YAZ, SANA GÜLE GÜLE SELAM OLSUN EYLÜLE
İliklerimizi kaynatan Adana sıcaklarının veda ettiği, son baharın eşikten dıkıldığı (kapıdan girdiği) aydır Eylül… Yarısına gelince, daha rahat nefes aldığımızı, gece daha huzurlu yattığımızı hissederiz.
Adını üzümden almış. Nasıl almış? Şöyle almış; Süryanicede “Aylul” üzüm demekmiş. Aynı zamanda ayın da adı. Manavlara bir bakınız, cins cins üzümlerin sadece bolluğu değil, lezzeti de tavan yapmakta. Araplar Eylul derken, biz de Eylül deyip çıkmışız…
1929-2018 arasındaki 89 yıllık değerlere göre, Adana’da ortalama Eylül sıcaklığı 26,1 derece. Ortalama en yüksek sıcaklık da 33,1 derece. Aynı dönem içinde aradığımızda, 15 Eylül 1994’te ölçülen 43,2 dereceyi en yüksek sıcaklık olarak buluyoruz. İnanmak zor ama,yüksek sıcaklık bakımından Haziran’a nazaran daha yaman duruyor. Gelelim ortalama en düşük sıcaklığa; 20,1derece… 1950’den bu yana en soğuk günü 23 Eylül 1959’da 9,3 derece olarak ölçmüşler.
Gün içindeki ortalama güneşlenme süremiz 9 saat 6 dakika.
Adana’mızın Eylül toplam yağışı ise, metrekareye 17,6 kilo. Pekiii, kaç günde düşüyor bu yağış? Baktık; 2 gün, 14 saat, 40 dakika.
Adana için kışlık hazırlığının en yoğun olduğu aydır Eylül. Sadece 25-30 yıl öncesine kadar hemen her aile kendi biber salçasını kendi yapardı. Konu komşu,avlusu müsait bir evde toplanır, olgun Karaisalı biberlerini yarıp temizler, ardından kıyma makinesinde çekip güneşlendirirdi. Beklenen kıvamını alınca da, süzgeçten geçirilerek kabuk zarlarından arındırılıp pürüzsüz macun niteliği kazandırılırdı. Şimdilerde güvenilir kaynaklardan sağlayanların sayısı hayli artmış durumda.
Kuru-sıcak esen poyraz günleri özellikle kurutmalıklar için gözlenir. Bu öyle bir rüzgardır ki, kırmızı biberi çıtır çıtır gevretir, dövülüp toz haline getirilmesine hazırlar. Bu günlere pastırma yazı demek adet olmuştur.
Hazır yelden, rüzgardan bahsetmişken atadan-öteden bilinen fırtınalarına da göz atalım…
5 Eylül’de Bıldırcın Geçimi Fırtınası, 13 Eylül’de Çaylak Fırtınası, 29 Eylül’de de Turna Geçimi Fırtınası esermiş.
Kış hazırlıklarından önemli biri de elbette yakacak. Bizde, yani Adana’da en çok odun ve odun kömürü stoklanır. Eylül, özellikle odun için en uygun zamandır. Hava nemsiz, odun kuru olduğundan hafif çeker, bereketli olur. Odun ıslanınca, hafazanallah kurşun gibi ağırlaşır ki, para dayanmaz o zaman.
Yine eskilerden duyduğumuz bir müshil zamanı var ki; 22 Eylül’den itibaren insanlar ishal olurmuş; nedenini, süresini bilemiyoruz. Allah amiplisinden korusun…
21 Eylül’de gece ile gündüz eşit oluyor. Bunun anlamı şu ki, Eylülün sonuna doğru geceler gündüzleri sollayacak.
Elimiz değmişken ekleyelim; 8 Eylül 1945’te Toroslara düşen yağmur nedeniyle dehşet bir sel yaşamış Adana. Dağlardan gelin odun ve gövdeleri toplaya toplaya bitirememiş halkımız.