TÜRKEŞ’TEN BAHÇELİ’YE (KUKLACI VE KUKLALARI)

Anladığım kadarıyla AK Saray, CHP planında frene bastı ya da 2015 seçimi öncesi “İmralı ile çözüm” dosyası gibi CHP’yi parçalama dosyasını da buzdolabına kaldırdı. Nedenlerini CHP Üst Yönetiminin karşı hamlelerinden önce Kuklacı R. T. Erdoğan’ın araka plandaki hesaplarında aramak daha doğru olur. Kuklacı sıfatını ilk kez kullanıyorum. Çünkü son 2024 seçiminden sonra D. Bahçeli’nin Öcalan’ı TBMM’ye daveti ile başlayan süreç boyunca olanların hepsi de, Partili Cumhurbaşkanının (Tek Adam’ın), bir Kuklacı gibi MHP ve YSK başta yargıyı, medyayı, CHP’nin iç muhalefetini ve Devlet güçlerini oynatmasına benziyor.
Bu oynatılanların en başında da bence MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli var. O D. Bahçeli, şimdi de gündeme “Türkiye acilen Rusya ve Çin ile stratejik işbirliği yapsın” savını aldı. Dilimizde “kendinden menkul” deyimi vardır. Sanıyorum D. Bahçeli’nin bu savı da kendi düşüncesi olarak diline düşmüş olamaz. Ya da öyle ise D. Bahçeli’ye, Alpaslan Türkeş’in Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisini (CKMP) Osman Bölükbaşı’ndan sonra ele geçirmesine ve kurduğu MHP’nin bu güne gelişine bakmak gerekir.
Alpaslan Türkeş, 1950 öncesi bir anlamda Alman Nasyonal Sosyalist Partisi eğilimli bir subaydır. 1960 ihtilalinin öncülerinde Albay Türkeş’in bu politik ısrarı ihtilali beraber yaptıkları diğer çoğunluk kadroca doğru bulunmadığından yurt dışı görevle tasfiye edildi.
1969’da ülkeye dönüp CKMP’yi devir alan A. Türkeş’in Milliyetçi Hareket Partisinin (MHP) iki hedefi vardı: Komünizmi ve Kürtçülüğü önlemek. Hedefini açarsak; Kimine göre aşırı Türk milliyetçiliği kimine ise faşistlik, kimine göre de milli ve yerli ırkçı derin devleti korumak. MHP, 1975-78 arası başta iktidardaki Adalet Partisi ve hükümet olduğu dönemlerde CHP ve içinden çıkan DSP ile işbirliği yapmaya açık bir politika izledi. A. Türkeş, milletvekili sayısının az olmasına karşın ölümüne kadar merkez sağ koalisyonlarının ortağı olarak 1. ve 2. Milliyetçi Cephe Hükümetlerinde etkin bir rol oynadı. Nedeni özellikle devrimci gençliğin hızlı yükselişini durdurmak için MHP’nin Ülkü Ocakları gençliğini devlet güçleri ile birlikte kullandılar.
12 Eylül Darbesinin nedenlerinin görünürde bir gerekçesi, Sağ ve Sol çatışmaların önlenememesiydi. Darbeden sonra kavgalı bir kongrede MHP Genel Başkanı olana dek Devlet Bahçeli kamuoyunda tanınan bir ülkücü değildi. 1990’lara dek Akademi olduğu için bilim ve uygulama çevrelerinde ciddiye alınmayan ve çoklukla ülkü ocaklarının kontrolündeki Ankara Gazi Üniversitesinde öğrenci ve sonrası öğretim görevlisi Bahçeli MHP Genel Başkanı olarak 1999’ da Ecevit’in başbakanlığındaki DSP-ANAP-MHP Koalisyonunda başbakan yardımcısı oldu.
O hükümette sözü geçmez bir durumda idi. Ekonomik çöküş olup ta Kemal Derviş gelince doğal olarak uygulanan IMF politikalarından anlamadığı ve Ecevit’in rahatsızlığı sonucu DSP içinde doğan dağınıklıkta hükümetten tasfiye olacağı korkusu, D. Bahçeli’nin ilk kendini gösterme fırsatı oldu. Ve koalisyonu bozarak 2002 seçimine gitme kararına neden oldu.
Ancak 2002 seçiminde başta MHP diğer hükümet ortakları TBMM dışında kalırken AKP’nin R. T. Erdoğan’la iktidar devri başladı. Bir anlamda AKP’nin yüzde 34,5 oyla tek başına iktidar yolunu açmasına D. Bahçeli’nin Ecevit koalisyonunu erken bozması fırsat verdi.
- Bahçeli yeniden Meclise girdiğinde 2015 seçimine değin AKP ve R. T. Erdoğan için yağlı ip tehditlerine varan aşırı milliyetçi bir propaganda izledi. 2015 seçiminden sonra bütün o ettiği sözleri unutarak AKP’ye yanaşmasının nedeni A. Türkeş gibi devlete özellikle derin devlete ortak olmak içindi.
O gün bu gün hükümete girmeden dışardan destek vererek, devletin her dalında başta yargı olmak üzere sivil ve askeri güçlerde kadrolaşma konusunda becerili oldu denebilir. Ancak bu sürede MHP iç kadrolarının ve özellikle ülkü ocaklarının kalkıştığı ve katıldığı yasa dışı eylemler AK Sarayın, D. Bahçeli hakkında tuttuğu gizli dosyaları kabarttı. Denebilir ki, son 3-4 yıldır Kuklacının devletin en zorlu ve İslami siyasetçi kararlarında kullandığı Kuklaların en başında D. Bahçeli gelir.
CHP’nin son dönemde yürüttüğü kitlesel propaganda korkusu, işte bu durumda olan AK Saray’ın ve kullandığı diğer Kuklaların yılgınlığına neden oldu. Şimdi artık herkesin endişe ile izlediği “ülke nereye gidiyor” sorusunun yanıtı, çekinmeden söyleyenlerin dediği gibi Kuklacının ve oynattığı aciz birinci Kuklanın sağlık durumlarının geleceğine bağlı.
Zamanını ve nereye olduğunu yine kısa gelecek gösterecek.