GELECEK YAĞMURLAR DAHA DA ÇOK ÜZECEK

1936 Büyük Sel Felaketi’nin yıldönümü olan 6 Aralık günü, yani 20 gün kadar önce “Adana ve Sel” konusunu fotoğraf ve belgeleriyle bir hafta kadar sürdürmüştük. Dizide, biri kışın, diğeri yazın olmak üzere sellerin oluşumun hakkında da bilgi sunmaya çalışmıştık. Son üç gündür yaşamı zehir eden aşırı yağışlarla içine düştüğümüz durum ortada. Malum, bu gelen afet Kış Baskınına acı örneklerden biri daha oldu. Bereket ki, nehir taşmadı.  Anımsarsınız, bundan sadece 5 yıl önce de, 6 Haziran 2014’te, yani yaz başında yine şiddetli yağışlarla ciddi su baskını olmuş, Adana’nın her yanı Venedik manzarasına bürünmüştü.Bu baskında da, nehir su düzeyinde artış olmamıştı. 

Günümüz belediyelerinin sorumluluğu tartışılabilir. Eminim ki, görevdeki belediye yönetimlerinin vebali varsa da, çok düşük düzeyde sayılmalı. Asıl sorun, Aytaç Durak’ın FETÖ oyunu ile görevden alınmasından sonraki dönemlerde yapılan uygulamalardan kaynaklanıyor. Zira, Durak’tan hemen sonra, belediye meclis gündemlerinde daha çok imar değişikliği dosyaları vardı.

KENTSEL DÖNÜŞÜM İSİMLİ YUTTURMACA

Dünyanın bir çok yerinde kentsel dönüşüm uygulamaları yapıldı ve yapılmakta. Brezilya ile Çin’deki kentsel dönüşüm uygulamalarını bizzat görme şansım olmuştu. Buralarda; yoksulluk yansıtan konutların, çarpık ve düzensiz kentleşmenin, sürekli sorun çıkaran altyapıların bulunduğu semtlerin, dikkat ederseniz, BİNALAR DEMİYORUM, SEMTLER DİYORUM, tamamen temizlendikten sonra, yeniden imarına kentsel dönüşüm diyorlar. Bizde ise, en prestijli semtlerdeki çok katlı sapasağlam binalar bile, daire sayısını birkaç kat arttıran modellerle yıkılıp yeniden yapılınca, sözüm ona Kentsel Dönüşüm oluyor. Tabii yeresek. Konut sektörünün can çekiştiği bu günlerde bile, sapasağlam pek çok bina önünde “Kentsel Dönüşüm Alanı” levhasını görebiliyoruz.

Bakınız, neler oluyor? Bir defa, yıkımla oluşan molozların hatırlıca bir miktarı kanalizasyon sistemine konuk oluyor mu, oluyor. Molozdan sonraki inşaat evresinde  de, kumdu, çakıldı, onların da bir kısmı yine kanalizasyon şebekesine doluyor mu, doluyor. Yetmedi, bir de yaz sonundan kış ortalarına kadar dökülen ağaç yaprakları ve çamurlar da üstüne binince, ani ve çok yağışla gelen suların kentsel sistemle tahliyesi son derece yetersi kalıyor ve su düzeyi yükseldikçe yükseliyor.

Hüseyin Sözlü “Ben kenti yatay değil dikey büyüteceğim” dediği günden bu yana defalarca gelebilecek tehlikeleri dile getirdim. Beni boşverin; belediyecilikteki itibarı uluslar arası boyutlara erişmiş Aytaç Durak da, defalarca aynı uyarıda bulunurken, “Yapmayın, etmeyin, rastgele yoğunluk arttırmayın. Birim alandaki konut sayısını böylesine kat be kat arttırdığınızda yarın kanalizasyon çekmez, elektrik, su, gaz yetersiz kalır. Yollar geçilmeyecek hale düşer” demişti. Dedikleri bir bir çıkıyor işte. Reşatbey’in pek çok cadde ve sokağından geçmek ölüm…

Dinlemediler. Neden dinlemediklerine dair düşüncemiz şimdilik bizde kalsın, aksine, bahçeli evlere tahsisli binlerce dönümlük alanlara bile yüksek apartmanlar diktirdiler. Bu apartmanların on binlercesi satılamadı. Yarın doldurulduğunda, göreceksiniz, son baskını mumla arayacağız.

Şimdiki belediyelerimiz öncelikle yoğunluk taleplerini istisna gözetmeden reddetmezse, gelecek belalar daha da yoğunlaşır. Bu arada ASKİ de, kanalizasyonların debi kapasitesini temizlik yaparak ya da kesit arttırarak düzene sokmalı.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor