KALDIRIMLAR DAR ARABA SIĞAMIYOR

Ümmet-i İslam’a çektirilen bu işkenceye artık son vermek lazım. Vatandaş “Ticareten len tebur sırrına (*)” mazhar olmuş,  helal parası ile araba almış. Velakin bu arabayı park edecek kaldırım bulmak çok zor. Bazıları o kadar yüksek ki, arabayı çıkarmak mümkün değil. Bunlara uygun rampalar yapılmalı. Bir de dar kaldırımlar var, ki çoğu böyle, vatandaş arabasının ancak yarısını kaldırıma çıkarabiliyor, öbür yarısı asfaltta kalıyor.

Siz bakmayın gelişmiş veya az gelişmiş ülkelerdeki kaldırım israfına. Onlar, israfın haram olduğunu bilmezler. Dar veya geniş kaldırımları sadece yayaların kullanımına tahsis ederler. Allah’ıma binlerce kez şükrederiz ki bizler akıllı, izanlı, mizanlı insanlarız. Kaldırımları en ekonomik biçimde kullanabiliyoruz. Marketler, manavlar, seyyarlardan arta kalan bilumum kaldırım açıklıkları arabalar için tescillenmiştir.

Her bir araba şu kadar bin lira… Bazıları ise yüz binlerle ifade edilen etiketlerden fırlamış. Her biri milli servet değerinde. Düşününüz; dar bir kaldırımda park etmeye kalktığınızda ufacık bir hata ile arabanın orası, burası çizilmez mi? Yazık değil mi? Çizilmiş Milli Servetin ne kadar değer kaybedeceğini düşünmek bile istemiyor insan. Ben en çok arabanın ancak yarısını sığabilen kaldırımları gördükçe üzülüyorum. Araba bu kadar değersiz mi? Kaldırım dediğin kaç kuruş ki!.. Belediyelerimizin bilumum kaldırımları arabaların rahatlıkla park edebileceği genişliğe kavuşturması ulvi ve milli bir görev, kaçınılmaz zaruret halini almıştır.

Bazı aklı evveller gavurun uygulamasına bakarak kaldırımların yayalara mahsus olduğunu iddia edecek kadar cüret gösteriyor. İşte ben en çok bunlara kızıyorum. Allah aşkına söyleyiniz; yaya dediğiniz insan, faniler sınıfındaki fakir-fukara değil mi? Fakir olmazsa, onun da arabası olur. Bunun anlamını yazmaya gerek var mı; fakirin kıymet-i harbiyesi belki mikroskopla görülebilecek kadar ufaktır. Kişi başı düşen 10 bin Dolar’lık gelirlerinden bile yararlanamazlar. Şükürler olsun ki, bu on bin liraların çok önemli bir kısmı akıl ve inanç sahibi üstün vatandaşlarımız tarafından  ve sırf Allah rızası için koruma altına alınmaktadır.

Yayaların araçlara mahsus yollarda yürümesi, onlara ayrıca sağlıklı yaşam imkanı sunmaktadır. Zira bir sağa, bir sola kaçışarak, eğilip bükülerek ve ileri teknoloji ürünü korna çaldığında sıçrayarak egzersiz yapmaktadırlar. Araba yolunda rock’n roll dansı zamanından kalma, zıp zıp zıplayan  bir teyze görürseniz, acımanıza gerek yoktur. Dilerseniz gidip sorunuz, o teyze hayatından memnun olduğunu büyük olasılıkla şöyle anlatacaktır: “Evladım kaldırımlarda yürüdüğümüz yıllarda sürekli yel girdiği için sırtımda ağrı eksik olmazdı. Dizlerimde romatizma ağrısı yüzünden neler çektiğimi bir ben bilirim bir de Allah. Hele o nefes darlığı yok mu, yaşamı zindan ettiriyordu bana. Ama şimdi öyle mi; mecburen kaldırım dışında yürüyünce kültürfizik  olanağına kavuşuyorum. Ne sızı kaldı, ne ağrı, ne de nefes darlığı. Torunlarla birlikte ip atlayabiliyorum. Allah razı olsun kaldırımları arabalara, manavlara, marketlere tahsis edenlerden…”

Hadi bir gayret!.. Kaldırım sorununa el atalım. Milli servet arabalar kurtulsun. Faniler de kültürfizikten daha çok yararlanmış  olur.

(*) İslami inanışa göre asla zarar ettirmeyen alış veriş gizi.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Spor