ADANA’NIN MAYIS’I

Bir Mayıs etkinliklerinin geçmişine dair satırlar dizerken yazmıştık. Azıcık tekrar olacak ama, ne yapalım, böyle gerekiyor. Biliriz ki, kürre-i mükevvenatı (evreni) ve dahi tüm canlıları Tanrı yaratmıştır. İnsanoğlu, binlerce yıl önce, henüz vahiyler gelmemişken  bir çok olayı insanüstü güçlere bağlamış ve kendince tanrılar yaratmış.  İnsan tarafından yaratılmış uydurma tanrıları kapsayan külliyeye Mitoloji diyorlar. Bizdeki adı da,”Esatir” idi. Yunan Mitolojisinde bitkileri büyütmekle sorumlu tanrının adı Maya (Maia) iken Roma Mitolojisinde Maius’tur. Takvim imalatına büyük katkıları Romalılar verince, yılın bereketli, hareketli ayı da Mayıs olup çıkmış. Frenk dillerinin hemen hepsinde ufak tefek farklılıklarla adı budur ve bize de Mayıs olarak gelip yerleşmiş.

Yeryüzündeki takvimlerin pek çoğunda “Mayıs” Mayıs’tır ama Adana’nın Mayıs’ı başkadır, bambaşkadır. Yılın en güzel günleri, haftaları Adana Mayısındadır. 2007’de yaptığım “Mevsim ilkbahar” isimli televizyon programımda Mayıs’ı şöyle anlatmıştım:

Adana’da Mayıs, yazın yarısı,

Yemyeşil her taraf, olmaz sarısı,

Bereket, mutluluk, alın yazısı

Kelebekle arılar, bolluk muştular…

Mitolojik yanını anlattık, biraz da, 1929-2018 arası 89 yıllık kayıtlara göre meteorolojik yanına bakalım. Örneğin, 27 Mayıs 1945’te en yüksek sıcaklık 41,3 derece ölçülmüş. 1990 yılının 2 Mayıs’ında da, en düşük sıcaklık ölçülmüş: 5,6 derece. Farka bakınız, tam 35,7 derece…

En yüksek, en düşük tamam da, 89 senenin ortalamaları nedir diye merak edenlere sunalım…

Ay boyu ortalaması 21,7 derece. En yüksek sıcaklık ortalaması 28,2. En düşük sıcaklık ortalaması ise 15,7 derece. Ortalama güneşlenme süresini 9 saat 6 dakika olarak ölçmüşler.  Yağışlar ise 6 gün 18 saat sürüyor. Bu zaman zarfında da gökyüzü 47 kilo 100 gram yağış lütfediyor Adana’mızın her metrekaresine…

Geçtiğimiz dönemlerde kurak geçen Nisan ertesinde o kadar çok yağış olmuş ki, seller basmış memleketi. Tabii ki “sel” deyince, bir de eriyen karların çaylara, derelere, rmaklara yüklediği tonlarca suyu dikkate almak lazım. Bir yandan yağış, bir yandan eriyen kar suyu el-ele verince, nehir hepsini taiyamaz olur ve tabii ki sel gelir. Zaten bizim 1956 senesinde açılan Toprak Barajının sulana, elektrik dışında önemli bir işlevi de selleri önleme olarak belirtilmişti.

Mitolojik ve meteorolojik parametreleri geçmişken bir de folklorik yaklaşım gösterelim de yazımıza, sözüm ona, bilimsellik havası vermiş olalım.

Binlerce yılın deneyimine dayanarak atalarımız 4 Mayıs’ı Filizkıran ya da Çiçek Fırtınası’nın günü olarak bellemiş. Bir gün evvel, iki gün sonra da olsa bu fırtına her sene gelir.  Meyve ağaçlarının zayıf çiçekleri, zayıf saplı meyveleri ve de aşırı dal ile filizlerini koparıp atarak ürünlerin sağlıklı olmasını sağlar. Bir bakıma, doğal budama yani. Çocukluğumda, bu fırtınadan hemen sonra bağımızdaki üzüm tevekleri tek tek gözden geçirilir, kırılmış filizler ve halen fazla duranlar alınırdı.

5 Mayıs 1930 günü esen Filizkıran o denli şiddetliymiş ki, birçok ev ve işyerinin camları kırılmış,çatılar hasar görmüş, çinko levhalar uçmuş, fidanlar sökülmüş ve bazı ağaçlar sökülmüş.

Mayıs’ı Adana boyutuyla özetledik. Pazartesi Hıdırellez’e denk gelecek ya, o gün de Hıdırellez’den dem vuralım, izin verilirse.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor