ABD’NİN TÜRK MİLLİ EĞİTİMİNİ ELE GEÇİRMESİ (1)

Bir devletin eğitim politikası, o devletin can damarıdır.

Bugünün çocukları, yarının yöneticileri, meslek sahipleri, dahası seçme ve seçilme hakkına sahip vatandaşlarıdırk.

Onları nasıl eğitirseniz onlar da öyle insanlar olacaklardır.

Onlar da nasıl bir k afa yapısı oluşturursanız, yani onlar da o kafa yapısına göre davranacaklardır.

Bu nedenlerden ki eğitim konusu, ATATÜRK’ün en önem verdiği konuların başında geliyordu.

O denil ki ATATÜRK, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ortasında bir eğitim şurası toplamıştı.

Kurtuluş savaşından sonra Türkiye’de tam bir eğitim seferberilği yaşandığını hepimiz biliyoruz.

Cumhuriyet’e, devrim ilkelerine gönülden abğlı özverili bir  kuşak yetiştirilmesi amaçlanmıştır.

Ama bu kuşak aydınlanma düşüncesiyle ve bilimsel temele dayalı bir öğrenim sonucunda oluşturuluyordu.

Uluscu olmak vazgeçilmez nitelikteydi. Uzun söze gerek yok.

Eğitmi bir toplumun yaşamında ne denli önemli olduğunu bugün İmam-Hatip okullarını bitirenlerin yapıp ettiklerinden açıkça anlaşılmıyor mu?

Atatürkçü eğitime ilk darbe, bildiğiniz gibi Köy Enstitüleri’nin yıkıma uğratılması ile indirildi.

Böylece Türkiye gerçeklerine uygun, ülke kalkınmasına uygun, uluscu eğitimin bu ana kurumu olan Köy Enstitüleri ortadan kaldırılmış oluyordu.

Köy Enstitüleri’ni yıkıma uğratırken bununla eşzamanlı olarak Amerika’ya bir öğrenci akımı başlatıldı.

Daha 1946 yılının başında Amerika’da 600 civarında Türk öğrenci bulunuyorud ve o yıl 100 öğrenci daha Amerika’da okumak için başvurmuştu.

Atatürk döneminde de yabancı ülkelere öğrenci gönderiliyordu.

Ancak, bir kere bunda ülke gereksinimleri gözönünde tutulduğu gibi, giden öğrenciler Türkiye’de devrim havası içinde yetişmiş olanlardı.

Daha da önemlisi, illa şu ülkeye öğrenci göndereceğiz diye bir saplantıda yokut.

Ancak, ABD, Türkiye’ye yerleştikçeğ ve denetimi ele aldıkça, her emperyalist ülke gibi kendi ideolojisini benimsemiş, Amerika’nınçıkarlarını kenid çıkarı imiş gibi özümsemiş ve ileride Türkiye’de kilit noktalara gelebilme olasılığı olan gençleri kendi eğitim sistemi içinde yoğurmak yolunu tuttular.

Amerika’ya giden öğrenciler yeterli değildi. Hem bu öğrencileri kendileri seçmiyordu.

İşi sıkı tutmalı ve bir sisteme bağlanmalıydı!..

Bu nedenle sonunda Türkiye ve ABD hükümetleri arasında eğitim komisoynu kurulması hakkında anlaşma 127 Aralık 1949’da imzalandı.

10 Kasım 1938’de edebiyete intikal eden Mustafa Kemal Atatürk’ün kurudğu Cumhuriyet’in gövdesine vurulan ilk balta ile Atatürkçülük de katlediliyordu.

Anlaşmanın 1.maddesine göre; Türkiye’de bir Birleşik Devletler Eğitmi Komisyonu kuruluyorud.

Komisyonun giderlerini Türkiye’nin ABD’ne olan borcundan karşılanacaktı. Hem Türk Milli Eğitimi’nin amaçlarını Amerika çıkarlarına göre dizayn edecekler hem de giderleri Türk halkının sırtına yüklüyorlardı.

Karşılıklı çıkar ilişkileri hani nerde kaldı. Aynı durum Amerika4ya eğitim için giden Türk çocukları içinde geçerliydi.

Kendi eğitim sisteminin içinde yoğurdukları çocuklarımızın tüm giderlerini de bize yüklüyorlardı.

Ne büyük bir Amerikan sevdasıymış İnönü’deki bu aşk.

Anlaşmanın 2.maddesinde oluşacak mnosiyonun üyeleri 4’ü Türk, diğer 4’ü Amerikalı Dışişleri Bakanı’nın atayacağı Amerikalılardan oluşuyordu.

Komisyon doğrudan doğruya ABD Dışişleri Bakanı’na bağlıydı.

Denetimini de o yapıyordu.

Komisyonun başkanı da ABD Büyükelçisi oluyordu.

Kararlarda 4’e 4 kalındığında Komisyon Başkanı’nın oyu belirleyici oluyordu.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor