“VERİLEN SÖZ GERİ ALINMAZ”

Kadına Yönelik Şiddet , Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesini ilk imzalayan ülkeydi Türkiye..
81 maddeden oluşuyordu sözleşme.
Türkiye ilk imzalayan ülke olmayı, müjde olarak kamuoyuna açıklıyordu…
Sonra sırasıyla Arnavutluk, Andorra, Avusturya, Belçika1, Bosna Hersek, Hırvatistan, Kıbrıs, Danimark, Estonya, Finlandiya, Fransa, Gürcistan, Almanya, Yunanistan, İzlanda1, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Malta, Monako, Karadağ1, Hollanda, Kuzey Makedonya, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, San Marino, Sırbistan, Slovenya, İspanya1, İsveç, İsviçre gibi ükeler imzalamıştı.
Türk Dışişleri Bakanlığı sözleşmeden övgüyle bahsetmiş, ilk imza veren ülke olduğunu yüksek sesle duyurmuştu.
Aaaa!.. Ne oldu?
İstanbul sözleşmesini ilk imzalayan ve bunu dünyaya davul-zurna ile duyuran Türkiye, imzayı çektiğini dünyaya duyurdu..
Ne oldu?
Biz o maddeleri okumadan mı, yoksa okuyor görünerek mi imzaladık!..
Gerekçe de şöyle sıralanıyor;
1- İstanbul Sözleşmesi, LGBT ideolojisi savunuculuğuna indirgendi. LGBT’nin bazı kesimler tarafından meşru evrensel hukuk normu şeklinde dayatılmasının önüne geçilecek.
2- Milli ve manevi değerler ile Türk aile yapısında LGBT propagandasının oluşturduğu rahatsızlık giderilecek.
3- LGBT ideolojisi üzerinden inşa edilmek istenilen diplomatik ve siyasi baskı engellenecek.
4- Kadın hakları meselesi LGBT odaklı tartışmaların tahakkümünden kurtarılacak.
5- Sözleşmenin toplum değerleri ile bağdaşmayan kısımlarının, Türkiye’nin kadına şiddet ile mücadelesine ve kadın hakları konusundaki adımlarına gölge düşürmesinin önüne geçilecek.
6- LGBT’yi işaret eden ifadeler sebebiyle rahatsızlık duyan kesimlerin kadına yönelik şiddete karşı desteğinin konsolide edilmesi sağlanacak.
7- Kadına şiddet ile mücadelede iç hukuka dayalı uygulamaların iyileşmesine odaklanmak için gerekli zihinsel paradigma değişikliğine engel olan ‘cinsel yönelim’ unsuru ortadan kalkacak.
Peki imzayı atarken incelemediniz mi ?
El kaldıranlar okumadan mı EVET dedi? Anlaşılır gibi değil..
Bakın duayen hukukçu Turgut Kazan ne diyor;
“İstanbul Sözleşmesi Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca yasayla onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Böyle bir sözleşmeden Cumhurbaşkanı kararnamesiyle çıkılamaz. Dolayısıyla, TBMM yeni yasa yapmadıkça İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir.”
Buyrun!.. Konu Meclis’e gelecek, yeni bir yasa hazırlanacak, aksi halde sözleşme geçerli olacak.
Eeee.. Şimdi işimiz gücümüz yok, pirinçteki taşları mı temizleyeceğiz?
Bakın kadınlar ve erkekler sesini yükseltmeye başladı..
Mesela, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, eşiyle dans ederken çekilmiş renkli foğrafı siyah-beyaz yaparak “ Biz İstanbul Sözleşmesi’nin altına 38 yıl önce imza attık. Türkiye’de iyiliğin, sevginin, anlayışın parti ayrımı olmaz. Adana’mın ve ülkemin tüm bireylerini, şiddete karşı durmaya ve İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya çağırıyorum” dedi ve ekledi;

‘Verilen söz geri alınmaz. 10 yıl önce ilk imzacısı olduğumuz bir sözleşmeden çekilmenin izahı olamaz. Kadınların, yoksulların, ezilenlerin yanındayız ve hep öyle olacağız.’
Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin de “Onaylayan ilk ülke olmamıza rağmen sözleşmeden çekilmemiz çok üzücüdür. Toplumsal cinsiyet eşitliğini her platformda yaptığımız hizmetlerle savunan kadın dostu bir Belediye Başkanı olarak kadınları güçsüzleştirici her türlü gelişmenin karşısında olacağım” diye tepki gösterdi ve şu duyuruyu yaptı;

Son nokta da CHP sözcüsü Özgür Özel’den;
“Bundan sonra artacak her kadın cinayetinden, şiddet görüp de korunmayan her kadından Recep Tayyip Erdoğan sorumludur”