HALASKÂR GAZİ PAŞA’NIN İLK HİS-Sİ TEŞEBBÜSÜ OLUŞUYOR

YEDİNCİ BÖLÜM

Adanalılar adını çok duyup ilk kez karşılaştıkları Mustafa Kemal Paşa’yı “Halaskâr”, yani “Kurtarıcı” olarak görüyor ve olabilecek en üst düzeyde güveniyordu. Paşa da,  tanıdıkça, Adanalılara güveniyor, burada tutuşturacağı “Kurtuluş Ateşi” ile ülke geleceğinin aydınlanabileceğine inanıyordu. Kentte geçirdiği 11 günü, 15 Mart 1923 günü, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Devlet başkanı olarak Adana’ya ilk gelişinde, “Bende bu vekayiin ilk hüs-si teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur” diyerek değerlendirecekti. Yani Gazi Paşa, yokluk yoksulluk içinde gerçekleştirilen kurtuluş mücadelelerini, savaş ortasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunu, ve kendi yaramızı kendimizin sarması için yola çıkışını “Bu vekayi (olaylar)” olarak ifade etmiş yola çıkışla ilgili ilk düşüncesinin Adana’da oluştuğunu ifade edecekti.

İLK HİS-Sİ TEŞEBBÜSE GİDEN YOLA BAKALIM

Önceki bölümlerde İstanbul Hükûmetinin olup bitenlere kayıtsız kaldığını ve gelişmeleri oluruna bırakıp özellikle İngilizlerin her dediğini “baş-göz üstüne” kabul etmesi aydınlar nezdinde endişeyle karşılaşılıyordu. Mustafa Kemal Paşa, mütareke imzalanmadan önce olayların nasıl gelişeceğini görmüştü. Kumandası altındaki askeri güçlerin tamamını Suriye dışına çekmişti. Suriye ile sınırı da kendi değer yargılarına göre çizmiş bulunuyordu.

Paşa, anlaşma maddelerinin ulus çıkarlarını gözeterek uygulanmasını istiyordu. Bu amaçla da öncelikle Güneyde ulusal bir sınırın karşı tarafa kabul ettirilmesi gerektiğinde ısrarlıydı. Ayrıca,  barış görüşmelerinde güvenilecek bir ordunun düzenlenmesi için de önlemlerini almıştı. Henüz Yıldırım Orduları Komutanlığı üstünde iken, bazı birliklerin ve mühimmat ile savaş gereçlerinin Torosların üst tarafları ile İç Anadolu’nun değişik yerlerine taşınmasını emretmişti. Gerekli olduğunda bu birlik ve mühimmat ile  teçhizatın nasıl dağıtılacağını da plânlayarak direktifler vermişti.

Suriye’den, ana topraklarımıza komitacıların girişi söz konusuydu elbette.  Paşa, buralardan gelecek tehlikeleri de dikkate alarak Antep ve çevresindeki sivil halkın örgütlenmesini ve el altından buralara silâh gönderdi..

“ORDU DAĞILSIN AMA ADINI KORUYALIM!..”

Önceden de yazıldığı üzere, Yıldırım Orduları 7 Kasım günü dağıtılmış ve Paşa İstanbul’a çağrılmıştı. Artık ordusuz komutandı. İstanbul’a, “Ordu dağıtılsın, tamam fakat ufacık bir müfreze bile olsa, bu namla ve ben onun da komutanlığıyla yetinmeğe razı olur, vatanıma hizmet ederim” demişti. Ancak, Mütareke devlet katında bazı huzursuzluklara yol açmış, Sadrazam İzzet Paşa 9 Kasım günü istifa etmişti. Böylece, küçücük bir müfrezenin elde tutulması ile ilgili isteği muhatabını bulamadı. Paşa, Sadrazamın istifası üzerine Adana’da yoğunlaştırdığı ön hazırlıkları geliştirip İstanbul’a dönerek yönetimde aktif rol almayı kafasına koydu.

ADANALI AYDINLAR VE KANAAT ÖNDERLERİ

Mustafa Kemal Paşa daha ilk günden aydınlar ve toplum önderleri ile görüşmeleri başlatmıştı. Toplantılara her gün çevre sancak ve bucaklardan gelenler de katılmaktaydı. Görüştüğü sayısız aydın ve önderler arasında adı günümüze ulaşanları şöyle yazabiliyoruz: Suphi Paşa (Ramazanoğlu), Ramazanoğlu Kadri Bey, Nalbantzade Ahmet efendi, İbrahim Rasih Efendi, Ramazanoğlu Hoca Mücteba Efendi, Bağdadizade Kadri Efendi, Gergerli Ali Efendi, Mısırlızade Avukat Ahmet Efendi, Dıblanzade Mehmet Fuat Bey… Buraya yazamadıklarımın ahfadından özür dilerim.

Toplantılarda, Doğudan gelecek saldırılar karşısında savunmanın nasıl yapılacağı görüşülüyordu. Süreç içinde, Mustafa Kemal paşa Gülek Boğazı ve Misis’te istihkâmlar yaptırdı.

YARIN: KIRMIZI KONAK’TA TOPLANTI

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor