Üroloji hastalıklarında erken tanı önemli
RÖPORTAJ: Yener EKİNCİ
ADANA (BÖLGE) – Tıp camiasında saygın bir yere sahip olan Üroloji Uzmanı Op. Dr. Metin Soydan ile alanında merak edilen konular üzerinden, keyifle okurken bilinçlenmenize katkı sağlayacak bir sohbet gerçekleştirdik.
Üroloji uzmanına hangi şikayetlerde başvurulması gerekmektedir?
Genel olarak; karın ağrısı, yan ağrısı, göbek altında ve kasıklara vuran ağrı, karında kitle bulgusu, idrar yaparken yanma ve acı hissi, eşlik eden ateş, ağrılı veya ağrısız işemeyle birlikte idrarda kan görülmesi, bulanık ve kötü kokulu idrar yapma, sık idrara gitme, gece sık idrara gitme, taş düşürme, bulantı, kusma, idrar kaçırma, sıkışma, zor idrar yapma, hiç idrar yapamama, yüksek tansiyon, kilo kaybı, eşlik eden iştahsızlık, kabızlık önemli ürolojik şikayetlerdir. Ayrıca erkeklere özel olarak sertleşme sorunu, penis eğriliği, boşalma bozuklukları (erken boşalma, geç boşalma, hiç boşalamama), boşalma sırasında ağrı, pelvik bölgede, testislerde, peniste ağrı, kısırlık, genital bölgede siğil, ciltte kızarıklık, yaralar, su kesecikleri şeklinde şişlikler, idrar yolunda iltihabi akıntı, kaşıntı veya ağrı, testiste şişlik, kızarıklık, cinsel sorunlar eklenebilir. Bebeklerde idrar yapma sorunları, idrar yaparken ağlama, sık idrar yolu enfeksiyonu ve ateşli hastalık geçirme, genital bölgede anatomik bozukluklar, idrar tutma alışkanlıkları, işeme bozuklukları, gece yatağı ıslatma, gece ve gündüz idrar kaçırma gibi bulgular bir üroloji uzmanına gitmeyi gerektirecek bulgulardır.
Sistit, günümüzde birçok insanın karşılaştığı bir hastalık olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu hastalıkla ilgili bilmemiz gerekenler nelerdir? Kimler bu hastalıkla karşı karşıya kalmaktadır? Kısaca bizi bilgilendirir misiniz?
Sistit, akut olarak gelişen yüksek ateşin olmadığı, idrar yaparken yanma, ağrı, sızı olması, sık sık işeme, acil işeme hissi ve mesane üzerinde duyarlılıkla karakterize bir hastalıktır. Bazen idrarda kanama da eşlik edebilir. Sıklıkla ergenlik çağının sonlarına doğru ve 20-40 yaş arası kadınlarda görülür. Bu yaş grubundaki kadınların % 25-30’u yaşamlarında bir kez sistit geçirmiştir. Nadiren özel bir patolojiye bağlı (vezikoüreteral reflü, mesane taşları, mesane kanseri, fistüller (vezikokütanöz, vezikovajinal), mesane içi yabancı cisimler) olabileceği gibi, sıklıkla hijyenik nedenlerle, cinsel aktiviteye bağlı enfeksiyon ajanlarının perine ve vajinal kolonizasyon sonucu sistit görülmektedir. Erkeklerde görülen sistit sıklıkla çocukluk yaşında sünnetsiz olanlarda, vezikoüreteral reflü ve işeme disfonksiyonu varlığında ortaya çıkarken, ilerleyen yaşlarda benign prostat hiperplazisi, prostatit, mesane taşı, mesane tümörü gibi hastalıkların varlığında görülmektedir. Sistit bulguları görüldüğünde mutlaka üroloji uzmanına gidilmeli, tetkik yapılmadan antibiyotik dahil ilaç tedavisi alınmamalıdır. Çünkü, sistite neden olan nedeni ortaya çıkarmak zorlaşır, gereksiz tedavi verilmesine ve dirençli yeni enfeksiyonların oluşmasına zemin hazırlanır. Kronik sistit oluşumu tetiklenir.
Prostat, erkeklerin korkulu rüyası olmaktadır. Prostatın hastalıkları nelerdir? Prostat kanseri nedir? Prostat kanseri olan hastaların korkuları yerinde bir korku mudur? Tedavisi nasıl olmaktadır?
Prostat erkeklerde idrar kesesinin altında yer alan ve yardımcı üreme organı olarak görev yapan bir salgı bezidir. Asıl görevi spermin taşınması için gerekli sıvının üretimidir. Prostatın içinden “üretra” denilen idrar yolu geçer. Yaşla beraber prostat boyutlarında büyüme meydana gelir ve içinden geçen üretrayı sıkıştırarak idrar akışını zorlaştırabilir, hatta tamamen durdurabilir. Bu nedenle prostat hastalıklarının belirtilerinden birisi idrar yapmakta güçlüktür. Prostat Hastalıkları prostat enfeksiyonları (prostatit), benign prostat hiperplazisi (BPH –prostatın iyi huylu büyümesi) ve prostat kanseridir. Prostatitlerin sebebi çoğunlukla bakterilerdir; fakat bakteriyel kökenli olmayan prostatit de görülür. Akut, kronik ve kronik pelvik ağrı sendromu alt tipleri vardır. Prostatit tipine göre değişmekle beraber genelde ateş, titreme, sık idrara gitme, idrar yaparken yanma ve zorlanma, geceleri sık idrara çıkma, akıntı, pelvik bölgede ağrı, boşalma sırasında ağrı görülebilir. İyi huylu prostat büyümesi her erkekte yaşlanmayla beraber hormonların etkisiyle prostat bezinde meydana gelen iyi huylu bir büyümedir. Bu büyüme 50’li yaşlarda erkeklerin %50’sinde görülürken, 90’lı yaşlarda her erkekte beklenen bir sonuçtur. Fakat her prostat büyümesi idrar şikayetlerine neden olmamaktadır. İyi huylu prostat büyümesi olan hastalarda gece idrara kalkma, idrar akımının zayıflaması, kesik kesik işeme, idrar yapmak için ıkınma, idrara başlamada zorlanma, idrarda çatallanma, idrarda kanama, idrar yaptıktan sonra mesanede idrar kalması hissi, idrar kaçırma (tuvalete yetişememe veya sürekli damlama) ve hiç idrar yapamama görülebilen şikayetlerdir. İyi huylu prostat büyümesi, prostatit ve prostat kanseri aynı hastada birlikte olabilir. Şikayetlerin uzun zaman süreci içerisinde yavaş yavaş gelişmesi ve bu şikayetlerin hastalar tarafından yaşlılığın doğal bir seyri olarak algılanması, hastanın hekime geç başvurmasına ve bu nedenle de hastalığa bağlı komplikasyonların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. İyi huylu prostat büyümesi tedavi edilmediği zaman tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları, idrar yapamama, idrarda kanama, mesanede taş oluşumu ve en önemlisi böbrek yetmezliği gibi ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Prostatın iyi huylu büyümesi nedeni ile her ne yöntemle cerrahi tedavi uygulanırsa uygulansın unutulmaması gereken husus, bu ameliyatlarda prostatın sadece büyüyen kısmının alındığı, kalan kısmında her zaman için prostat kanseri gelişme riskinin olduğudur. Bu nedenle ameliyattan sonra da doktorunuzun belirleyeceği aralıklarla prostat kanseri açısından muayene ve PSA kan testi ile kontrollere devam etmeniz gerekmektedir. Prostat kanserinin nedenleri tam olarak bilinmemektedir. Fakat, prostat kanserinde bugün için kabul edilen en önemli risk faktörü yaşlanmadır. Prostat kanseri erkeklerde en sık saptanan kanserdir ve kansere bağlı ölümlerin ikinci sık nedenidir. Prostat kanseri genellikle çok yavaş büyür, çok sinsice seyreder ve birçok hastada hiç bir belirti vermeyebilir. Bu nedenle 45 yaşından itibaren erkeklerin yılda bir defa düzenli kontrolden geçmeleri çok önemlidir. Ailesinde birinci ya da ikinci derece akrabalarda BPH veya prostat kanseri bulunan erkeklerde prostat kanseri gelişme riski daha yüksektir ve bu erkeklerde kontrole başlama yaşı 40’tır.
Böbrek kanseri vakalarının görülme sıklığı gittikçe artmaktadır. Bu konu hakkında bize neler söylemek istersiniz?
Radyoloji alanındaki teknik gelişmeler ve özellikle ultrasonografinin noninvaziv olması, herhangi bir şikayet sonucu sıklıkla kullanılması nedeniyle çoğunlukla küçük boyutlarda iken böbrek kitleleri tanınabilmektedir. Bu şekilde böbrek kanserlerin %60’dan fazlası hiç bir belirti vermediği evrede rastlantısal olarak tanınmaktadır. Tümör şüphesi varlığında tomografi veya MR ile ileri inceleme yapılarak söz konusu kitle hakkında daha detaylı bilgi elde edilebilmektedir. Böbrekte görülen her kitle böbrek kanseri değildir. Kistik lezyonların bir kısmı malignleşerek kansere dönüşmektedir. Solid kitlelerin ise bir kısmı benign yani iyi huylu tümörlerdir. Büyük bir bölüm ise renal hücreli kanser, ürotelyum kaynaklı üst üriner sitem tümörü, sarkom, embryonik veya pediyatrik tümörler, lenfoma ve başka kanserlerin böbreğe metastazları olmaktadır. Böbrek kanseri sıklıkla 50-70 yaşları arasında sık görülmektedir. Ailesinde böbrek kanseri varsa aile fertlerinde oluşma riski %2-3 arasındadır.
Erkeklerde cinsel fonksiyon bozuklukları nelerdir? Tedavi yöntemleri nelerdir? Yeni tedavi yöntemleri var mı?
Bazı erkek hastaların yaptıkları en büyük hata, bir üroloji uzmanına gitmek yerine mahrem duygusuyla, reklamlarda, sosyal medyada gördükleri ürünleri kullanmaları, yanlış yönlendirilmeleri nedeniyle ucuz ve kalitesiz, usulüne uygun yapılmayan uygulamaları kendi üzerlerinde uygulatmalarıdır. Önemle altını çizmek isterim ki cinsel fonksiyon bozuklukları olan sertleşme sorunu, erken boşalma, boşalma sorunları, cinsel istek bozuklukları tıbbi sorunlardır. Bu nedenle mutlaka bu konuda tecrübeli uzman bir üroloji doktoru muayenesi ve onayı ile tedavi almaları hem kendi hem de aile yaşamları için en doğrusu olacaktır. En sık görülen cinsel fonksiyon sorunu erken boşalmadır. Değişik çalışmalarda toplumun %20-40’ında görüldüğü bildirilmiştir. Erken boşalma yaşam kalitesini ve çiftlerin psikolojisini bozan bir durumdur. Bu kadar yaygın görülmesine rağmen, erken boşalmanın tanımı ve süresi kesin sınırlarla çizilememiştir. Kabul edilen ölçü, vajinal penetrasyonu takiben boşalmaya kadar geçen süredir. Çoğu çalışmada bu süre 1 dakika olarak alınmıştır. Her hasta kişiye özel olarak değerlendirilmesi gerekir. Tedavide her zaman davranışsal tedavi eklenilmelidir. Ek olarak ilaç tedavileri (selektif serotonin reuptake inhibitörler (TR halini yaz!!!), lokal anestezikler) kullanılabilir. Paroksetin ve tek başına erken boşalma tedavisi için geliştirilmiş olan dapoksetin en etkili ilaçlardır. Erken boşalmaya sertleşme sorunu da eşlik ediyorsa, öncelikli problemin hangisi olduğu belirlenmeli ve tedavi ona göre şekillendirilmelidir. Davranışsal tedavide, kişinin kendisine güvenini kazanması, performans kaygısını ve stresini azaltması ve kendisini kontrol etmeyi öğrenmesi amaçlanır. Bazı durumlarda psikoterapinin de tedaviye katkısı olmaktadır. Bazı çalışmalarda erken boşalma ile sertleşme sorunu birlikteliği %50 oranında bildirilmiştir. Bu iki durum karşılıklı birbirinin gelişmesine neden olmaktadır. Prostat, ejakülatuvar kanal, seminal veziküllerde de fosfodiesteraz tip 5 enzimleri görev alır. Bu enzim inhibitörleri ejakülasyonu geciktirmede etkili olmaktadır. Sonuç olarak, daha etkili tedavi yöntemlerine olan ihtiyaç hala devam etmektedir. Bu konuda glansa hyaluronik asit enjeksiyonu da novel bir yöntemdir. Ayrıca, penise, freniluma, glansa Botilinum A enjeksiyonu, P-shot (PRP tedavisi) boşalma süresinin uzatılmasında katkısı olan yöntemlerdir. Geç boşalma, retrograd boşalma (mesane içine boşalma) sıklıkla ilaç yan etkisi, nörolojik sorunlar veya stres sonucu oluşabilmektedir.
Ürolojide yeni tedavi yöntemleri nelerdir?
Üroloji alanında son 10 yılda çok büyük gelişmeler oldu. Laparoskopik cerrahi, robotik cerrahi, minimal invaziv yöntemler, endoskopik cerrahide fleksible üreterorenoskopi (URS), kriyoterapi, radyofrekans, alternatif tıp uygulamaları (botoks tedavisi, ozon tedavisi, şok dalga tedavisi, PRP tedavileri, kök hücre uygulamaları), akıllı ilaç uygulamaları, çevre organlara zarar vermeyen hedef organa yönelik radyoterapi yöntemleri bunlar arasında sayılabilir.