FRANSIZLAR KAVAKLIHAN’DA PİYASTOS OLDUĞUNU UNUTUNCAYA DEK AB YOK

SEKİZİNCİ BÖLÜM

İkinci Kavaklıhan Savaşı, mücahitlerimizin kesin fakat inanılması çok zor zaferi ile sonuçlandı. Düşman, teknik donanım, araç-gereç, silah, cephane ve hepsinden önemlisi mükemmel iaşesi ile (yiyecek-içecek) saldırmıştı. Bizimkiler ise, biri diğerine benzemez tüfeklerine mermi bulmakta zorlanıyor, bulabildikleri mermiyi de ancak idareli kullanabiliyordu. Bazı mücahitler ise tüfeksiz, tüfeklerin bazısı da mermisizdi. Bırakın yiyeceği, içecek suyu bulmakta bile zorlanıyorlardı. Vatan sevgisi, iman gücü ve ecdat saygısı ile savaşıyorlardı bir bakıma.

FRANSIZIN ‘PİYASTOS’ ORDUSU  BOM-BOZUK

Büyüklerimizden öğrendiğimiz tabirdir “piyastos olmak”… Bir işi yapmak üzere iddialı ve güvenli biçimde kalkışıp eline, yüzüne bulaştıranlara “piyastos oldu” derlerdi. Belki Rumca, belki Ermenice bir tabirdir, bilmiyoruz…İşte, İkinci Kavaklıhan’dan sonra, sözüm ona “Avrupa’nın medar-ı iftiharı, asil, insancıl, çevreci, uygar ve mağrur milleti(!)” olan Fransız’ın ordusu tam anlamıyla piyastos olmanın derin huzuru(!) içinde geri dönüyordu. Eşeği bile bulamayan aç, bi-ilaç Türklerin karşısında öyle bir mağlubiyet almışlardı ki, bütün olup bitenlerin gerçekten yaşanmış olduğundan adeta kuşku duymaktaydılar. Kavaklıhan, sadece tuzu-biberi değil, aynı zamanda tarçını, baharı, zencefili, zerdeçalı dahil 17 türlü baharatı olmuştu. Kısacası, Asil(!) Fransızlar, Adana Bozgununu unutmadıkça, Avrupa Birliği yolunda önümüze daha çook barikat yerleştirecektir…

GELELİM BİNBAŞI MESNİL’E

Pozantı’daki Fransız Birliği’nin mağrur ve deneyimli Komutanı Binbaşı Mesnil (Menil) üç gün süren İkinci Kavaklıhan Savaşı ile kuşatmadan kurtulacağına çok inanmıştı. Bu inancını ilk iki gün sarsmadan tutmuş, fakat üçüncü gün sabahtan itibaren içini bir kuşku kaplamıştı. Akşama doğru gelen haberlerden sonra iyice sarsıldı. Artık yardım alabilmekten umudunu  kesmesi gerekiyordu.

Daha önce de yazmıştık; iyi bir askerdi ve eşi Türklerin elinde esir olmasına karşın “teslim ol” çağrılarının hiç birini kabul etmemiş, ateş açıldığı takdirde her koşulda çarpışacağını açıkça  ifade etmişti. Bu arada, eşine karşı gösterilen nezakete teşekkür etmekten de geri kalmamış, belki de gerçekten iyi bir asker olarak kendisi de elindeki Türk yaralılara ve esirlere insanca muamele edilmesini sağlıyordu.

Komutanlıkla her türlü haberleşme imkanından mahrum kalmıştı. Sadece, uçaklardan atılan mesajlarla, Adana’dan gelen haber ve verilen talimatı alabiliyor, kendisi ise düşündüklerini anlatamıyor, hiçbir bilgi iletemiyordu. 24 Mayıs günü, beklediği mesaj uçaktan atıldı. Bu kez mesaj doğrudan doğruya İşgal Kumandanı Duffieux (Düfyö) imzalı bir talimattı. Özetle, “Elimizden gelen her şeyi yaptık, başaramadık. Hiçbir yardım ümit etmeyin. Yiyecek ve mermileriniz sizi bir karar almaya zorlayacak kadar azaldı ise taşınamayacak her şeyi yok ederek çıkış yapınız. Kendi başınızın çaresine bakmak zorundasınız. Çamalan-Tarsus yolu Kemalist Türklerin kontrolü altındadır; bu yolu kullanamazsınız. Batı patikalarını kullanarak Karacailyas üzerinden Mersin’e doğru hareket etmeniz daha uygun olacak. Bir huruç (yarma) harekatı ile harekete geçiniz. Aklımız-fikrimiz sizdedir.” diye yazılıydı.

YOLA DÜŞÜVERDİLER

Binbaşı da, artık yapılacak başka bir şey kalmadığına inanmıştı. 26 Mayıs günü askerlerini toplayıp. Genel Komutanlık emirnamesinden bahsetti. Talimat üzerine, taşınamayacak fakat işe yarar her şeyin tahrip edileceğini bildirirken, “Fakat bir istisna ile; Türk ve Fransız yaralıların tamamı kışlaya taşınacak ve kışlaya en ufak bir zarar verilmeyecektir” dedi. Döndü, koruduğu kışla binasına doğru uzun baktı.  Ardından, Sinan Paşa’ya hitaben şu mektubu yazdı:

“Efendim,  Sonuna dek görevimi yaptım ve verilen Emire uyarak Pozantı’dan ayrılıyorum. Yaralıların bir kısmı yol koşullarına karşı dayanamayacak durumdadır. Onları burada bırakıyorum. İnsani duygularınıza güvenerek yaralı askerlerimizi tedavi ettireceğinize ve koruyacağınıza inanıyorum. Ben de aynı davranışı gösterdim.

İmza, Pozantı Garnizon Komutanı Binbaşı Mesnil”

Saat 20:00 sularında tabur harekete geçerek yola düştü. Yarma harekatı sıkıntılı olmamıştı. Saat 22:00 de, durum Sinan Paşa’ya iletildi. Tekelioğlu Sinan hemen yola koyuldu. Bu arada Çamalan-Tarsus yolunun adamakıllı tutulması için yeni emirler gönderdi. Artık Toroslar tamamen elimizdeydi.

PAZARTESİNE: MUCİZELERİN EN KRALI: KARBOĞAZI

HATİCE KADIN: Torosların tenha bölgeleri üzerinden Mersin’e varmak üzere yola çıkan Taburun yiyecek skınts olacaktı. Karboğazı düzlüğünde karşılaştıkları Hatice Kadn’a bol para verip yiyecek namına ne bulablirsi alıp getirmesini istediler. Hatice saniye sekitmeden Gülek’e gelip gördüklerini ve konuşulanları anlattı.

KUMCU VELİ: O da Gülekliydi. Mücahitlermiz toplanrken yıldırm olmuş, Franszarn yanına varmştı. Onları, vuruşman bizim için en uygun yere, boğaza doğru yönlendirdi. Tabur buraya geiinceye kadar bizim 44 mücahit iki yanda yerin çoktan almştı bile.

KARBOĞAZI ŞENLİĞİ: Bir süredir her 30 Ağustos’ta Karboğazında gelenekselleşmiş şenlikler yapılmakta. Geçtiğimiz yl, Pandem nedeniyle böyle bir kutlama yaplamadı.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor