ANILARIM

Zaman zaman, dostlarla sohbetlerimizde “Yahu niye anılarını kitaplaştırmıyorsun. Bunları toplum bilsin” önerisinde bulunuyorlar.. Haklılar.. Ama  o anıları yazmak için zamanınızı sadece buna ayırmanız gerekiyor..Belli  yaşa geldik..Zaman zaman düşünsek bile bir türlü uygulamaya koyamadık..

  Yani, bir Kahramanmaraş olaylarını, Mardin”deki kan davasında dökülen kanları, 7 kişinin öldürüldüğü Güneşli katliamında Türkiye”de ilk defa bir Cinayet Masası eski Başkomiseri”ne  özel dedektiflik önermemizi, kabul etmesinden sonra cinayeti aydınlatmamızı. Liselerarası futbol maçlarında ,Yapı Meslek Lisesi”nin bir şike ile hakkının yenilmesi, bizim şikeyi kanıtlamamızdan sonra Adana şampiyonu, sonra Türkiye şampiyonu ve  Dünya şampiyonu olmasını.. Merhum Alparslan Türkeş”in Diyarbakır Havaalanına indirilmemesini daha bir çok olaylar.. Bir değil, birkaç kitap yazacak anılar..

  Biz, bu sütunda sadece iki anımızı paylaşalım..

  80 ihtilali.. Selahatin Çolak, ben ve Fevzi Ciritçi beraberiz. Çolak, istifa dilekçesini yazarak Adana Belediye Başkanlığı”ndan istifa ediyor.. Kısa süre sonra da gözaltına alınıyor.. Bir gazeteci olarak  olayı yakından  izliyorum, sık sıkta haberlerini yapıyorum.. Bir gün Mali Şube Başkomiseri  Cumhur Yıldırım arıyor, “Nevzat gel bir görüşelim” diyor. “Özel mi” diyorum “Özel” diyor. Gittiğimde Cumhur Yıldırım “Dikkat et, gözaltına alınacaksın, üstünde kargalar uçuyor” diyor ve bir askeri istihbaratçıdan duyduğunu söylüyor adını veriyor..

   Ben kendimden eminim.. Bu kişiyi nasıl bulacağımı araştırıyorum,İncirlik”te kuyumcu Can”ın oraya takıldığını öğreniyorum..

  Kuyumcu Coşkun benim de tanıdığım birisi..

  Akşam saatlerinde gidiyorum Coşkun”un yerine.. İçeride iki kişi bir de çocuk var 7-8 yaşlarında.. Coşkun”a  o yüzbaşıyı soruyorum.. İri yarı adam “Bir şey mi var? O kişi benim” diyor sert bir dille, ben de kendimi tanıtıyorum . Tartışıyoruz, yanındaki kişi de Mehmet adında  bir yüzbaşı imiş..Son derece beyefendi bir asker “İkiniz de uygar insanlarsınız..Bir yere gidin oturun, konu ne ise konuşun” diyor.. Ben, yüzbaşı ve yanındaki çocuğu ile birlikte Havutlu”da bir lokantada oturuyoruz.. Konuyu açıyoruz, yüzbaşı Selahattin Çolak”ı takip etmeyi bırakmamızı söylüyor, Türkiye”ye tırlarla silah soktuğunu ve daha bir çok olayları ardı ardına sıralıyor..O sırada Selahattin Çolak göz altında, ama nerede olduğunu tüm araştırmalarımıza rağmen bir türlü öğrenemiyoruz.

  Kendisine, “Tüm bunları Selahattin Çolak  tek başına mı yapmış?” diye soruyorum, “Başkaları da mı var.. O zaman isimlerini söyle” diyor

   Söylüyorum “Alaeddin Kutlu milliyetin temsilcisi.. Nihat Geven, Muzaffer Bal..Hürriyet”ten İskender Ayvalık, Siyasi Şube Müdürü Mehmet Canseven, Mali  Şube Müdürü Kamil Tecirlioğlu” diye sıralamaya devam ederken, “Sen benimle dalga mı geçiyorsun”diyor,sert bir dille.. Ben de “Selahattin Çolak bekar.. Biz hemen hemen her akşam geç saatlere kadar evinde oturuyor sohbet ediyoruz.. Gündüz de Atatürk caddesi genişletilirken, kendisi de Milliyet”in balkonundan çalışmaları izliyor.. Bu adam tırlarla nasıl ne zaman Türkiye”ye  silah sokuyor?” diye soruyorum cevap alamıyorum.

  Bir süre sonra Selahattin Çolak tüm suçlamalardan beraat  ediyor.

  Sonra o Yüzbaşı ile Selahattin Çolak ve ben bir araya geldik.. Çolak”ı ihbar edenler kim biliyor musunuz? Kendisinin siyasi rakipleri ve çoğunluğu petrol istasyonu sahibi olan kişiler..

İKİNCİ ANI

   Kurmay Albay Nuri Korkmaz , Selahattin Çolak”ın istifasından bir süre sonra Adana Belediye Başkanlığına atanıyor.. Kısa süre sonra da işten çıkarmalar başlıyor.. Olayı haberleştiriyorum, Milliyet”te gece nöbetçi sayfa sekreterliği yapıyorum.. İstanbul”u arıyor, gece sekreterine haberi hangi sayfada kullanmam gerektiğini soruyorum “İstediğin yere kullan” diyor ve Milliyet”in birinci sayfasında büyük bir başlıkla veriyorum..

  Sabah büroya  geldiğimde telefon çalıyor. Telefon paralel. Ben merhum Alaeddin Kutlu”nun  odasındayım,  merhum Eğe Bagatur”un ricasıyla  Milliyet”te  başlayan bir şahısta Nihat Geven”in odasında.. İkimiz aynı anda telefonu açıyoruz.. Karşıdaki adam Selahattin Çolak tarafından Cezaevi Müdürü iken Zabıta Müdürlüğü”ne  getirdiği Cengiz Aksu adlı kişi.. Benim de paralel telefonla dinlediğimi bilmiyor.. Bir küfür ediyor bana akıl alır gibi değil.. Neden Nuri Korkmaz”ın aleyhine yazmışım diye.. Paralel telefondaki arkadaşta  benim dinlediğimi bilmeden “Haklısın abi, haklısın abi” diyor..

  Usulca telefonu kapadım, hızla Belediye”ye giderek Zabıta Müdürü”nün odasına daldım.. Koltuğunda oturan Zabıta Müdürü daha şaşkınlığını atamadan “Sen mi bana ana-avrat küfrettin” diye makamında yumruklamaya başladım.. Önce Ali Fakılar, sonra diğer personel koşarak Zabıta Müdürünü elimden aldı..

  Neden bu konuyu yazdığıma gelince;

   Kendini solcu, sosyal demokrat gösterenlere değil, dürüst yaşayanlara güven duyulmalı.. Unutulmamalı ki, Erkek Talebe Yurdu”nun önündeki öğrenci hareketinde kafama silah dayayan bir ülkücünün elinden, çok sayıda polis ve başlarındaki hırsızlık masası başkomiseri Şeref olmak üzere müdahale edemezken, bir  başka ülkücü olan Eren Kaya kurtardı…   O zamanlar Tercüman”da çalışanlar faşist  Milliyet, Cumhuriyet gibi gazetelerde çalışanlar komünist  sayılıyordu.

  O dönemde Tercüman Gazetesi sahibi Kemal Ilıcak,  Tercüman”ın bölge temsilcisi merhum Erol  Erk vasıtasıyla Tencüman”a transfer olmamı teklif etmiş, Milliyet”ten aldığım maaşın iki katını vereceklerini söylemişti..Ancak beni tanıyordu ve kişiliğimi biliyordu tüm ısrarlarına rağmen teklifi reddetmiştim. Bir süre sonra da  merhum Alaeddin Kutlu , emekli olmuş, Günaydın gazetesinin Müessese müdürü Kemal Kınacı aracılığıyla EKSPRES adında bir gazete çıkarması için  teklifte bulunmuş, kendisine de hisse verileceğini söylemişti.,Alaeddin Kutlu teklifi kabul etmiş, bana da  “Nevzat benimle çalışır mısın?” diye sormuş, çalışmalarını anlatmıştı.. Hiç düşünmeden GELİRİM dedim.. Birkaç gün sonra Milliyet”te beraber çalıştığımız ve Bölge temsilciliğine gelen Muzaffer Bal, telefonla konuşurken bana seslendi “Hasan Yılmaer seni arıyor” dedi. Hasan Yılmaer Milliyet”in yazı işleri Müdürüydü…Bana “Nevzat ayrılıyormuşsun..Sakın öyle bir şey yapma..Herkes Milliyet”te çalışmak için can atıyor..Adana”dan memnun değilsen seni İstanbul”a alayım” dedi.. Teşekkür ettim, kararlı olduğumu söyledim “Peki yavrum, sana başarılar dilerim” dedi, telefonu kapadık..Sonra istifamı verdim..Ne olacağı belli olmayan yeni bir maceraya girdim.

   Bir süre sonra da iç huzursuzluklar nedeniyle EKSPRES”ten de istifa ettim..BÖLGE”yi kurdum,. Alaeddin Kutlu da , gazetenin el değiştirmesi üzerine Ekspres”ten ayrıldı.

  Yanıma merhum Mustafa Gümüşdamla”yı alarak Alaeddin Kutlu”yu evinde ziyarete gittim. Yanında Hikmet Erimhan da vardı.. Kendisine “Alaeddin abi Ekspres”teki hisse ve tüm yetkileriyle BÖLGE”nin başına geç.Tamamen başında sen ol..Ben gazeteye bile uğramayacağım” dediğimde, “Sen önce Selahattin Çolak”tan aldığın Petrol İstasyonu”nun hesabını ver” dedi.. Ben hala bugüne kadar bu benzin istasyonunu arıyorum, bulamıyorum..Öyle söylemişler ve inandırmışlardı demekki.

   Ama Alaeddin Kutlu”nun rahatsız olduğunu öğrendiğimde Ahmet Akköse ile SSK Hastanesi”ne gittiğimizde sedye üstünde, iki yanında kızları Filiz ve Güliz”in ellerinde sütlaç  varken “Çekilin şöyle, bana sütlacımı Nevzat abiniz yedirsin” dedi.. Bir gün sonra da ölüm haberi geldi..

   Mekanın cennet olsun Alaeddin abi.. Bu dünyadan göçerken benim hakkımda söylenenen yalanlara inanmadığın, son sütlacını benim elimden yediğin için binlerce teşekkür ederim..

    SON SÖZ;

   Biz bu meslekte 50 yılı geride bırakırken, kimsenin torpiliyle gazeteci olmadık.. Gazeteci olmamızda iki kişinin katkısı olmuştur ;Kurtar Çakın ve Erol Karataş..Milliyet”te de beni tanımıyor olmasına rağmen ve kendisinin yüzünden istifa ettiğim, ama benim gıyabımda bana referans olduğunu öğrendiğim merhum Bilge Altınöz”ü de  mahcup etmediğimi sanıyorum.Ve öğünerek söyleyeyim Yeni Adana,Çukurova, Milliyet, Ekspres gazetelerinden kovulmadım  tüm ısrarlara rağmen istifa ederek ayrılmış olmanın huzurunu yaşıyorum… Çünkü benim için ilke ve vefa önemliydi. Birileri gibi (torpille) gazeteci olmadım..Ben kamuoyunu ilgilendiren her konuda özgürce ve cesurca haber yaptım.. Spor, polis-adliye, siyasi ,sayfa sekreterliği gibi gazeteciliğin her alanında  görevimi layıkıyla yapmayaçalıştım,  ilgi alanımın dışında diye geri çekilmedim.

 Çünkü biliyordum ki, gazeteci her alanda haber yapabilirse yetişmiş gazeteci olur.Sayfa sekreterliği de buna dahil.. KISACASI GAZETECİ OLUNMAZ, GAZETECİ DOĞULUR..HELE TORPİLLE HİÇ OLMAZ

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor