TIRAŞSIZ OLMAZ Kİ!..

Argoca sözlükteki tıraş; yalan-yanlış lakırdı, uydurma, kafa şişirme gibi anlamlar taşır. Bugünkü yazımız her ne kadar tıraş üzerine olsa da, Argoca´daki tıraşla ilgisi yoktur. Sadece, kafadaki kıllara yönelik berbersel ve evdeki öz-kesim diyebileceğimiz sakal tıraşlarını kapsar.
Mağara resimlerini değerlendiren bilim adamlarına göre insanoğlu 20 bin yıldan bu yana saçına-sakalına doğal dışı şekil vermeye başlamış. Mısır´ın TEB kazılarından elde edilen somut verilerine bakılırsa, en az 3300 sene kadar önce bu ülkede berberler saygın kişiler arasında yer alıyordu. Burada bulunan 50 santim kadar yükseklikteki heykelin Berber Narima´at´a ait olduğu saptanmış. Görevi, Amun Tapınağındaki rahipleri 3 günde bir, kafa ve yüz dahil, – affedersiniz – tüm vücut kıllarından arındırmakmış. Böylece, rahiplerin saflığı garanti altına alınıyormuş.
Bundan 2500 yıl kadar önce, eski yunanlının saç ve sakalına sadece keserek değil, dalgalar da vererek özen gösterdiği de somutlaşmış tarihi veriler arasında.
ÇOCUKLUK ÇAĞIMIZA Bİ YOL GERİ DÖNELİM
Saç tıraşını berberde, sakal tıraşını evde olurdu büyüklerimiz. Tabelalarahenüz Erkek kuaförü” ibaresi girmemişti. Berberlere “Berber” denilirdi. Zamanımızda da vardı ama azalmıştı; önceki kuşak berberlerin tıraş ustalığı yanı sıra hacamat ve sünnet gibi becerilere de sahip olması şarttı. Hacamat yoluyla damarı kesip kan akıtarak baş ağrısından tansiyona, kellikten egzamaya kadar bir çok rahatsızlığı iyileştirdikleri söylenirdi. İyileşen hastaların bir kısmı birkaç gün sonra, ne yaparsınız kader işte, enfeksiyon sonucu imamın kayığıyla (bildiniz; argodur) musallaya taşınır ve burada “Er kişi niyetine!..” yahut “Hatun kişi niyetine!..” ardından ebedi sükûna yolcu edilirdi.
Pek az istisna dışında usturayı berberler kullanır, evlerde jilet makinelerine baş vurulurdu. Makine dediysem, 10 santimlik sap ve ucuna takılan jilet tutacağından ibaret basit alet… Jiletler iki çeşitti; üç delikli ve ortası yarık. Çocukluğumda en iyi üç deliklinin markası “Bimini”, ortası yarık markasınınki de “Mefisto” idi. Mefisto´nun ambalajında bastonlu fötrlü İngiliz Lordu figürü ile ustura resmi vardı ve “Usturalı” diye alınır-satılırdı. Sonradan çıkan eflatun sargılı “Nacet” hepsini bastırdı. Derkeeen, iyilerin daha iyileri doldurdu piyasayı.
Erkeklerin çoğu haftada bir törenle otururdu tıraşa. Küçük kap içindeki artık sabun fırçayla köpürtülüp dakikalarca uygulanarak sakal yumuşatılırdı. Ama en önce, bir cezve kadar suyun ısıtılması şarttı. Soğuk suyla tıraş sadece kovboy filmlerinde olurdu. Jilet, yani tıraş bıçağı körlenip tahriş etmeye başladığında, en doğru yöntem, diklemesine tutup kahve fincanın iç duvarına sürterek bilemekti.
Eminim ki genç nesilden haylisi jileti yakından görmemiştir. 1930 Haziran´ında piyasaya çıkan ve köşeleri kırpıldığı için emniyetli kabul edilen yeni jilet tanıtımından bir bölümü sunuyorum; hem de makinesiyle…
Sıhhatler olsun dileğini çocukluk zamanımız çerçevesindeki halkça ifade edelim: saatlar ossun!..
ÇARŞAMBA SÖZÜMÜZÜN ARKASINDAYIZ… ŞAKİRPAŞA HAVA LİMANIMIZIN KAPATILIP KAPATILMAYACAĞI KONUSUNDA SESSİZLİĞİNİ SÜRDÜREN AKP İL YÖNETİCİLERİ VE MİLLETVEKİLLERİNDEN AÇIKLAMA GELİR ÜMİDİYLE ÇARŞAMBAYA KADAR BEKLİYORUZ. SAYIN BAKAN “ADANALININ İSTEĞİ OLUR” DEMİŞLERDİ. GELMESİNİ DİLEDİĞİMİZ AÇIKLAMAYA BAĞLI OLARAK, ÇARŞAMBA GÜNÜNDEN İTİBAREN ADANALILARIN NE İSTEDİĞİNİ bize ULAŞAN YORUMLARLA SUNMAYA BAŞLAYACAĞIZ. EN AZINDAN TARİHE NOT DÜŞMÜŞ OLURUZ.