KARAGÖZ-HACİVAT DÜNYASI ESKİ RAMAZANLARIN SEFASI

Rahmetli geçmişlerimizin asırlarca en büyük eğlencesi olan Karagöz oyunları günümüz sinema ve tiyatrolarının atasıydı. Zeytinyağında saydamlaştırılmış deve derisinden kesilen tipler, bağlı oldukları çubuklarla bez perdeye arkadan yanaştırıldığında, güçlü mumlarla perdenin ön tarafındaki seyirciler tarafından görülürdü. Tabii ki akşamları veya kapalı mekanlarda oynatılırdı karagöz. Oynatan ustalara “Hayali” denilirdi.

Değişmez iki tipi, herkesin bildiği gibi saflığına karşın sert halk adamı Karagöz ile, çok bilmiş, bazen ukala Hacivat’tı. Bunların dışında Cin, Zenne, Beberuhi, Tuzsuz Deli Bekir, Karakollukçu, Yahudi ve diğer pek çok tip oyuna girerdi.

Son yıllarda sabrımızla ve aklımızla pek fazla alay edildiğini biliyorum ve lafı uzatmadan Karagöz-Hacivat oyununa buyurmanızı bekliyorum.

En önce, Hayali tarafından dört-sekiz arası mısraı olan bir şiir okunarak oyunu bulan İlk Usta Şeyh-i Ekber Küşteri (Büyük Şeyh Küşteri) anılırdı. Biz de o girizgahlardan biriyle başlayalım.

Nakş-i sunin remz-ider hüsnünde rü’yet perdesi

Hace-i Hüsn-i ezeldendir hakikat perdesi

Hangi zılla iltica etsem fena bulmaz acep

Oynatan üstadı gör kim kurmuş muhabbet perdesi

Perde kurdum şem’a yaktı oynatam zıll-i hayal

Şeyh-i Ekber Küştei’nindir bu ibret perdesi.

Kısadan ve anlamıyla anlatalım; Perdeye aktarılacak tipler Allah’ın yarattıklarından örnekler olup gerçek, ezelden beri güzel gereksinimlerdendir. Sonu aydınlık olmayan karanlık yoktur. Oyunu sunan üstad, sevgi perdesi kurmuştur. Perde kurdum, mum yaktım ki hayal gölgesi oynatayımi Bu ibret perdesinin mucidi, Büyük Şeyh Küşteridir.

Tef eşliğinde sokak aydınlanırken bir gazelin ilk bölümü söylenir ve ardından Hacivar belirerek Karagöz’ü davet eder. Davet sırasında komik çekişmeler olsa da sonunda Karagöz evden çıkıp gelir ve muhavere denilen konuşmalar başlar. Siz sunacağım, “ÖYLE Mİ DERLER” oyununun muhaveresidir. Güle güle izleyiniz.

Hacivat Sahneye girerken söyler:

Hem çalarız hem söyleriz şarkıyı,

İnletti cümbüşle saz bu perdeyi.

İzlemeye gelen hep mutlu olur,

Açtı kim bilir kaç kez bu perdeyi.

Hacivat: (Devam eder.) Yar bana bir eğlence…

Aman bana bir eğlence…

Karagöz: (Sahnenin köşesinden) Hacivat ne bağırıyorsun?

Hacivat: Vay benim iki gözüm, candan dostum, şekerden tatlım! Gel   aşağıya da biraz konuşalım.

Karagöz: (Hacivat’ın yanına gelir.) Sabah sabah beni uykudan uyandırdın? Ne konuşacaksın?

Hacivat: Karagöz’üm insan önce bir selam verir, sende hiç incelik yok!..

Karagöz: Üzerimde gecelik var ya!..

Hacivat: Ne geceliği Karagöz’üm, incelik incelik…

Karagöz: O nasıl şey?

Hacivat: İnsanlar karşılaşınca birbirine selam verir.

Karagöz: Biz karşılaşmadık ki, sen beni uyandırdın.

Hacivat: Neyse efendim, günaydın!

Karagöz: Sabah sabah seni görenin günü nasıl aydın olur?

Hacivat: Efendim, öyle demezler.

Karagöz: Ne derler?..

Hacivat: Hoş geldiniz, safa geldiniz, keyifler nasıl? derler.

Karagöz: Peki öyle olsun. Nereden geliyorsun böyle?

Asıl komedi bundan sonra başlar. Biz de Arkası Yarın’cılar gibi yapalım, en komik tarafını Cuma Gününe bırakalım. Sakın kaçırmayınız!..

CUMAYA: HACİVAT DAYAK YER, PERDE KAPANIR

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor