Kuş ve insan

Ali AKILLI

Geçen gün bastıran sağanak yağmurdan korunmak için sığındığım kahvehanede, balkonuna sığınan kuşları nasıl kovduğunu anlatıyordu adamın biri. Hatta onlara tuzak kurmaktan falan bahsediyordu.
Dayanamadım söze karıştım. “Gökyüzü kuşlarındır” dedim. “Nasıl yani?” dedi. “Onlar bizim yürümemize nasıl karışmıyorsa bizler de onların uçup diledikleri yere konmalarına karışamayız” diye karşılık verdim. “Ama kondukları yer benim balkonum” dedi.
***
Vicdanına bir cümle gönderdim etkilenir diye. “O minicik kuşlar belki de insani duygularınızı sınamak için konuyordur balkonunuza.” Zalimin zulmü gözlerindenr olduğu kadar cümlelerinden de okunur.
“Benim kuşları düşünecek halim yok” diye karşılık verdi. Ben de dikleştim. “Madem öyle siz de onların hava sahasından çekilin!” “Boş konuşuyorsunuz!” dedi. “Evet” dedim, “konuştuklarımı anlayabilen birini bulamadığım için alfabemdeki harfler bile bana dargın!” Adam anlamadı. Anlasaydı; telgrafın tellerine konan kuşları anlatacaktım ona. Talih kuşunun bile kolaya kaçan insanları uyutmak için üretilen bir tezgah olduğunu. Kafalarına kuş pisliği konduğunda, kendilerini özel hissedip, talihini denemek için koşuşturan insanlara kıs kıs gülen kuşları anlatacaktım. İnsanların birbirini aşağılamak için kurduğu cümlelerdeki “kuş beyinli” kuşları.
***
Belki de o kuşlar insanları hayal denizinde yüzdürürken ürkütülen, yuvaları bozulan ve tüfeklerle vurulan kuşların intikamını alıyorlardır. “O kuş beyinli kuşlar!” Ama gerçek olan şu; kuşlarla aramızdaki yakınlaşma zordur artık. Çünkü onlara “insan kalıbının” resmini verdik! O yüzden onlar balkonlarda adam arıyorlar. “Kalıbının adamını!”.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor