YİRMİBİRİNCİ BÖLÜM BELGELER EŞLİĞİNDE FİNAL SÖZÜMÜZ VAR!

Yirmi Bölümde, sadece Adana için değil, dünya için bile olağanüstü facia sayılabilecek 1909 Adana Olaylarını özetlerle sunmaya çalıştım. İçtenlikle söyleyebilirim; elimden geldiğince tarafsız gözle değerlendirmeye çalıştım. Bu amaçla, pek çok kaynağı özenle taradım.  Çalışmalara dayanarak dizinin başlarındaki ifademi burada bir kere daha tekrarlamak istiyorum:

ÖLDÜRMÜŞÜZ, ÖLDÜRÜLMÜŞÜZ…

ÖLDÜRMÜŞLER, ÖLDÜRÜLMÜŞLER…

30 bin, 40 bin Ermeninin boğazlandığına ilişkin hesapların ne denli yanlış olduğunu daha çok Ermeni kaynaklara dayanarak anlatmaya çalıştık. Sonuçta, özenle ve sayısız yerli-yabancı kaynaktan bilgi derleyerek çalışan Kasım Ener’in bulduğu toplamda 8 bin kurban sayısına itimat ettiğimi bildirdim. Ayrıca, altını çizerek, aradaki düşmanlığın başta İngiliz veFransızlar olmak üzere, biraz da Rusya’nın göz kırpmasıyla, Batı dünyasınca bilinçli ve plânlı olarak düzenlendiğini anlattık.

 

YİNE AYNI ALGI                    

1900’lü yıllara müthiş kargaşa ve özellikle Balkanlarda durmaksızın kaynayan isyan kazanları nedeniyle ve ağır dış borçlarla girmiştik. Osmanlı’nın “Çöktü-çökecek” durumunu tüm Avrupa yakından takip ediyordu. Osmanlı da, dış dünyada sempati yaratabilmek için vargücüyle çabalıyordu. İNANILMAZ TESADÜFE BAKINIZ; İstanbul’da 31 Mart olayının ertesi günü Adana Faciasının ilk perdesi sahneye kondu. Abdülhamit’in tahttan indirilmesiyle de, ikinci perdenin sonu geldi.

 

Olayların sakinleşmesinden sonra, İstanbul Hükûmeti Avrupa’ya yaranabilmek için Ermeni’lerin masumiyetini(!) kabul etmeyi yeğ tuttu. Cemal Paşa, 36 Türk’e karşı tek bir Ermeniyi astırınca, dış dünya haklı olarak, “Baksana, 2 Türk, 2 Ermeni tarafından kurulan heyet hep Türkleri suçlu bulmuş. Demek ki hakikaten zavallı Ermeniye soykırım uygulanmış” demeye başladılar. Bu algı, günümüzde de ne yazık ki fanatizmi beslemekte, dostluk kapısının açılmasını zora sokmakta.

 

KANITLARA İKİ EK

Önceki bölümlerde bazı yalan-yanlış söylemleri objektif düşünce filtreleriyle değerlendirmeye çalışmıştım. Bugün de, ikişer belgeyle iki ayrı örnek sunmaktayım.

 

SON SÖZ: Türk kardeşim, Ermeni biraderim; bizi birbirimize düşüren İngiliz, Fransız ve Rus, oyunlarından vazgeçmiş değiller. Aramızdaki fanatikleri dürtüp duruyorlar. İçimizdeki sivrileri akıl yoluna davet edip artık kucaklaşalım. Tıpkı 1907’den önceki 550 yıllık sürede olduğu gibi…Demiştim ya; Avrupalılar İkinci Dünya Savaşı’nda birbirlerini bombalarken şehirler mahvolmuş, her bir milletten yüz binler can vermişti. Amerika iki atom bombasıyla Japonya’da iki kenti haritadan silmişti. Bugün bunların hepsi kucak kucağa. Nerdeyse aynı ulusal marşı söyleyecekler. Eee, biz niye el alemin oyunuyla “Ya intikam ya ölüm” naraları atmayı sürdürüyoruz ki!.. Kime ne faydası var? Hiç kimseye!.. Ya zararı? Daha ne olsun kardeşim!..

 

BİTTİ

 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor