YÜREE YANANA KAZUZ!

Adana’nın eski yazlarında soğuk içit olarak gazozu, ayranı, aşlamayı, limonatayı ve biraz da asmayı bilirdik. Kentimizin özgün fonetiği kapsamında bazı sözcükler ufak tefek kalıp değiştirirdi. Örneğin gazoz, yaygın söyleniş biçimiyle kazuz ya da kazoz olurdu. Limonata de daha çok leymunata elbisesiyle işitilirdi. Ayran her zaman ayrandı ve ayran olarak kaldı. Aşlama da isim değiştirmedi. Bazı yerlerde adı “Buyan” dır. Aslı, meyan köküdür. Bizde hep aşlama olarak bilinmiştir. Asma, limon yerine koruk ekşisiyle yapılır ve sevilerek içilirdi. Fakat satıcısı pek azdı. Daha çok evlerde yapılırdı. Yaz boyunca sürekli satışı, Gelirler İdaresinin Güneydoğu köşesi karşısındaki Camlı Kahve’de olurdu..
Bizde, aşırı susuzluğun en güzel ifadesi yüreğin yanmasıydı. Gazozcu olsun, ayrancı olsun, satış sloganı olarak “Yüree yanannn!” sözcüklerini kullanırdı. Anlaşılmıştır; “Yüreği yanan” demekti.
O yıllarda ne buzdolabı, ne de soğutucu pek bilinmezdi. AKP gelmediği için değil tabii; öyle söylendi ama, ben bundan 65 yıl önce bizde buzdolabı kullanıldığını bilirim. Ne var ki, yaygın değildi. İçitler daha çok buz parçalarıyla soğutulurdu. Gazoz, içinde buz parçaları olan kovayla satılırdı. Stadyumda, sinemalarda, bayram yerlerinde “Kazuzz var sovuk kazuzzz… Yüree yanannn!..” şeklindeki tanıtım çağrısını kanıksamıştık.
KAZUZ ÇEKİŞMEK
Gençler ortaya attıkları düzgün doğrusal tırmanışa sahip iddia ile gazoz çekişme seansını başlatırdı. Anlıyorum; bu tarif biraz fizik kitabından okunmuş duygusu verebilir. Şöyle anlatayım; gençlerden biri, bir elinde gazoz şişesi diğer elinde açacak, karşısındakine, mesela, “Yetmiş sayıp açacam” der. Karşıdaki, rakamı “Seksen” diye atrttırır. İlk teklif sahibi “Doksan” der… Böyle böyle sayı artar ve nihayet biri durup “Aç!..” der. “Aç noktası” yüz yirmi, yüz otuz veya daha fazla olabilir. Esas oyun bu komutla başlar. Açma işini üstlenen genç şişeyi hızlı hızlı salladıktan sonra yere çömelir. Şişe tabanı yerde ve iddiacının elindedir. Beklenen, iddiacının açmayı kabul ettiği sayıya kadar sayıp şişeyi açmaktır. Gazoz köpüğü şişe ağzından taşarsa açan gazozu içer, parayı karşı taraf öder. Yok, taşmazsa, karşı taraf içer, parayı açan öder.
Sistemin nasıl çalıştığını anlattık. Fakat bu oyunun dikkat çeken yanı sayıların sayılmasıdır. Çünkü açan taraf bildiğimiz gibi “Biiir, ikiii,üüüç, dört…” şeklinde değil de, bunun belki yirmi, belki otuz kez hızlandırılmışıyla sayar. Bir de, onar onar yürütür. Duyabileceğiniz ses aşağı-yukarı şöyledir: “Bijüçbetisiyüzon…” Yani, Birden ona kadar saymış olur ve diyelim yüz yirmiye kadar sayacaksa, peş peşe on iki kez “Bijüçbetisiyüzon…” diye tekrarlar ve sonuncuda kapsülü açar. Taşırdıysa içer, taşıramadıysa karşıya teslim eder.
Ben sadece gazoz içebilirdim. Çünkü diğer içitlerin sunulduğu bardaklar en fazla bir çay fincanı dolduracak kadar suyla çalkalanarak temizlenmiş sayılırdı. Bazen önceki veya öncekilerin dudak izi bile bulunabilirdi bardakta. İstiklal Ortaokulu karşısındaki ayrancıya rica edip bardak aldım. Tam karşıda, okulun köşesinde, parlak pirinç kulplu büyük bir döküm çeşme vardı. Tepedeki kulpu yukarı kaldırınca gürül gürül akardı. Bardağı burada adamakıllı yıkayıp öyle içtim köpüklü ayranı. Sonradan alışkanlık oldu, satıcı beni görünce bir bardak uzatırdı.
SEYYAR GAZOZCULAR
Sıcak Adana’nın her mahallesinde bir gazoz imalathanesi görülürdü. Bizim sokakta Pınar ve Çağlayan markasıyla iki üretici vardı. Bisiklet lastikli gezer tezgahlarıyla dolaşan gazozcular da vardı. Bunların metal gaz balonları ve diğer gereksinimleri bu tezgahtaydı ve taze taze gazoz çekip bardakta sunarlardı. Böyle gezer tezgahlardan birini en son kırk yıl kadar önce gördüğümü anımsıyorum.