BOHÇACI KADIN
Aşağı yukarı ayda bir gelirdi. Orta boylu, azıcık tıknazdı. Yüzünün yuvarlaklığı, yanaklarının kızıllığı her zaman dikkatimi çekerdi. Sırtında kocaman bohçayla, hafif kamburlaşarak yürürdü. Bohçası o kadar büyüktü ki, avlu kapımızın tek kanadından geçemez, kol demirini indirip iki kanadı açarak içeri alabilirdik. Adı vardı elbette ama çoktan unuttum. Benim için adı “Bohçacı Kadın” olabilirdi ancak. Zaten […]