Bir elmanın iki yarısı

Ayşe TOPAK

Yaşamımızda, sadece aklımızın alacağı şeyler değil bilimsel bulgularla açıklanabilen, aynı zamanda duygu dünyamız da bilimsel bulgular ışığında değerlendirilebiliyor. Duygularla alınan kararlar, söylenen istekler, çözülen karmaşalar mantıksızlık olarak değerlendirilmiyor.

Bir de duygularımızla zekâmızı birleştirerek yolumuza devam edebilirsek, nasıl da kolay ve rengârenk hale geliyor yolculuğumuz, dönemeçsiz, çiçekler içinde bir yolda gider gibi.

Hislerimizin, mantığımıza karşı üstün geldiği birçok keşif var hayatta.

Hatta çocuklarımızın duygusal alışkanlıklarını şekillendirebileceğimizi gösteren keşifler de var. Günümüzde “Aklını kullan arkadaşım, bırak şu duygularını bir tarafa” diye sözler sarf etmek artık olması gereken değil.

Aristo der ki: “Herkes kızabilir, bu kolaydır. Doğru kişiye, doğru ölçüde, doğru zamanda, doğru nedenle ve doğru şekilde kızabilmek, işte bu kolay değildir.” Bu anlamı derin cümlede bahsettiği gibi, hepimiz duygusal dürtülere sahip insanlarız. Peki, hepimiz dürtülerimize hâkim olabiliyor muyuz? Karşımızdakinin ne hissettiğini anlayabiliyor muyuz? Diyaloglarımızı düzgün ilerletebiliyor muyuz? Duygularımız ile zekâmızı uyum içinde kullanabiliyor muyuz?

Her birimizin genetik mirası var. Bu mirastan bize kalan, mizacımızı belirleyen birçok duygusal ölçüt de var. Bununla birlikte, devreleri hayal edemeyeceğimiz kadar esnek bir beynimiz de var. Mizacımız, ömür boyu yaşamamız gereken kaderimiz değildir. Öte yandan, inanıldığı gibi duygusallık bir sorun da değildir. Aristo’nun da dediği gibi “Sorun, duyguların ve ifadelerin uygunluğundadır.”

Hepimizin düşünüp, cevap bulması gereken soru ise şudur: Duygularımızla aklımızı birleştirip, insanlarımıza anlayışı, toplumumuza merhameti ve empatiyi nasıl aktarabiliriz?

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor