BİZİ DE, ÜLKEYİ DE GÖNENDİREN PAMUK ADANA’YA NİÇİN KÜSTÜ?

Çok yakın geçmişe dek, ülkemizde olsun, dünyada olsun, her nerede “Adana” bahsi geçse, akla öncelikle pamuk gelirdi. Boşuna değil tabii, 1970’li yılların ortalarına kadar Türkiye’de üretilen her yüz kilo pamuğun 75 – 80 kilosu Adana topraklarından çıkardı. İplik fabrikaları binlerce tonunu iç ve dış pazarlar için tüketir, halkımız yatak, yorgan, yastık yapar, kalanını da ihraç ederdik. O yıllarda toplam ihracat gelirlerimizin üç temel ögesi pamuk, tütün ve fındıktı zaten. Dış ülkelere satılan pamuk ipliğinin de yüzde altmıştan fazlası yine Adana ürünüydü.

DÜNYA ADANA’YI GÜNLÜK İZLERDİ

Pamuk ve tekstil dünyası da Adana^yı günlük olarak izlerdi. Dünya Pamuk Piyasasının kalbi İngilizin Liverpool’unda atar. Orada her gün Cotton Outlook adıyla pamuk bülteni, her hafta da aynı isimle pamuk dergisi yayınlanarak tüm dünyada onbinlerce ilgiliye ulaştırılırdı. Her ikisinde de temel referans olarak Adana’daki ekim-dikim ve borsa işlemlerine geniş yer verilirdi. Pamuk fiyatları da biri Sampin, diğeri Adana olarak iki referansla belirtilirdi. O, günlük ve haftalık yayınların Adana muhabirliğini senelerce bizzat ben yaptım. Sadece bu değil,  açıldığında Türkiye’nin en büyük iplik fabrikası olan Ceytaş’ın da ilk Pazarlama Müdürüydüm ve daha ilk yıl 13.5 Milyon Dolarlık dış satımla rekor kırmıştık. Ticaret Bakanından altın madalyayı da ben alıp fabrikaya getirmiştim. Daha sonra da MEPA Merkezi Pazarlama Şirketinin dış satım koorinatörüydüm ve yüzlerce milyon dolarlık pamuk ipliği ihracatını gerçekleştirdim. Pamuk ipliğinde uluslar arası dava bilirkişiliği yaptım.

Bütün bunları biyografimi anlatmak için yazmıyorum; sadece, pamuk dünyasının kalbinde yıllarca devindiğimi anlatmak istiyorum. Böylece, yazdıklarımın sağlam temele dayandığını, naçizane, anlatmak istedim.

ADANA PAMUĞUNU KANTARA VURALIM

Geçtiğimiz Cuma günkü yazımızda, Amerikan İç Savaşı üzerine  Avrupa’nın Adana Pamuğuna nasıl koşa koşa gelip sarıldığını anlatmıştık. İç savaşı bitiren Amerika yeniden Avrupa’ya yöneldi. Osmanlı yavaş yavaş toprak kaybederken ve pek çok yerde ayaklanmalarla uğraşırken  de ekim-dikim zayıfladı. Öyle ki, 1896 yılında Adana sadece 2 bin balya üretim yapılabildi. Hemen ekleyelim; her balya yaklaşık 200 ile 220 kg arasındaydı.

1905’te 45 bin, 1910’da 65 bin, 1913’te 120 bin balya pamuk üretildi. 1914’te Birinci Dünya Savaşı patlamıştı ve o yıl üretim 70 bin balyaya indi. 1917’de 20 bin balya gibi düşük seyreden miktar, Fransız İşgali ile 1919, 1920 ve 1921’de 100 bin balya düzeyine ulaştı.

Cumhuriyet’le birlikte üretim artışı düzenli seyir takip etti. 1940’ta 150 bin olan balya sayısı, 1950’de 240 bin, 1960’ta 300 bin ve 1971’de 700 bin’i buldu. 1953’ten sonra peş peşe kurulan ve dünya ölçeğinde büyük sayılan fabrikalar sayesinde pamuğumuzun bir kısmı katma değerle, yani iplik olarak satılmaya başlamıştı. Bu fabrikaların aklımda kalanlarını saymaya çalışayım: Bossa, Güney Sanayi, Paktaş, Akdeniz, Ceytaş, Mensa, Teksa, Özbucak, Çukobirlik, Yürtaş, GaripoğluSümerbank ve Millimensucat zaten Cumhuriyet öncesinden beri faaliyette idi. Her ikisi de Cumhuriyet’ten sonra kapasite arttırdı. Bu fabrikaların günlük pamuk tüketimi 1000 balyadan fazlaydı.

1980’den itibaren Adana’da pamuk ekim sahası hızla azalmaya başladı. Daha önceleri ülke toplam üretiminin beşte dördünü tek başına sağlayan Adana, 2000’li yıllara girerken bu oranını beşte birin altına düşürdü. Muhteşem fabrikalar birer birer kapandı.

CUMAYA: ADANA PAMUĞUNU KİMLER ÖLDÜRDÜ?

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor