YAZITTAKİ “CEDDE” SÖZCÜĞÜ YAĞ CAMİDEKİ GİZİ SAKLIYOR
Birçok kaynak Yağ Caminin inşasını Ramazanoğlu Halil Bey’e bağlıyor. Bizim ciddi kuşkularımız var. Kuşku bir yana, Halil Bey’in yaptırmadığına ve yenilediğine inanıyoruz.
Önceki yazımızda Evliye Çelebi’nin cami girişindeki anıtsal kapıdaki yazıtla ilgili notunu okumuştuk. Camide, bir yazıt daha var ve asıl giz burada. Ya yanlış tercüme edildi, ya da mecazen yorumlandı ve bir yanlışa düşüldü. Son cemaat yerine yaklaşırken, Kuzey duvarının batı yanında bulunan yazıttaki iki satırın ilkini beraber okuyalım:
“Cedded heze el mecid mübarek, el m,Makar, el Kerim, el Ali, el Mevlevi, el Emir-i kebir, el Ğarsi Halil Bin Ramazan, az-Allahu nasrehu…”
İkinci satırdan önce bunu tercüme edelim. Diyor ki, “Bu mübarek mescidi. Allah yardımlarını aziz eylesin, Makar (Bulunduğu yeri kimseye kaptırmayan, orada karar kılan), Yüce, Mevlevi (Tanrıya hizmet eden), Büyük Emir, Ğarsi (Ağaç yetiştirmek üzere çubuk diken; yani geldiği-bulunduğu yere değer kazandıran) Ramazanoğlu Halil YENİLEDİ.”
Dikkat buyurunuz, yaptı veya yaptırdı değil, “yeniledi” diyor.
İkinci satırda da Peygamberin Hicretinden sonra 960 yılı Zilkaddet-ül Haram Ayı içinde yaptırıp gücünü iki kat arttırdığı ifade edilmiş. 960 hicri, Miladi tarihle 1501’e denk geliyor.
YENİLEDİYSE, KİM YAPTIRDI?
Aynı Halil Bey’in 1507’de başlattığı ve oğlu Piri Paşa tarafından tamamlanan Ulu Cami’nin gerek planı ve gerekse inşaat tekniği ile sütunlarına baktığımızda, Yağ Camidekilere hiç benzemediğini görmekteyiz. Açıkça belli ki, Yağ Caminin kiliseye bitişik yapısı, yıkılmış-dökülmüş olan Mola tesislerinden arta kalmış elemanlar kullanılarak imar edilmiş. Fotoğrafını sunduğum sütunlar bile hem cins, hem boy, hem kalınlık ve hem de şekil itibariyle ciddi farklılıklar göstermekte. Bir önemli ayrıntı daha var. Evliya Çelebi’den aldığımız ifadeye göre, medresenin yapımı ile caminin onarımı Halil Bey tarafından yaptırıldığı kesin. Anıtsal kapı da öyle ve bunlardaki yapı şekli çok, ama çok farklı.
Dönüp geriye baktığımızda, Halil ve oğlu Piri Paşa’dan önce Ramazanoğlu beyleri içinde en güçlüsü olarak Şihabeddin Ahmed’le tanışıyoruz. Şihabeddin, “Dinin Şihabı” demek. Şihab ise, kıvılcım, akan yıldız gibi anlamlara sahip. İsimde kullanıldığında da, “cesur, kahraman” oluyor. Şihabeddin Ahmet Bey de, namının, şanının hakkını vermiş. 1377 sonunda ele aldığı beyliği 1416’da vefat edinceye dek, tam 38 yıl sürdürmüş. Beylik sınırlarını genişletirken, Ermeni yönetimine son verdikten sonra bölgemizi kendi toprağı olan Memlüklere karşı koymuş. 780 Hicri 1388 Miladi yılda Memlüklerin Halep ve Şam valilerinin yönetimindeki orduları perişan ederek Beyliğini bağımsız hale getirmiş. Mısır Sultanı Merkuk, Ahmed Bey’in kızını alarak akrabalık ilişkisini kurunca, Memlüklerle sürtüşmeler sona ermiş.
Şihabeddin Ahmed’in imar konusuna verdiği önemi Halep Vilayetindeki uygulamalarından anlıyoruz. Adana Tarihiyle ilgili olağanüstü özveriyle araştırmalar yapan Merhum Kasım Ener, Yağ Camiyi kiliseye ilave ile yaptıranın Şihabeddin Ahmed olduğuna inancını belirtior. Esasen, bu mabed kentimizdeki en eski camidi. Zaten 19’uncu yüzyıl ortalarından önce adı da Eski Cami idi. Bu tarihlerden sonra önünde yağ pazarı kurulduğu için halen kullanılan adı ile tanınmış. Şihabeddin Ahmed gibi bir büyük devlet adamı zamanında bir caminin yaptırılmış olması ihtimali hayli kuvvetli.
Kilise ile caminin birleştiği noktada, Güney duvarında hafif bir sapma var. Neden, biliyor musunuz? Şundan… Kilise ekseni Doğu Batı çizfgisini esas alır. Cami ise cephesini kıbleye, yani Mekke Yönüne göre ayarlar. Adana’da iki eksen arasında küçük de olsa bir fark var. Bu nedenle, Güney duvarında belli bellisiz sapma ortaya çıkmış.
SÜTUNLAR ANLATIYOR: Yağ Camideki tonozların oturduğu alçak sütunlar birbirine benzemez. Farklı ocaklardan geliş kayaçların farklı zamanlarda ve farklı biçimde şekillendiği apaçık görülüyor. Bu durumda, cami girişindeki anıtsal kapı ile medreseyle kıyaslandığında caminin Halil Bey tarafından yaptırılmadığı ve yazıtında da ifade edildiği gibi onarıldığı belli.