1921 YILI SAKİN BAŞLADI ‘KURTULUŞ’UN HEYECAN VE COŞKUN SEVİNCİYLE BİTTİ
Londra Konferansı’na Büyük Millet Meclisi temsilcilerinin çağrılması haberi bölgemizde çatışmaları durdurmuştu. 1921 yılına sakin girildi. Ermenilerin pek çoğu bu gelişmelerden son derece rahatsız olmuşlardı. Taşkınlık ve protesto gösterilerini başlattılar. Çok sürmedi, Fransız Subaylar tarafından sıkıyönetim ilan edilerek gösteriler bastırıldı.
Koşullar birden bire değişmişti. İki yıl boyunca elimizi-kolumuzu ve hatta dilimizi bağlayıp Ermenileri sonuna dek şımartıp kollayan Fransızlar artık bize sempatiyle yaklaşıyor, Ermenileri kontrol altında tutmaya çalışıyordu.
Bu elverişli günlerden yararlanan yöneticilerimiz her ihtimale karşı bir İstihbarat Teşkilatı oluşturdu. Reisliğine de zaten en başından beri bir biçimde bu görevi başarıyla ile sürdüren Ahmet Remzi Bey (Yüreğir) getirildi. Olup biten her şey günlük olarak Pozantı’ya, oradan da Ankara’ya iletiliyordu.
Londra Konferansı 21 Şubat 1921’de İngiltere, Fransa, İtalya, Belçika, Japonya, Yunanistan, Almanya’nın da katılımıyla açıldı. Heyetimiz Londra’dayken İstanbul Hükümeti adına Reşit Paşa’nın da katıldığını gördüler. Paşa, her koşul altında Millet Meclisi Delegasyonla birlikte hareket edeceğini belirtti. Konferans boyunca da sözünü tuttu.
FRANSA İLE GİZLİ ÖN
ANLAŞMA YAPILIYOR
Türk tarafı, Arap Ülkeleri hariç, savaş öncesi sınırların tanınması ve Sevr’in ortadan kaldırılmasını istedi. Tartışmalar günlerce sürdü. Bu arada Fransızlarla 9 Mart günü gizli bir ön anlaşma imzalandı. Buna göre, sonradan belirlenecek koşullarla Fransa işgale son verip çekilecekti. O güne kadar da İslam ahaliye karşı hiçbir olumsuz harekette bulunulmayacak, Ermeniler kontrol altına alınacaktı.
Konferans 14 Mart’ta sonuç alınmadan dağıldı. Fakat gözle görülür biçimde bir yumuşama havası tüm Avrupa’yı sarmıştı. Adanalılar da, bariz değişimi değerlendirmeye başladı. Üretim ve ticaret canlandı. Halkımız serbestçe dolaşıyor, düğün yapabiliyordu. Fransız subaylar Ermeni kilise ve okullarını ziyaret ederek barışa destek olmalarını istemeye başladı.
YİNE ŞER, YİNE CİNAYET
Ermeni ve Asuri fedailer 12 Mart’ta Kayarlı Köyünü, 14 Mart’ta Boğalı Çiftliğini bastılar. Kayarlı’da iki şehit verdik. Neyse ki Fransızlar olaylara el koydu. Fakat bu defa da içimizden çıkan ŞER GÜÇLERİ harekete geçti. 30 Mart günü softa ruhlu din tacirleri Cemiyet-i Hayriye-i İslamiye adıyla Ankara’ya karşı hareket edecek kuruluşla ortaya çıktılar. Fakat ne yaptılarsa, taraftar toplayamadılar. Cemiyet kısa süre sonra Millet Meclisi’ne şikayet edildi.
İşgal subayları zaman zaman “Türkler çok ileri gitti” düşüncesiyle ders vermek amacıyla karşı cezai işlemlerde bulundularsa da genel barış havası korundu.
FADIL-İNÖNÜ-SAKARYA
DÜŞMAN GİTTİ ANARYA
Fadıl Zaferi Fransızlar için yolun sonu olmuştu. 1 Nisan’da İkinci İnönü Zaferi diğer batılılar gibi Fransa’yı daha da ürküttü. Bir bakma başlamış olan kesin barış görüşmeleri için girişimler yoğunlaştı. 23 Eylül’de kazanılan Sakarya Meydan Muharebesi Zaferi artık üstünlüğümüzü ve Misak-ı Milli hedeflerimizi kabul ettirmiş sayılırdı. Nitekim 20 Ekim 1921’de Fransa’nın işgale son verdiren anlaşma Ankara’da imzalandı. Belgede, Fransa’nın çekilme takvimi de yer alıyordu. Muharip (Savaşçı) güçler en geç 20 Aralık günü çekilmiş olacaktı. Öyle de oldu. Fransızlar peyder-pey de olsa vakit geçirmeden Mersin’e gelen vapurlarla çekilmeye başladı.
Tabii bu gelişmeler karşısında Ermeniler korkuya kapıldı. Yaptıklarının intikamı alınır endişesi ile adeta birbirlerini ezerek Mersin’e giden trenleri tıka basa dolduruyorlardı. Halbuki Türk yöneticilier defalarca “Adana’yı terk etmeyin. Olanlar geride kaldı. En ufak bir kötülük yapılmayacak. Malınızı bırakmayın. Önceki yıllarda olduğu gibi birlikte gül gibi yaşarız” demişlerdi. SONRAKİ YAZI: ADANA’YI TERTEMİZ DEVRALIYORUZ