ESKİ SABAHLARIN IŞIĞI HİÇ KAPKARA OLMAZDI

Hepsinden vazgeçtik de, yaz saatinin kışın da uygulanması yüzünden elektrik faturamız acaip arttı. Bu uygulamayla, ufuk açmadan sabah olduğu cebren kabul ediliyor. Düşünebiliyor musunuz, horozlar korosu henüz akorda bile girişmemişken pencereler aydınlanıyor. Ve tabii zaten anasının nikahını yazan elektrik şirketleri de bayram üstüne bayram ediyor.

Devlet ricaline bakılırsa, yaz saatinin kışın da uygulanması tasarruf sağlıyor(MUŞ). Gel gelelim elektrikten anlayan ve bu konuda tahsil-terbiye görmüş uzmanlar tam tersini söylüyor. Bize gelen faturalar da öyle, tasarruf değil, israfı kanıtlamakta. Tesellimiz şu: biz hükümetten daha iyi bilemeyiz (MİŞ).

Neye benziyor biliyor musunuz; ağustos kıyafetiyle karda-kışta dağda dolaşmaya… Yahu bre birader, yazlık olan yaza, kışlık olan da kışa yaraşır. Bazen düşünüyorum da, bilumum ileri teknolojiye dayalı buluşları yapan dünya milletleri salak da, bir tek biz mi akıllıyız? Baksanıza, sersem herifler yaz saatini sadece yazın kullanıyorlar. İşleri güçleri yokmuş gibi, her altı ayda bir saat mevsimini değiştirecekler diye akreple, yelkovanla uğraşmak zorunda kalıyorlar…

SABAH KARANLIĞI İNSANI ÜŞÜTÜYOR

Sizi bilmem de, ben sanal sabah vaktinde, yani daha gün ışımamışken havayı olduğundan çok daha soğuk hissediyorum. Halbuki çok soğuk havalarda bile, şafaktan az sonra böyle bir rahatsızlığım olmuyor. Bilim adamlarının “Biyolojik Saat” dedikleri kavram bu duygumu da kaplar mı, kaplamaz mı, merak ediyorum.

SADE KURU BİR ‘İNAT’ DEĞİLDİR

Bazı bir yazar ya da düşünürler kışın da yaz saatinin uygulanmasını “Kuru bir inat” türevi olarak görüyor. Aynı fikirde değilim. Bu hükümetin her uygulaması kesinkes bir amacı hedeflemekte. Derseniz ki bu amaç doğru mudur, eğri midir, bunu cevaplamak bana düşmez; cevap, Allah kısmet ederse sandıkta verilecek zaten. Biraz daha sabır edeceğiz ve cevabı hep birlikte alacağız.

Bazı bir insanlar da, durup dururken olayı dinle-imanla bağdaştırmaya kalkıyor; dediklerine göre, bu sayede insanlarımız mecburen erken kalkıyor ve kalktıktan sonra da Ezan-ı Muhammedi duyulunca sabah namazını kaçırmamış oluyor. Böyle bir gerekçe düşünemem bile. Koskoca devletimiz zorla güzellik olmayacağını bilmez mi? Hem zaten “Namazda gözü olmayanın ezanda kulağı olmaz” deyimi asırlardır hükmünü yürütmekte.

Eeee, o zaman nedir bu karanlık sabahlarda ve kış-kıyamette uyanmanın esbab-ı mucibesi, yani, gerekçeleri, bir türlü akıl sır erdiremiyorum. Gerçi bizim gibi FANİ vatandaşlar daha pek çok şeye akıl sır erdiremez ki, artık bu niteliğimiz adeta kanıksanmış bulunuyor.

Kıt aklımızla söyleyebileceğimiz şu ki, sabahın karanlığında uyandırılıp yine karanlıkta okula giden bebeler yüreğimizi kanatıyor. Bir de, horozların artık boşu boşuna görev yapmalarını da israf sayıp fazladan üzülüyorum. Malum, Ayet-i Kerime, israfı harak sayıyor.

Ne diyelim; böyle istiyorsa hükümet, bize düşen seçime dek riayet!.. Allah kabul eylesin.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor