BİR VAKİTLER DE TAHTA KURUSU SALGINI VARDI

Tahta kurusu denilen sinsi böceğe bazıları tahta kellesi, bazıları da tahta biti derdi. Tahta kehlesi diyenler de çoktu; zaten kehle demek, bi demek… Gündüz gözüyle görülmesi neredeyse olanaksızdı. Akşamın geç vaktinde, lambalar söndükten sonra saklandığı inden çıkıp öyle bir ısırırdı ki, her yanımız kabar kabar olur, çok fena kaşınırdı. Bazen görebiliyor ve yıldırım gibi atılıp eziyorduk; hilafsız, Skoç viski gibi kokardı ezildiği zaman. Hayatımda ilk kez viski bardağı tuttuğumda, bu içkinin tahta kurusuyla yapıldığını bile düşünmüştüm. O gündür, bu gündür kovboyların pek yakınlık duyduğu viskiye kanım kaynamaz.

Tahta kurusu salgının ne zaman olduğunu tam olarak anımayamıyorum ama 1950’li yolların sonuna doğru diyebilirim. Evden eve o kadar çabuk sıçradı ki, bir-iki hafta içinde Adana’da tahta kurusuz ev kalmadı. O yıllarda bilinen ilaçların hepsi kullanıldı. Birazcık faydası olduysa da, üç-beş gün sonra bu vicdansız hayvancık tekrar çoğaldı. Bir aylık bebeğin serçe parmağındaki tırnak kadar boyu olan hayvan yassıdır. O yassı vücut, kan emince ufak bir nohut gibi şişip yuvarlaklaşır. Yani, iki türlü zararı var; hem kanınızı emiyor, hem de fena halde kabartıp pis pis kaşındırıyor.

En küçük kardeşim henüz kundaktaydı. Kaşınmaya çalıştıkça içimden ağlamak gelirdi. Annem zavallı, baktı ki ilaçla falan baş edilemiyor, yatak demedi, yorgan demedi eline geçirdiği her eşyayı fokur fokur kaynattı. Bunun faydasını gördük ve komşuları da aynı işlem için ikna ettik. Böylece kapıdan kapıya girişi zayıfladı. Doğrusunu şsterseniz, kaynatmak mı iyi geldi yoksa ele geçen her türlü ilaçlar mı, bilmem

Belkide her ikisi birden yararlı oldu.

Biz Adana’yı biliyorduk, bir de duyduk ki memleketin her yanını basmış bu minicik fakat insafsız vampirler. Çok geçmedi, bir de Tahta Kurusu Türküsü besteleniverdi. Türkücülerin hocası Ahmet Gazi Ayhan’ın eseriydi galiba. Güzel bir türküydü… Anımsayabildiğim kadarıyla yazmaya çalışayım

Tahtakurusu elinden ben çok bizarım
Seni görünce bilmem neye kızarım
Gece gündüz destanını yazarım
Sevgilim mi oldun tahtakurusu?

Gece olunca eli kılıçlı gezer
İnsanlar elinden usanır bezer
Yavrularını yastığıma katarla dizer
Kervancı mı oldun tahtakurusu?

Ta gündüzden çekerim senin korkunu
Nasıl özenmiş yaratmış Allah yapını
Güllerden mi aldın güzel kokunu
Yasemen mi oldun tahtakurusu?

İnsanlar elinden kalmıştır naçar
Zayıfı az yoklar şişmana geçer
Polis düdüğünü duyunca kaçar
Külhanbeyi mi oldun tahtakurusu?

Ta gündüzden bana dişini biler
Yavrularını üstüme tavandan eğler
Teklif tekalüf yok koynuma girer
Sevgilim mi oldun tahtakurusu?

Not: Yeni bir gündem icat edilineye kadar deprem konusunu büyük büyük adamlar işlemeyi sürdürecektir. Önceki depremler gibi yakında bu da unutulacağından içim burkuluyor da olsa bilgiçliği koca koca adamlara bıraktım.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor