ALTIN KOZA VE BİR SİTEM

Aytaç Durak Adana Belediye Başkanı’ydı.. İzmit ve çevresindeki büyük deprem gerekçe gösterilmiş, Altın Koza Kültür ve Film Festivali iptal edilmişti.. Aradan yıllar geçmiş, unutulmaya yüz tutmuştu..

Türkiye’nin birçok kentinde festivaller düzenleniyor, ama Adana Altın Koza Kültür ve Sanat Festivali’ne hasretini gideremiyordu.. Aytaç Durak leh diyor, illallah demiyor, direndikçe, direniyordu..

Kamuoyunun beklentisini BÖLGE Gazetesi yerine getirmek için devreye girdi.. Halkın görüş ve önerilerini aldı.. Büyük bir çoğunluk Altın Koza’nın yeniden hayata geçirilmesi yönündeydi.. Kampanyalar başlattık, büyük bir kamuoyu oluşturduk.. Adana’nın iki tanınmış ismi, Adanalı gazeteci- yazar Nebil Özgentürk, sinema sanatçısı Menderes Samancılar, film yapımcıları ve rejisörleri Adana’ya davet ettik.. Toplantılar düzenledik..

Sonuçta sayın Aytaç Durak, kamuoyu baskısı  karşısında “Altın Koza Film Festivali yeniden başlayacak” kararını kamuoyuna açıkladı..

O günler Aytaç Durak’ın BÖLGE Gazetesi’nin kampanyası sonucu böyle bir karar alındığını belirtmiyordu, biz de beklemiyorduk.. Çünkü, bir bakıma ZORAKİ NİKAH’tı..

Hüseyin Sözlü’den de beklemedik.. Kendileri, olayı bilmiyordu..

Ya siz.. Sayın Nebil Özgentürk, Menderes Samancılar.. Siz o kampanyanın konuşmacılarıydınız, toplantıya katılanlara siz anlattınız Altın Koza’yı ve önemini.. Adana’ya yeniden ve mutlaka kazandırılması gerektiğini siz söylediniz.. Etkiniz de oldu, diğer konuklarla birlikte..

Bugün siz o Altın Koza’nın yönetimindesiniz.. Bir tek kelime olsun BÖLGE Gazetesi’nden bahsettiniz mi?

Bahsetmeniz BÖLGE’ye de bize de birşeyler kazandırmaz.. Ama  Adana için, Adanalı için düşünenlerin önünü keser, cesaretini kırar..

Sayın Nebil Özgentürk ve Menderes Samancılar, Adana bugüne kadar niye hep kaybetti biliyor musunuz? Adana için çaba gösterenlere iki kelime fazla görüldüğü için..

O iki kelime bize bir şey kazandırmaz, ama  bizim gibi düşünenlere cesaret verir. Projeler üretmesini sağlar. Siz o iki kelimeyi aklınızın ucundan geçirmemiş olabilirsiniz, ama Adana’yı düşünenlerin cesaretini kırmakta olduğunu düşünebilseydiniz.

Kimseye kırgın değiliz, ama sitemimiz de yok değil..

………………..

BİR VARMIŞ  BİR YOKMUŞ

Bir varmııış, bir yokmuş, geçmiş zaman içinde bir adama “Senin görevin CHP aleyhine yazmak.. Yaz da nasıl yazarsan yaz” denilmiş, bir oda bir de ünvan verilmiş..

Adam, Türkiye’nin ekonomik durumunu yazmıyor, sosyal durumunu yazmıyor, bulunduğu kentte ne oluyor, ne bitiyor, halk ne yiyor-ne içiyor, iş bulamayan gençler uyuşturucu batağına düşmüş, umurunda olmuyor, hırsızlık-cinayet almış gitmiş oralı olmuyor.. “İlla da CHP” diyor, vurdukça vurmaya çalışıyor..

Bizim meslekte böylelerine ya “Sahibinin sesi” ya da “Birilerinin tetikçisi” derler..

Yine döktürmüş kahramanımız “CHP‘li belediyeler ne yapar?” sorusunu sormuş, cevabını da kendi vermiş;
“Heykel yapar, heykel çalıştayı düzenler, solcu sanatçılara para akıtmak için uyduruk festivaller düzenler, asansörde 10. Yıl Marşı’nı çalar ve LGBT‘lilere destek verir.
Bi de kayyum atanan HDPKK‘lı belediyelere moral ziyaretleri düzenler,
finansal düzenleme için de işçi çıkarır!
CE HA PE’li belediyelerin hizmet anlayışı böyledir işte!
1300 liraya kiralanan araçlar için ‘israf’, 3400 liraya kiraladıklarını da ‘tasarruf’ diye millete yuttururlar!
Ayrıca belediye kasasından milyonlarca lira ödedikleri oğlunun ajansına yaptırılan afişlere Adana 1, İsraf 0 diye yazdırıp göz boyamak isterler!
Yani hizmetin hasını CHP yapar!
Erdal İnönü’nün eşi Sevinç İnönü de Ekrem İmamoğlu‘nun şerefine ‘kırık sandalye’ geyiklerinin havada uçuştuğu bir yemek verdi.
Yemeğe, eski Yunan Başbakanı Yorgo PapandreuCHP’li Faik Öztrak, Oğuz Kaan Salıcı, HDPKK’lı Ahmet Türk ve Celal Doğan ile CHP’li Hikmet Çetin ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu katıldı.
Buluşma Kandilli’de gerçekleşti…
Ama bana Kandil gibi geldi..”

Şu yazıda bir düzey, bir akıl, bir düşünce ürünü, bir öneri var mı?

Kim o Belediye Başkanının oğlu adını ver!

Vermez dava açmasından korkar. Çünkü çamur atıyor, izi kalsın istiyor.

Kandilli’de ne konuşulmuş açıkla..

Açıklayamıyor, kendisine Kandil gibi gelmiş demekle kendini taca attığını sanıyor…

Gazeteci, belgelerle iddiasını ispatla yükümlüdür.. Çıkar belgeni!..

O da yok..

  La oğlum, sen şer misin, şerbetmisin.. Sen kimsin la.!.

Anladık, gazeteci değilsin de nesin!.. İnşallah düşündüğümüz gibi değilsin..

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor