ARİF KESKİNER’İN ARDINDAN-2 SİNEMACI “ÇİÇEK ARİF”

Sevgili Mehmet Çetinkaya’nın, “Söylem” edebiyat dergisi Adana ve Çukurova’nın bir ilki olarak 100. Sayısını devirdiğinde yemekli, sanat muhabbetli, nehir söyleşili, edebiyat ve sanat tarihi derinliği taşıyan özgün bir çalışma olarak, Adana’da davetlimiz olan Mahmut Makal, Muzaffer İzgü, Demirtaş Ceyhun, Ataol Behramoğlu, Cezmi Ersöz, Edip Akbayram, Nevzat Çelik, Ahmet Telli, Arife Kalender ve Abdurrahman Keskiner gibi sanatçılarımızla özel sayılar gerçekleştirmiştik.

İşte bunlardan biri de, o yıllarda Adana’nın bir ilçesi olan Osmaniye doğumlu Arif Keskiner’dir… Gönül güzelliklerinin “Kominist Arif”likten “Çiçek Arif”liğe terfi ettirdiği; anlı şanlı “Çiçek Arif”liğini mahcup etmemecesine bir dizi çiçekli kitaplar da yazar. Çiçekli bir film çekip;  Azmi’yle “Çiçek Bar”ı açan Arif Keskiner’in “Çiçek Arif”liğini tescil edercesine, Sezen Aksu da çiçekli bir şarkı yapar… Dillere destan, “Çiçek Gibi” tam “teyyare” olunacak bir şarkıdır o…

 

ÇİÇEK GİBİ

 

Kur masayı Madam Despina.

Kirli beyaz muşamba örtüleri ser.

Çek sediri asmanın altına

Yanında bir ince Müzeyyen Abla..

 

Yine mi güzeliz, yine mi çiçek

Hamdolsun

Taze mi bitti topik

Canın sağ olsun.

 

Amanın yine mi güzeliz, yine mi çiçek

Hamdolsun

Altınbaş kadehe yağ gibi dolsun.

 

Gece çok genç, arzular şelale

Haber etsek o yâre

Gelse Bomonti’den şereflendirse bizi

Olsak teyyare

 

                                               Sezen Aksu

 

Öğrenci harçlığı çıkarmak için filmlerde figüranlık yaparak sinemaya adım atan Arif Keskiner, askerliğinin ardından bir süre Yılmaz Güney’le çalışıp, daha sonra kardeşi Abdurrahman Keskiner çiftliğinden gelerek Güney’le altı yıl devam eder.

Ağaoğlu Yayınevi’nin dört yıl müdür olmasının ardından kitapçılık ve spor yazarlığı yapan Arif Keskiner, İsveç’ten Türkiye’ye dönerek, elli kadar fotoromanın senarist, yapımcı ve yönetmenliğini üstlenir.

Avrupa’ya giderken, Yılmaz Güney’in “Umut” adlı filmini de beraberinde gizlice götürerek dünyaya tanınmasını sağlayan Arif Keskiner; İsveç’te gazete muhabirliği ve bulaşıkçılık da yapar… Bunu da, “Aslını inkâr eden haramzâde” örneği hiç gocunmadan söyler. Tabii ki bu söylem, özgüven, iyi niyet, dürüstlük, bir çıkar ve beklenti içinde olmayan saf naifliğin yerine oturttuğu yaşam yolunun denek taşları sayılabilecek psikolojik kanıtlardır.

Türkiye ve uluslarası festivallerde ödüller alan filmler çeken Keskiner, Yeşilçam için  değil televizyon için dizi ve belgeseller de çeker.

Yeşilçam’da karaborsayı ortadan kaldıran; SESAM’da başkan yardımcılığını sürdürürken Türker İnanoğlu ve Tanju Gürsu ile birlikte sinema yasasının çıkarılmasına emek veren “Çiçek Arif”, Filmciler Kooperatif’inin kurulmasında da önayak olur.

İstanbul Film Festivali Sinema Onur Ödülü’ne layık görülür. (2018)

 

*KESKİNER’Lİ ANILAR

2012 yılında “Söylem” için Adana’ya gelen Arif Abi’yle tanıştıktan sonra zaman içinde görüşmelerimiz sürmüş; bazen de gazete ve dergi yazıları çıkardığım imzalı kitaplar göndermişti.

“Yeni Adana” Edebiyat ve Sanat Sayfası”nda sanat haberlerine yer verirken, “İnsancıl” dergisinde kitapları hakkında yazılarımız yayınlanmıştı. Son olarak ise yakın zamanda çıkan “Akşam Çiçekleri” adlı yapıtı hakkındaki yazımız “Cumhuriyet Kitap”ta yayımlanacak ama o ne yazık ki göremeyecekti.

Birkaç yıl önceydi…

Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk ile birlikte, Yaşar Kemal kitabı ile ilgili Çukurova Kitap Fuarı’na geleceklerini söylediklerinde izlemiş, okurlarla paylaşmıştık.

Yaşar Kemal için yazdığım bir akrostiş şiiri çok beğenmiş, “Orhan Kemal için de yaz ya” demişti. Tüm naifliğiyle söylemişti bunu. Onu anlamıştım… Orhan Kemal, garip değildi ama yazamadığın zaman yazmak da çok zordu.

Babam Arabacı Cabbar’ın faytonunun “Umut” filmi için kiralanması nedeniyle bir lira sinema bileti parasına kıyıp, kendisi gibi arabacı yaptığı akrabamız rahmetli Yusuf Emmi ile birlikte Yazlık Halk Sineması’na gittiğini Arif Abi ile paylaştığımda o da Yaşar Kemal gibi pek keyiflenmişti. Arabacı Cabbar, Yaşar Kemal’ın kafa dengi olan gerçek bir Anadolu Çukurovalısıydı… Yılmaz Güney, “Umut”un başrol oyuncusu Cabbar’a babam faytoncu Cabbar’ın adını vermişti.

Sinema söyleşilerim için destek verdiğinde söyleşi eksiğim Menderes Samancılar, Nebil Özgentürk, Rıza Akın ve Levent Özdilek gibi Adanalı aktörlerin telefonu verdiğinde ona: “Biliyor musun Arif Abi, Adana’da sanat dünyasından babası arabacı olan üç kişi var. Bunlardan birisi benim babam Arabacı Cabbar, diğeri Menderes Samancılar’ın babası Aşur Bey…” derken “Biliyorum, biliyorumm…” dediğinde gülümseyerek, ona bir de edebiyatçı arkadaşımız Duran Aydın’ın babası.” Demiştim.

Şiirle sinema yoluna çıkan Arif Keskiner’in, gençlik dönemlerinde Adana’daki yerel gazetelerde şiirleri yayınlanır. Sanki çiçekler savururcasına çok güzel de şiir okuyan Keskiner; çok beğendiğini söyleyip, şiirini ezbere okuduğu Ali İhsan Kaldar’ı bir türlü arayıp bulamaz. Onun şiirini Yaşar Kemal ve Şener Şen’in de aralarında bulunduğu sanatçılarla katıldığı, doksanlı yılların başındaki Seyhan Şenlikleri’nde de okuyup, adından söz ederek izini sürmüştü. “Söylem” dergisi için 2012 yılında Adana’ya geldiğinde yaptığımız nehir söyleşide de Ali İhsan Kaldar’ın adsız şiirini çok güzel okuduğu gibi bize de onun izini sürme görevi verse de çok araştırmamıza rağmen Ali İhsan Kaldar’ın izini bulamamıştık. Kaldır’ı önemli bulup, adının unutulmasına gönlü razı olmayan Arif abinin vefatından kısa bir süre önce, 5 Mart gibi telefon ederek Aliİhsan Kaldır konusunu anımsatarak;  “…Yalnız, Nurullah Ataç, Adana’ya gelmesi nedeniyle Ali İhsan Kaldar’ın “Ataç ve Adana” adlı bir yazısının yayımlandığını söylemiştim. Rahatsızdı, fazla ilgilenemedi. Birkaç gün sonra ise 12 Mart 2024 tarihinde aramızdan ayrıldığını üzülerek öğrendim.

Nam-ı Diğer “Çiçek Arif” olan Arif Keskiner’in ışıklar içinde uyumasını dileyip, saygı ve muhabbetle anarken, okuduğu adsız şiiriyle Ali İhsan Kaldar’ı da anmak isterim…

 

Yaz akşamları sevda üstünedir

Gün ısısı gözlere düşer

Gizli bir maceraya davettir bakışlarımız

Böyle başlamıştı maceramız

Hatırlar mısın?

               ***

Hatırlar mısın?

Bir bütün elma gibiydik bıçak girdi aramıza

İster istemez ayrı yollara düştük

Neylersin

               ***

Neylersin zaman öylesine yıpratmış benliğimizi

Avuçlarımızdaki ısı aynı değil

Gökyüzü yine mavi, yapraklar yeşil.

Yaşanmış bunca hatıra bizden mi

Belli değil.

               ***

Belli değil

Tekrar uyup uymayacağım bakışlarına

Yollar geçiyor içimden ışıklı ışıksız

Gel gör ki çoktan unutmuşsundur

Buğulu camlara çizdiğim kalp resimlerimi

Parmaktaki yüzük hürriyetin.

               ***

Elimde yeşil mektubun

Bu son imzasıdır güneşin dağlar üstüne attığı

Bulutlar sakin, tedirgin kuşların hali

Nerdeyse başlayacak azizliği siyahın

Bir ara sen düşeceksin hatırıma biliyorum

               ***

Kadeh kaldıracağım hayaline teklifsiz

Ve sonra.

İhtimal,

Bir adam dolaşacak kararsız, yitik

Bu şehrin tenha sokaklarında.

 

                                      Hasan İhsan Kaldar

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor