UAÖ Orta Doğu Araştırmacısı Budour Hassan: Filistin için adalet istemeye devam edeceğiz

Filistinlilerin yaşam mücadelesine dikkat çeken Oscar ödüllü “No Other Land” filminin, Uluslararası Af Örgütü’nün (UAÖ) desteğiyle yapılan İstanbul ve Ankara’daki gösterimlerinin ardından konuşan ve Doğu Kudüs’te yaşayan UAÖ Orta Doğu Araştırmacısı Budour Hassan, Filistinlilerin sadece ölünce haber olduğuna dikkat çekerek, “Çoğu çocuk olmak üzere yüzlerce insan uzuvlarını kaybetti. Sadece yaralandıkları için değil, İsrail Gazze’deki sağlık sistemini tamamen yok ettiği ve Gazze dışında tedaviye erişimi engellediği için de ızdırap çekiyorlar. Geleceksiz şekilde Gazze’de mahsur kaldılar” dedi. İsrail’in Gazze’deki soykırımını kanıtlayan UAÖ raporunun da yürütücülerinden olan Hassan, filmin anlattığı Masafer Yatta köyünün 15 yıl boyunca her cumartesi ziyaret ettiği bir bölge olduğunu belirterek, Zoom bağlantısıyla katıldığı söyleşide tanıklıklarını şöyle anlattı:
“Orada insanların, ölümün içinde hayatı nasıl kurduklarına tanıklık ettim. Karşılaştıkları baskıya rağmen o sessiz direnişlerini gördüm. Filmde anlatılan kişilerden Harun Ebu Aram, 2021’de vurulması sonucu felç kaldı. Tek yaptığı, ailesine ait jeneratörü kurtarmaya çalışmaktı. Harun genç bir çiftçiydi, hayalleri vardı. Koşmayı, atıyla ilgilenmeyi severdi. Her hafta onu ziyarete gidip herkes gibi umut vermeye, acısını unutturmaya çalışıyordum. Harun yaralandığında, haberlerde ailesinin elektriğini kurtarmak için çabalayan bir kahramandan bahsedildi ancak sonra unutuldu. Filistinliler sadece öldürüldüklerine hatırlanıyor. Yaralanan Filistinlilere daha sonra ne olduğunu düşünen yok. Oysa onlar işgal yüzünden bitmeyen bir ızdıraba maruz kalıyorlar ve tedaviye erişememek de bu ızdırabın bir parçası çünkü bunun için İsrail’in kontrol noktalarından geçmeleri gerekiyor. Hesap sorulmaması da bu ızdırabın bir parçası, zira Harun’u vuran adalet önüne hiç çıkarılmadı. Harun yaralanmasından iki sene sonra hayatını kaybetti. Ancak ben bugün Gazze’de Harun gibi kaç kişi olduğunu, kaçının hayatının sonuna kadar bir engelle yaşamaya mahkûm edildiğini düşünüyorum.”
İnsanların yavaş şekilde ölüme mahkûm edildiği yaşam koşulları sürüyor
Soykırımdan geçmiş zamanlı olarak konuşmanın mümkün olmadığını vurgulayan Hassan, bugün yaşanan duruma dair ise şu bilgileri verdi:
“Çadırların su bastığına yönelik korkunç görüntüler yansıyor. Aileler çocuklarını soğuktan korumaya çalışıyor. İsrail, Gazze’de Filistinlilerin fiziksel varlığına son vermek için yarattığı yaşam koşullarını sürdürüyor. Bu, Soykırım Sözleşmesi’nce yasaklanmış fiillerden biri. Ateşkesin imzalanmasından iki ay geçtiği halde, İsrail hâlâ bu fiilleri gerçekleştiriyor. Gazze’deki görüntüler doğal afetin değil, İsrail’in Gazze’yi yaşanmaz hale getirmek için uyguladığı politikaların sonucu. İşte bu yüzden konuşmaya, kampanya yapmaya, mücadeleye devam etmemiz çok önemli. Batı Şeria’dan birinin oradaki durumu, ‘Bombalar olmadan yürütülen bir savaş’ diye tarif ettiğini hatırlıyorum. Çünkü insanlar her gün yerinden ediliyor. Gazze’de ise, ateşkesten bu yana 360’ı aşkın insan öldürüldü. İnsanların yavaş şekilde ölüme mahkûm edildiği koşullar da sürüyor. Bu yüzden yardım girişi için talepte bulunmamız, hâlâ çok çok önemli. Bu talepleri, İsrail’in on yıllardır Filistinlileri maruz bıraktığı baskı ve tahakküm rejimiyle ilişkilendirmeliyiz. Adalet talep etmeye devam etmemiz gerekiyor. Çünkü kimse hesap verebilirlikten, İsrail’i sorumlu tutmaktan, savaş suçlarıyla yüzleştirmekten bahsetmiyor.
Şimdi Filistinliler için adalet talebini daha da yükseltmenin zamanı
Herkesin direnmek için kendi araçları var. Yönetmenler film çekebilir. Müzisyenler, müzikle; şairler, şiirle direnebilir. Biz insan hakları araştırmacıları da tanıklık ederek, topladığımız binlerce hikâyenin unutulmamasını sağlayarak, adalet için savaşmaya devam ederek bunu yapabiliriz. Baskıya karşı hepimizin Filistinlilerin sesini, deneyimlerini ve adaletin önemini merkeze alması gerekiyor. Baskının çarkları dönmeye devam ettiği için bazen bunları yapmak ne işe yarıyor, diye düşünebiliriz. Ancak umutsuzluk bizim göze alabileceğimiz bir lüks değil! Özellikle de şimdi adalet ve hesap verebilirlik mücadelesini devam ettirebilmek için yıllardır sürdürdüğümüz mobilizasyonu arttırma zamanı.”
Filistinli Dr. Hussam Ebu Safiye’yi unutmayın
UAÖ Türkiye Direktörü Ruhat Sena Akşener, Gazze’de on yıllara yayılan apartheid sisteminin, 2024’te soykırım olduğunu UAÖ olarak kanıtladıklarını hatırlatarak, “Yıllardır gerçek bir ateşkesin sağlanması için uluslararası toplum nezdinde birçok çalışma yürütüyoruz. Soykırımın hesabının sorulabilmesi için Uluslararası Ceza Mahkemesi, Uluslararası Adalet Divanı’na yönelik küresel çapta önemli kampanyalar yapıyoruz. Kampanyalarımızdan biri de, Kemal Advan Hastanesi’nin müdürü ve Gazze’de yerle bir edilen sağlık sektörünün önde gelen sesi Dr. Hussam Ebu Safiye için yaptığımız acil eylem. İsrail’in düzenlediği bir hava saldırısında kendi oğlunu kaybettikten sonra bile yılmadan hastaneyi çalışır durumda tutarak, çocuklara hayati bakım sağlayan Dr. Safiye, 27 Aralık’ta İsrail yetkilileri tarafından keyfi olarak gözaltına alındığından beri özgürlüğünden mahrum. Şiddete ve diğer türde kötü muameleye maruz bırakıldığı belirtiliyor. Derhal ve koşulsuz serbest bırakılması talebiyle bir dilekçeyi tüm dünyada imzaya açtık. Siz de bir imzayla onun sesi olabilirsiniz” diye konuştu. (BÜLTEN)
