VERİN BİZİM BASIN KARTIMIZI

Biz ilkokula başlamadan, “İstiklal Marşı”mızı ezberledik..

Biz “Türküm, doğruyum” diye her gün ant içtik..

Biz her 10 Kasım’da Atatürk’ü anarken, göz yaşı dökerek şiirler okuduk.

Biz her 23 Nisan’da çocuk, 19 Mayıs’ta Gençlik  ve spor Bayramı’nı kutladık.. 10 Kasım’da göz yaşı dökerek büyüdük..

Bizi Atatürk’çü öğretmenler yetiştirdi, yobazlar, ya da papazlar değil!..

Genç olduk, kimimiz eğitimini sonuna kadar götürdü, kimimiz yarıda bırakıp noktayı koyduk,  hayata kısa yolladan  atılmaya çalıştık..

Kimimiz zengin, kimimiz dar gelirli, kimimiz az gelirli ailelerin çocuklarıydık..

Ama hepimiz vatan sevgisiyle doluyduk..

Biz, noktayı koyanlar arasında yer aldık..

En büyük hayalimiz olan gazetecilik yapmaya karar verdik ve bir tesadüf sonucu hedefe ulaştık..

Yeni Adana Gazetesi’nde düzeltmen olarak başladık, muhabir olarak devam ettik..

Sonra Milliyet’te sürdürdük..

İstifa  ederek ayrıldık, kendimize göre gerekçemiz vardı..

Günaydın Gazetesi’yle ortaklaşa çıkarılan Ekspres Gazetesi’ni kurduk, Türkiye’nin en güçlü yerel gazetesi durumuna getirdik, oradan da istifa ederek ayrıldık, kabul edilmemesine rağmen “Son kararım” deyip, BÖLGE’yi kurduk..

Dün olduğu gibi,  bugünde gazeteciliği sürdürüyoruz çok sayıda arkadaşımız gibi..

Bizim bir SARI basın kartımız vardı, 50 yılı aşkın gazeteciliğimizden bu yana.. Sonra sürekli basın kartına sahip olduk.

Belediye otobüslerinde, trende yolculuklar ücretsizdi, uçak %50 indirimliydi gazetecilere. Kamu hizmeti verdiğimiz için.. Hepsi kaldrıldı.

Vazgeçtik hepsinden.. Bizim gazetecilik kimliğimiz olan basın kartlarımızı da oranj  rengine dönüştürdünüz, yenilenmesini gerekçe göstererek.. Geçersiz oldu sarı basın kartlarımız. Yenisi için  yaptığımız başvurularımıza da yanıt gelmedi..

Gerçi değeri de kalmadı, geçerliliği de..

Ama o bizim yıllarımızı verdiğimiz bir emeğin karşılığıdır BASIN KARTI..

O BİZİM KİMLİĞİMİZDİR. O BİR ÖMÜR VERDİĞİMİZ MESLEĞİMİZİN BELGESİDİR..

BİZDE Mİ SAKINCALI PİYADA OLDUK! MERHUM GAZETECİ UĞUR MUMCU GİBİ.. ONUR DUYARIZ.. 

Ama verin VERİN BİZİM GAZETECİ KİMLİĞİMİZİ. HİÇ BİR İŞE YARAMAZSA DA HATIRA OLARAK KALSIN!..

Konuyu şu hikayeyle bağlayalım, herkes kendine düşen payı alsın;

“Bir gün Hz. Ali’nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe’den bir Arap, devesiyle Şam’a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış. Aralarında şöyle bir konuşma geçmiş;
– Ver o dişi deveyi bana! demiş. Tartışma büyümüş, Küfe’den gelen adam, “Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir” diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Muaviye’ye yansımış.
Halk meydanda toplanmış… Muaviye, Küfe’den gelenle Şam’da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra, kararını açıklamış:
– Bu dişi deve Şamlınındır!
Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş:
– Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?
Cemaat hep birlikte bağırmış:
– Şamlınındır!
Küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış:
– Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe’ye dönünce gördüklerini Ali’ye anlat ve de ki: “Ey Ali, Muaviye’nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!”

O basın kartı yılların emeği olarak bizimdir.

Arkasında da büyük bir okuyucu kitlesi vardır unutmayın!

VERİN BASIN KARTIMIZI!

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Spor