KÜLDEN FAL OKUYAN SİHİRBAZDI ‘VİKFİKİM’

Altmışlı yılların başına gidiyoruz. Lise ikideyim. Adana’nın her yanında “nezih” diyebileceğimiz aile çay bahçeleri var. Sahnelerinde şarkı-türkü dışında farklı etkinlikler olurdu. Alkol servisi yapılmaz, çay semaverle gelirdi. Yazı nemi sıcağında hayli ilgi görürdü. İlk bahçe, ünlü kabadayı Asfalt Rıza’nın açtığı Emirgan Aile Çay Bahçesi’ydi. Atatürk Bulvarı üstünde, Belediyenin istasyona doğru çaprazındaydı. İkincisi de, Eskiistasyon Karakolunun önündeki geniş koruluk içindeki Kervan Aile Çay Bahçesi oldu. Zeki Müren’i burada görmüştüm. Ardından diğerleri sökün etti.

Bahsedeceğim gösteriye Gül Aile Çay Bahçesinde tanık oldum. Bu da Atatürk Bulvarı üstünde, istasyona giderken sağda, Celalettin Sayhan İlkokuluna giden sokağın köşesindeydi. Dilden dile yayılan, kulaktan kulağa ulaşan söylenti dalga dalga büyüyerek beni de kışkırttı. Gül Aile Çay Bahçesinde program yapan Sihirbaz, küle bakarak gelmişini-geçmişini ve halini-istikbalini söyleyebiliyordu. Her gün belli sayıda nsanın falına bakıyor, o gün falı okunmayanlar sonraki akşamlarda bir daha, bir daha geliyorlardı.

Arkadaşlarla gittik. Adam başı ikişer veya üçer bardak çay kapasteli semaverimiz geldiğinde sahnede galiba türkücü vardı. Ardından ufak tefek genç bir kızcağız birkaç şarkının izzet-i şerefiyle oynadı. Bundan sonra da dakikalar süren övgüyle büyük sihirbaz Vikfikim alkışlarımızla sahneye çıktı. Elbisesi bembeyaz parlak kumaştandı. Ceketini yakasında ibrişimle işlenmiş pırıl pırıl nakışlar dikkat çekiciydi. Fakat asıl özelliği, yine beyaz kumaştan yapılma kavuğuydu. Üçüncü Selimin kavuğuna benetmiştim gördüğüm an. Kulaklarına kadar inmiş, kocaman kavuk yani.

Vikfikim, bayram çadırlarında görmeye alıştığımız birkaç basit numaradan sonra asıl gösterisini anons etti. Herkesten, bir kağıt parçasına derdini yazıp altına doğum tarihi, eğitimi ve ismini yazarak iki kez katlamalarını istedi. Dakikalar içinde, görevli gençler masalardan katlanmış sayısız kağıdı toplayıp büyükçe cam bardağa doldurdular. Vikfikim, şu anda nasıl yaptığını anımsayamadım ama sanırım tepsiye boşaltarak yaktı. Külü de, dikkatlice ve sihirbazlara özgü hızlı, kesik hareketlerle toplayıp ince belli çay bardağına koydu. Yarım bardaktan biraz fazla kül birikmişti.

Sihirbaz, neden sonra bardağı göz hizasında ileriye doğru uzatarak gözlerini kıstı ve “Bennn Vikfikimmm” dedikten sonra bir isim okuyup falına baktı. Arkasından başka isim, bir daha, bir daha; belki sekiz, belki on kişinin ismini o kız belli çay bardağındaki külden okuyup fallarını uzun uzun anlattı ve gece sona erdi. Falı okunanlar mutlu, diğerleri de sonraki geceler için umutlu, dağıldık.

Günler, belki haftalar sonra konu fizik dersimizde açıldı. Rahmetli Hocamız Havuç (Abdullah Ncati Baycan) gülerek anlattı olayın sırrını. Toplayıcıların yanında katlanmış kağıtlar varmış. Topladıklarını sahne arkasındaki görevliye ulaştırıp, ellerindekini cam kupaya dolduruyorlaşmış. Yani, yakılanlar boş kağıtlarmış. Arkadaki de yazılılardan birkaç tanesini ayıklayıp Vikfikimin pantolon paçasından kavuğundaki minicik kulaklığa uzanan kablo ile ulaştırıyormuş.

31 Mart seçimleri her nedense bana Vikfikim’i hatırlattı. O, küle bakarak fal okuyordu, bu seçimde de imzalarla geçersizliği tescilli sayılmışlardan oy toplanabiliyor.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor