KOMUTAN ANLAŞMADAKİ BAZI MADDELER İÇİN ISRAR EDİYOR
BEŞİNCİ BÖLÜM
Anlaşma maddelerini son bir kez daha gözden geçirdikten sonra telgrafhaneye giderek İstanbul’a, Ahmet İzzet Paşa’ya hitaben iddialı mesajı gönderdi. Telgrafta, bölgenin kıyı şeridindeki torpillerin bahriye müfrezesi oluşturularak toplanacağını, esirler ve Ermenilerin taşınması için önlemler alınacağını, kadroların en genç olanlardan oluşturacağı bir bölükle jandarmaya destek vereceğini, fazla malzemenin Torosların Kuzeyine aktaracağını, terhis edilecek askerlerin silah, cephane gibi savaş gereksinimlerinin toplanarak depolanacağını bildirdi.
Bu düşünceleri aynı zamanda Adana’nın ileri gelenleri ve vatansever askerler için manifesto olacaktı.
Toros tünellerinin elimizde kalmasını zorunlu görmekteydi. Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’ya çektiği telgrafta bazı maddelerin netleştirilmesi gerektiğinden bahsetti. Telgrafın bir paragrafı şöyleydi: “…Toros tünellerinin müttefikler tarafından işgali hakkındaki maddenin açıklanması lâzımdır… İşgalin mahiyeti, tünel işletmesini kapsamakta mıdır? Toksa muhafaza tertibatından mı ibaret kalacaktır? Toros tünellerini tutacak işgal kuvvetinin miktarı nedir? Ve nereden gelecektir?”
PAŞA ÇIKARMAYI KABUL ETMEMİŞTİ
Olaylar tam da düşündüğü gibi gelişmekteydi. 3 Kasım günü Fransızlar , Mondros maddelerine dayanarak mayın arama-tarama bahanesiyle İskenderun’a çıkmak istediler. Paşa, izin vermedi. Bunun üzerine İngilizler İskenderun’a bir heyet göndererek mayınların temizlenmesini istedi.
Sadrazam, Mustafa Kemal Paşa’nın telgrafını ertesi gün cevapladı:
“…Toros tünellerinin İtilâf Devletlerince işgali yalnız bir koruma niteliğindedir(!) İşgal kuvvetlerinin nereden geleceği ve miktarı İngiliz Komutanlığı tarafından bildirilir(!)”
Bu cevap, endişelerini pekiştirmeye yetmişti. Dayanamadı, cevaba karşılık ertesi gün, 5 Kasım’da, yeni bir telgraf çekti. Şöyle diyordu:
“…Pek ciddî ve samimî olarak arz ederim ki, mütareke şartları arasında yanlış yorum ve anlamayı ortadan kaldıracak önlemler alınmadıkça, orduları terhis edecek ve İngilizlerin her dediğine boyun eğecek olursak İngilizlerin ihtiraslarının önüne geçmeye imkân kalmayacaktır.”
Sadaret (Başbakanlık), Yıldırım Orduları Grup Komutanı’nı tanıdığı için korkuya düşmüştü. Mustafa Kemal Paşa’yı sakin olması ve anlaşma koşullarına harfiyen uyulması için ikna etmeye çalışılıyordu. Ahmet İzzet Paşa, aldığı telgrafa anında cevap vererek “İngilizlerin İskenderun limanından –liman ve şehrin kendilerine terk edilmesi söz konusu olmadığından- faydalanmalarında bir mahzur görmediğini ve bu görüşünün Suriye’deki İngiliz Ordu Kumandanına tebliğini” bildirdi. Sadaretten gelen telgraf, Mustafa Kemal Paşa’yı bir emr-I vaki karşısında bırakmaktaydı.
Aynı gün, Katma’dan çağırdığı Ali Fuat Paşa’yla etraflı görüşme yaptı. Ali Fuat Paşa (Cebesoy), Mustafa Kemaş Paşanın sınıf, silâh ve ideal arkadaşıydı. Durumu özetlerken şöyle söylemişti, “Artık milletin bundan sonra kendi haklarını kendisinin araması ve müdafaa etmesi bizlerin de mümkün olduğu kadar bu yolu göstermemiz ve bütün ordu ile beraber yardım etmemiz lazımdır. “
ATEŞ EMRİ VERİYOR
Komutan Paşa, emrindeki birliklere İngilizlerin karaya çıkmaları halinde ateş açmaları emrini verdi ve bunu 6 Kasım günü telgrafla Ahmet İzzet Paşa’ya bildirdi. Sadrazamlık bu telgraf üzerine hop oturup hop kalkmıştı. Ateş açılması demek, anlaşmanın daha haftası dolmadan tek taraflı ihlâli demek olacaktı.
CUMA: İSTANBUL’UN EMRİ: SAKIN ATEŞ AÇMA