Derya Erdoğan: Sigorta bilincimiz olsa gelişmiş ülkeleri sollarız

Adana’nın saygın acentelerinden Erdoğan Sigorta’nın tecrübeli Genel Müdürü Derya Erdoğan, sigorta bilinci eksikliğinin giderilmesi ile birlikte, ülkemizde sigortacılığın önemli bir ivme kazanacağını söyledi Erdoğan, “Bugün itibarıyla gerek hizmet ve gerek ürün çeşitliliği açısından gelişmiş ülke piyasalarıyla rekabet edebilecek bir sigortacılık sektörüne sahibiz. Bu piyasalardan tek farkımız sigorta bilincinin son derece düşük olması. Bu eksikliğin giderilmesi ile birlikte, önemli başarılar kazanılacaktır” dedi.

***

 

RÖPORTAJ: YENER EKİNCİ

ADANA (BÖLGE) – Türkiye’de ki sigortalılık oranına baktığımızda, ne yazık ki birçok ülkenin çok gerisinde olduğumuzu görüyoruz. Gereken bilincin oluşmasının yolu, sigorta ihtiyacını vatandaşlarımıza hissettirmekten geçiyor. Gelişmiş ülkelerde sigorta bir ihtiyaç olarak görüldüğünden talep edilen bir olgu; fakat ülkemizde ise henüz satılmaya, pazarlanmaya çalışılan bir ürün… Bu nedenle sektörün işini iyi yapan tecrübeli acentelere ihtiyacı var. Adana sınırları içerisinde ‘tecrübe’ denilince aklımıza gelen ilk acentelerden biri de Erdoğan Sigorta oluyor.  Kurtuluş Mahallesi, Ziyapaşa Bulvarı üzerinde sektörün duayen ismi Derya Erdoğan tarafından kurulan Erdoğan Sigorta, bugün onlarca kişinin çalıştığı, güvenilir ve ciddi bir şirket olarak büyümeye devam ediyor. Erdoğan Sigorta’yı ziyaret ederek, genel müdür Derya Erdoğan ile sigortacılık alanı üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. İşte o röportaj;

Sigortanın önemi, çeşitleri ve neden sigorta yaptırmamız gerektiği hakkında neler söyleyebilirsiniz?

İnsan yaşamı riskler ve belirsizliklerle doludur. Bu riskler doğal, ekonomik, siyasal ve sosyal nitelikte olabilir. Bu riskler, gerçekleştiğinde, hafif hasar ve zarardan ağır hasar ve zarara doğru uzanan geniş bir yelpazede insanlar için tehlikeler yaratır. Ağır zarar durumlarında insanın yaşamını sürdürmesi bile zorlaşabilir. Bu yüzden tarih boyunca insanlar, risklerin zararlarını azaltma arayışı içinde olmuştur. Sigorta, insanoğlunun bu arayışının en önemli sonuçlarından biridir. Sigorta sektörü gelişmiş ve gelişmekte olan hemen her ülkede bulunur. Büyüyen her ekonomi bir sigorta sektörü yaratır ve sağlıklı işleyen bir sigorta sektöründen ciddi biçimde yararlanır. Sigortalar; aracınızı, sağlığınızı, evinizi ve hatta cep telefonunuzu güvence altına alacak şekilde çeşitlilik gösterir. Bunlar arasında zorunlu olanlar ve isteğe bağlı yaptırılarak ekstra imkanlardan yararlanma imkanı sunan poliçe çeşitleri bulunur. Trafik sigortası, bütün araç sahipleri için yasa kapsamında yaptırılması zorunlu tutulan sigortalardan biridir. Deprem Sigortası (DASK) ise bir diğer zorunlu sigorta çeşididir ve doğal afetler karşısında konut sahiplerinin karşılaması gerekebilecek giderleri azaltmak için alınan önlemlerden biridir. Bunlara ek olarak kendi isteğiniz dahilinde aracınız ve cep telefonunuz için kasko sigortası, sağlığınız için tamamlayıcı veya özel sağlık sigortası, konutunuz ve eşyalarınız için ise konut sigortası yaptırarak hayatın önünüze çıkaracağı olumsuzluklar karşısında bugünden hazırlıklı olabilirsiniz. Riski yaşamadan önce sigortanızı yaptırdığınızda içiniz rahat olur. Kayıp vermeden güvencenizi almış olursunuz. Ani bir risk durumunda manevi üzüntünün yanında bir de maddi birikimlerinizi harcamak durumunda kalmazsınız. Yani zor bir süreci hem maddi hem de manevi olarak yıpranmadan atlatırsınız. Suçsuz olduğunuz durumlarda başkalarının yol açtığı zararlardan da korunmuş olursunuz. Örneğin, arabanıza bir sürücünün çarpıp kaçması durumunda Kasko Sigortanız zararınızı karşılayacağı için büyük ödemeler yapmak zorunda kalmazsınız. Bireysel emeklilik gibi bir sigorta poliçesi yaptırdığınızda gelecekte emekli maaşınızın yanında ek maaş elde eder, maddi açıdan rahat bir emeklilik dönemi geçirirsiniz. En değer verdiğiniz kişiler olan çocuklarınız ve eşinize de özel sağlık sigortası yapabilir, onların sağlıklarını güvence altına alabilirsiniz.

Sigorta, hasarın ne kadarını karşılar?

Yaptırılacak olan sigortada hangi zararların hangi koşullarda karşılanacağı ve bunun limitleri, şirketlere göre farklılık gösterir. Zorunlu Trafik Sigortası ile Zorunlu Deprem Sigortası için belirlenen teminatlar değişiklik göstermezken isteğe bağlı olarak yaptırılacak olan diğer sigorta çeşitleri için poliçede yer alan teminat detaylarındaki kapsamlar değişebilir. Bazı şirketler, ihtiyaca yönelik olarak ek teminatlar da ekleyebilir.

Sigorta yaptırırken nelere dikkat etmeliyiz?

Dikkat edilmesi gereken temel nokta poliçe kapsamıdır. İhtiyacınıza en uygun sigortaya sahip olmak için sigorta şirketinin sunduğu poliçede yer alan teminat detaylarını özenle okuyarak değerlendirmeniz gerekir. Bu sayede hangi şartlar altında zararınızın ne kadarının karşılanacağını önceden bilerek anlaşma sağlayabilir, bunun sonucunda beklentinize uygun bir şekilde faydalanabilirsiniz. Poliçede yer alan teminatlara hakim olmanız, ileride sorun yaşama ihtimalinizi azaltır. Poliçeleri hem gereksinimlerinize hem de bütçenize göre değerlendirdikten sonra size en uygun olanını tercih edebilirsiniz.

Sigorta poliçeleri, vatandaşın yaptırmamakla kar sayacağı kadar pahalı mı?

Elbette değil. Her bütçeye uygun seçenekler mevcut. Şu ortamda, Avrupa ülkelerinden bile daha ucuz. Mesela, Adana’dan İstanbul’a taşındığınızı ve nakliyat sigortası yaptırdığınızı düşünelim. Ödeyeceğiniz rakam 2 bin ila 4 bin lira arasındadır. Yolda kamyon kaza yapar da devrilirse, uçuruma yuvarlanırsa veya farklı şeyler başına gelirse, sigorta şirketinin ödeyeceği para 200-400 bin lira arasındadır. Bu paraya evinizi yeniden kurarsınız. Bir ülkede sigortalı sayısı ne kadar artarsa, ülkenin refah seviyesi de o kadar artar.

Başımıza gelebilecek olası risklere karşı tedbir alabileceğimiz onlarca seçenek bulunmasına rağmen, Trafik ve DASK gibi zorunlu olanlar dışında hiçbir poliçe rağbet görmüyor. Size göre, Türk toplumunda sigorta bilinci neden oluşmuyor?

Sizin de söylediğiniz gibi, insanlarımızda ki sigorta bilinci ne yazık ki sadece trafik sigortası ve kaskodan ibaret. Sigortanın öneminin, çeşitli reklamlar ve kamu spotları yoluyla açıklayıcı bir şekilde topluma anlatılması gerekiyor. Avrupa’da olduğu gibi okullarda eğitim olarak da verilmeli. Finansal okuryazarlığın artmasına paralel olarak ülkemizde sigorta bilinci de yükselecek ve sigortalanma oranı üst seviyelere çıkacaktır. Bu anlamda atılacak en önemli adım, eğitime sigortayı sokmak olmalıdır. Kamu otoritesinin sigortacılığa yapabileceği en önemli katkı bu olacaktır. Çocuklarımız eğitimlerini iki mecrada almaktadır; İlki aile, ikincisi ise okul… Ailede sigortayı bilen olmayınca; müfredatta da sigorta olmayınca; kulaktan dolma, eksik bilgilerle konu hakkında bir şeyler hafızaya alınıyor; dolayısıyla sigorta bilinci ya oluşmuyor, ya da sağlıksız oluşuyor. Burada uzun uzadıya, bütün yıl boyunca okutulacak bir dersi değil, her yıl sigorta haftasında işlenecek tek bir üniteyi kastediyorum. 14 zorunlu sigorta ile korunmuş alan yaratılmışken, yurttaşlarımızın en azından bu sigortaları bilmesi, adeta vatandaşlık hakkıdır. Sağlıklı bir sigorta bilincinin oluşması ile birlikte Türk Sigorta Sektörü çok önemli noktalara ulaşacaktır.

Bankaların yarattığı haksız rekabet hakkında neler söylemek istersiniz?

Yüksek faiz oranları nedeniyle para satmakta güçlük yaşadıklarından olsa gerek, bankalar bize rakip gibi çalışmaya başladılar. Kredi taleplerinde, kanunsuz zorlamalarla vatandaşa eksik bilgi ve teminata sahip ürünler veriyorlar ve bu yöntem çok fazla mağdur ortaya çıkarıyor. Araç kredisi, ev kredisi kullandırırken ‘Bizden sigorta yaptırırsanız, faiz indirimi yaparız’ diyerek müşterileri cezbetme yönetimine başvuranlar da var. Hatta bazı bankaların mevduat, kredi kartı veya kredi müşterilerine haber vermeden çeşitli dallarda sigorta poliçesi düzenleyerek, bedelini müşteri hesabından tahsil ettiğini duyuyoruz. Sigortadan haberi olmayan müşteri, ya hiç olmayan bir riskini sigortalattığı ya da parasını ödediği poliçenin sağladığı haklardan, risk gerçekleşse bile haberi olmadığı için yararlanamıyor. Kurumsal müşterilerimize giderek fiyat teklifi vermeye de başladılar. Şu an iş hacmimizin yüzde 50’sini elinde bulunduran bankalar, bu rakamı yükseltmek için olağanüstü bir çaba harcıyor. Biz acenteler de, ‘dur’ demek için elinden gelen gayreti gösteremiyoruz. Buna karşılık sektörümüzde birlik ve beraberlik gibi bir dayanışma ne yazık ki gerçekleşemiyor. Ben özellikle TARSİM’den bahsetmek istiyorum.  Acentelerimiz, bu sigortanın nimetlerinden faydalanamıyorlar. Bu işin kaymağını bankalar yiyor. Serbest çalışan acente arkadaşlarımız bu pazara giremiyor. TARSİM, tarlada yaşanan doğal afet veya bahçede meydana gelen don olaylarında, çiftçinin ürününü güvence altına almak amacıyla düşünülmüş bir sistemdir. Ürününün başına bir iş gelen çiftçi, TARSİM sayesinde zararını rahatlıkla telafi edebiliyor. Üstelik prim ödemelerinin yarısını da devlet karşılıyor. Adana bir tarım kenti. Portakal bahçelerinin de yoğun olduğu bir bölgedeyiz. Dolayısıyla, TARSİM’in en çok kullanıldığı şehirlerde başı çekiyoruz. Acentelerimiz de TARSİM poliçesi kesebiliyor; ancak etkin değiliz. Bunun sebebi ise bankalar… Çiftçilerin çoğu bankaya borçlu ve kredilerini yapılandırırken, bankacı o esnada TARSİM poliçesini de kesiyor. Şu an TARSİM sigortası bankaların tekelinde. Acente arkadaşlarımızın ve mesleki örgütlerimizin bu tekeli yıkmak için çaba harcamaları gerekiyor. Bölgesel olarak çiftçiyi bilgilendirme toplantıları yapabiliriz. Bankalardan daha iyi hizmet verebileceğimizi onlara anlatabiliriz. Bir hasar durumunda bize rahatlıkla ulaşabilecekleri ve kendilerine yardımcı olacağımızı bilmeliler. Malatya’da ki acente arkadaşlarımız Tarsim’i çok iyi değerlendiriyor. Zaten 10 yıl önce TARSİM’in çıkış amacı da kayısı üreticisini korumaktı. Don olaylarından çok büyük zarar görmüşlerdi ve devlet de TARSİM uygulamasını başlattı. Zira biz acenteler de elinden gelen gayreti gösteremiyoruz. Adana’da 459 sigorta acentesi var. Çatı organımız olan ‘Sigorta Acenteleri İcra Komisyonu’ nedir? diye sorun, önemli bir çoğunluğu cevap veremez. Mesleki sorunların değerlendirileceği toplantılar düzenleniyor, katılım çok düşük seviyelerde seyrediyor. Acenteler olarak mesleğimize sahip çıkmıyoruz. Meydanın boş bulanlar da, işimizi elimizden almak için her yolu deniyor. Buna karşılık sektörümüzde birlik ve beraberlik gibi bir dayanışma ne yazık ki gerçekleşemiyor. Netice itibariyle, katılımcılar kredi çektikleri bankaya sigorta yaptırmak zorunda değiller. Bu dayatmalar ortadan kaldırılırsa sektörümüz rahat bir nefes alacaktır. SAİK’e ve bizlere bu konuda önemli görevler düşüyor. Bütün meslektaşlarımızı, özel ve kamu bankalarına karşı omuz omuza mücadele vermeye davet ediyorum.

Sigorta şirketleri günümüzde dijitalleşmeye doğru ilerliyor. Yakın gelecekte poliçeler bilgisayar ve telefondan satın alınabilecek. Sizce acentelerin varlığı tehlikeye düşecek mi?

Kendimizi yenilediğimiz sürece bir sorun yaşanacağını sanmıyorum. Gelişme açık olduğumuz sürece, acenteliği bitiremezler. Vatandaşlar da, bire bir diyalog haline girmedikçe, uzaktan satış yöntemiyle poliçe satın almazlar. Fakat, 15-20 yıl sonrası ne getirir bilemem.

Bu sohbetin gerçekleşmesine zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.

Ben teşekkür eder, yayın hayatınızda başarılar dilerim.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor