’da Türkiye’nin ilk şehir santral ve şebekesi kurulmuştu. Dikkatli davranıldığı takdirde tehlike olmayacağı anlaşıldı da, endişe duyanlar azaldı.

GİRİŞİMLERDEN…

Osman Vehbi Bey’den imtiyazı devralan belediye hızla harekete geçti.

Arayış ve temaslar sonunda Almanlarla ön anlaşma yapıldı. Anlaşmanın resmiyet kazanması için kurum gerekliydi.15 Mayıs 1929 günlü Bakanlar Kurulu Kararına dayanarak Adana Elektrik Türk Anonim Şirketi kuruldu. Bir Milyon Liralık sermayenin yüzde 80’i AEG’ye, yüzde 10’u Milâslı Gad Franko’ya, yüzde 6’sı Danyel Burla Efendi’ye, yüzde 3’ü İl Genel Meclisi üyelerinden İsmail Hakkı Bey’e ve yüzde 1’i de AEG Türk AŞ Genel Müdürü Joffe tarafından taahhüt edilmişti.

9 Nisan 1929 günü imzalanan anlaşmaya göre 14 ay sonra,30 Temmuz 1930’da, trafoları yerleştirilmiş, hatları çekilmiş kente elektrik verilecekti. İşler, öngörülenden daha erken, 5 Mayıs 1929 günü, daha resmi işlemler tamamlanmadan başladı.

YARIN: CEREYAN VERİYORUZ

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor