SAĞLIKTAKİ AVM’LER VE MÜŞTERİ OLAN HASTALAR

ABD’nin dünyaya dayattığı neliberalizm reçetesinin AKP eliyle Türkiye’de hayata geçirilmesiyle “Sağlıkta Dönüşüm Programı” hastaneleri ticarethaneye, hastaları da müşteriye dönüştürdü.

Özellikle de R.T. Erdoğan hastalar için müşteri demeye başladı. Müşteri kapitalist sistemde parası olan ve parası kadar alışveriş yapabilme özelliğine sahip olan kişi anlamına geliyor. Müşteri demek kapitalist sistemde kar demek. Böylece karlılığı artırmak amacıyla kısa sürede çok hasta bakmak, gereksiz tetkikler istemek, ameliyat yapmak vs. olağanlaşıyor.

Kar düşünülen yerde sağlığın her yönü, maliyet hesabına göre belirleniyor. Sağlık çalışanlarının sözleşmeli çalıştırılması ve performanslarına göre ücretlendirilmesi esas alınıyor. Tabi ki sağlık çalışanlarının sözleşmeli çalıştırılmaları iş güvencesini ortadan kaldırıyor. İş güvencesinin, adil bir atama sisteminin bulunmadığı, emeğin hakkıyla ücretlendirilmediği bu sistemde performansa dayalı ücret, emekçileri birbirine kırdırmanın, onlara boyun eğdirmenin aracı olarak çalışılıyor.

AKP diğer hükümetlerin yapmadığını gerçekleştiriyor. Sağlığı tamamen piyasaya güçlerine, yani şirketlere bıraktı. Güya bunla rekabeti, rekametle de kaliteyi artıracağını söylüyordu.

Diğer yandan Dünya Bankası, Türkiye’de sağlık hizmeti üreten iki bakanlığı hedef aldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nı. Her iki bakanlık içinde görev tanımı yaparak…

Her iki bakanlıkta sağlık hizmetlerinin üretilmesi ve sunulmasında doğrudan ilgili olmamalıdırlar, peki ne yapmalıdırlar?

Sağlık Bakanlığı; Planlayıcı ve denetleyici olmalıdır.

Çevre ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı; Sağlık sektöründeki temel görevi evrensel sağlık sigortası sisteminin yönetimine ve işlevlerine denetim ve rehberlik sağlamakla sınırlı olmalı görevini veriyordu.

Bu amaçla, Kamu Yönetimi’nin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun 15 Temmuz 2004’de TBMM’den geçirildi. Cumhurbaşkanı Sn.Ahmet Necdet Sezer tarafından yasa imzalanmadı. 3 Ağustos 2004’de yasa tekrar olduğu gibi Sezer’e bir daha geri gönderildi.

Başka söze gerek var mı? AKP bütün bunları Neoliberalizm adına takip etmek için iktidara taşınmadı mı. Demokratik parlamenter sistemini niye Başkanlık sistemine taşıdılar.

Benim üzüntüm; Hem genelde, hem de Adana’mızda neoliberalizm adına sağlık kurumlarının, hastanelerinin ticarethaneye dönüştürülerek, hastaya da müşteri gözü ile bakılmasına, hatta sağlık kuruluşlarının AVM’si konumundaki Şehir Hastaneleri’nin müşteri olarak hastaların oraya yönlendirilmesine ne siyasi partilerden ve özellikle de muhalefet partilerinden, ne de toplumun dinamikleri de dediğimiz sivil toplum örgütlerinden yeteri kadar tepki gösterilmemesi!.. Gerçi toplum öyle iğdiş edildi ki!.. Mahalledeki, sokak arasındaki bakkallar birer birer kapanıp yerlerini AVM’lere bırakırken… Şehirlerdeki irili ufaklı hastanelerde, hem de AKP eliyle birer birer kapatılıyor, ya da yatak sayıları azaltılıyor ve kaliteli doktorlar Şehir Hastaneleri’ne görevlendirilerek müşteriler, daha çok kar amacıyla oraya yönlendiriliyor.

Nasıl olsa ülke “Yağma Hasan’ın Böreği Ye Mehmet Ye…” Bize de size “Zehir Zıkkım Olsun” demek düşüyor…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor